
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Yanlış soru ile doğru cevabı almayı beklemek...
Her ne kadar bazı çevreler tarafından kabul edilmese de İletişim bir bilim dalıdır.
Hem de, başta Sosyoloji, Felsefe ve Psikoloji olmak üzere çeşitli bilim dalları ile iç içe geçtiği halleri vardır bu bilim dalının.
Sözünü ettiğimiz bu bilim dalının bazı kuralları vardır.
örneğin: istediğiniz cevabı duyabilmeniz için soruyu doğru sorabilmek bu kurallardan biridir.
Bu kuralla ilgili şu örnek çok anlatılır:
2 genç, İncil okurken aynı anda sigara içmenin doğru olup olmadığını tartışmaya başlar.
Sonunda bir papaza konuyu danışmaya karar verirler. çünkü kendi aralarında bir neticeye varamazlar.
2 genç de değişik zamanlarda aynı papaza sorar meseleyi.
Papaz 2 gençten birine olumlu, diğerine ise olumsuz cevap vermiştir.
Sonuçta…
Gençlerden birinin papaz’a “Sigara içerken aynı anda İncil okuyabilir miyiz?” diye sorduğu, papazın ise bunun saygısızlık oluşturacağını…
Gençlerden diğerinin “İncil okurken sigara içebilir miyiz?” diye sorduğu, papazın ise bir sakınca oluşturmayacağını söylediği çıkar ortaya…
Dolayısıyla, meselenin yani cevabın, sorunun soruluş biçiminde olduğu çıkar ortaya…
Siyasette iletişim bilimini kullanabilmek bir meziyettir.
Bu meziyete sahip olanlar, olmayanlara göre büyük bir avantaj sahibi olur.
Bunun en iyi örneklerinden biri de Eskişehir’deki siyasette yaşananlardır.
örneğin: “Eskişehir’de güzel olan ne varsa bunun müsebbibi Yılmaz Büyükerşen’dir” gerçeğinin de, algısının da arkasında yatan bu iletişim başarısıdır.
İktidar tarafından yapılan işlerin dahi, bu konuda herhangi bir çabası olmamasına rağmen Büyükerşen’e mal edilmesinin de nedeni budur.
Hatta…
İnsanların, Büyükerşen’in elinden çıktığını zannederek beğendikleri bir yapının, aslında iktidar tarafından yapıldığını öğrendiğinde, aynı eseri bir anda beğenmemeye başlaması bile işte bu yüzdendir…
Sonuç olarak…
Pek çok etkisi olsa da iletişim bilimi seçim kazanmada da seçim kaybetmede de etkilidir.
Tüm bunların ardından, AK partinin Eskişehir’de seçim kazanamamasının nedenleri arasında, iletişim biliminin kurallarını uygulamak yerine, geleneksel ve eskimiş modellerle sonuç alma yoluna gitmesi vardır ki, bu durum yukarıda anlattığımız üzere yanlış soru ile doğru cevap almayı beklemek kadar yanlıştır.
Ve bu bir yanlış her defasında 5 yılı götürür…
.....
Eskişehirliyiz ya… Yaparız ama yapanı pek haz etmeyiz…
-Eskişehirli hava atmayı sever ama hava atanı oldum olası sevmez.
-Zenginliği ile övünmeyi sever ama zenginliği ile övüneni hiç haz etmez.
-Eleştirilmekten nefret eder ama eleştirmekten bir türlü vaz geçmez.
-Dedikodu yapanı sevmez örneğin, ama her ortamda dedikodu yapmak hoşuna gider.
-Gerçeklerin yüzüne söylenilmesini ister her ortamda ama kimsenin yüzüne bir şey söyleyemez.
-Kendi işiyle ilgili olur olmaz konuşulmasından nefret eder ama başkasının işiyle ilgili olur olmaz konuşmaya bayılır.
-Gece herhangi bir mekânda sanatçıya şampanya patlatmaktan acayip keyif alır ama bunu yapan başkaları için pek de iyi şeyler düşünmez.
-Yeni aldığı arabasının her yerde konuşulmasını ister ama başkasının aldığı arabanın konuşulmasına tahammül bile edemez.
-Aile yaşantısı ile ilgili çıkan söylentileri Allaha havale eder ama başkasının aile hayatı ile ilgili söylentilerin dibine vurur.
-İstanbul'da aldığı evin her ortamda konuşulmasından keyif duyar ama başkasının aldığı ev konuşulurken burun kıvırır.
-Gittiği tatilin kulaktan kulağa yayılmasını ister ama başkasının yaptığı tatili bilmiyormuş gibi davranır.
Yukarıda saydığımız örnekleri, Eskişehirliler adına daha da çoğaltmak mümkün.
Zira…
İster kızın, isterse eleştirin Eskişehirliler olarak böylesine bir zafiyetimiz var.
Nedense, kendimiz için hak gördüğümüz ne kadar davranış varsa, aynı davranış ve düşünceleri başkası için mubah sayıyoruz.
Ya da…
Başkasında onaylamadığımız her türlü düşünce ve davranışı, bizzat kendimiz yapıyoruz.
En kötüsü de ne biliyor musunuz?
Bu hastalığımızı bile bile bir türlü kabullenmiyoruz…
.....
Eleştiri ile dolu bir konuşmanın sonunda teşekkür de vardı…
AK Parti Odunpazarı ilçe başkanı Volkan Doğan ile konuştuk ES TV’deki programda…
Programın genelinde Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’a eleştirileri vardı Doğan’ın…
Hamamyolu projesi ile ilgili eleştirdi.
TOKİ ile ilişkilerini de eleştirdi Kazım Kurt’un.
Küçük Sanayi Sitesi’nin dönüşümü konusunda da eleştirileri vardı.
Sadece bunlar mı?
Gündoğdu’dan, belediye içinde yaşanan olaylara kadar adeta eleştiri bombardımanı vardı.
Gecenin sonunda, Odunpazarı Belediyesinin yönetilemediğini, yönetilme becerisi gösterilemediğini söyleyerek tamamladı.
Volkan Doğan’ın bu eleştirilerini dinledikten sonra “Yahu! Size göre hiç mi iyi bir şeyi yok bu Kazım Kurt’un?” diye sorduk…
-“Var elbette” dedi önce.
Devamla da…
-“Az da olsa, yetersiz de olsa Eskişehirspor’a yaptığı yardımlar var. Hiç olmazsa diğerleri gibi çıkıp ‘mevzuat uygun değil, yasalar izin vermiyor’ gibi bahanelerin ardına sığınmadı. Az da olsa Eskişehirspor’a yardımını yaptı. Bu yüzden bir Eskişehirspor taraftarı olarak kendisine teşekkür ediyorum” dedi.
Kısacası…
AK parti Odunpazarı ilçe başkanı Doğan’dan, eleştiri ile başladığı, eleştiri ile sürdürdüğü ve eleştiri ile tamamladığı programın sonunda Kazım Kurt’a küçük de olsa bir teşekkür gelmiş oldu…