(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK

(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK

YAZ EĞLENCESİ...


Bugün geride bırakmış olsak da öncelikle herkesin Ramazan Bayramı'nın hayırlara vesile olmasını dilerim...
Geçtiğimiz hafta Karabük ile oynanan özel maçta yaşanan rezaletin yerel basın tarafından tek taraflı değerlendirildiğine değinmiş ve bu örneklemenin ülke futbolunda kanayan bir yara olduğunu ifade etmeye çalışmıştım.
Aynı yazımda, yorumların genel anlamda yakın olunan kulüplere göre yapıldığını ve herkesin kendi penceresinden olaylara baktığına işaret etmiştim.
Ama bir baktım ki iki gazeteci arkadaşım olayı kendi üzerine alarak aynı düşünceden yola çıkıp, bana cevap verme gereği duymuşlar.
Aslında hoşuma da gitmedi değil. Kendilerini telefonla da arayarak yazılarıyla ilgili tebrik ettim.
Fakat onları hedef göstermeme rağmen direkt olarak üzerine alınıp, cevap vermeleri farklı şekilde düşünmeme de sebep olmadı değil.
Neyse...
Geçenlerde Eskişehirsporlu yönetici bir ağabeyimizin dediği gibi biraz çetrefilli cümlelere yer verdiğimden dolayı mıdır nedir, bazı kelimeler bu iki meslektaşımın biraz canını sıkmış.
Madem bize bir yazı yazmışlar, bizde onların anlayacağı kendi üsluplarında konuşma diliyle bir cevap verelim. Hem de onlar gibi tribünlere oynayarak...
***
Olayların ardından aslında Karabüklü menajer Tarık Yurttaş ve Tolunay Kafkas'ı yerden yere vurarak Eskişehirspor'un haklarına sahip çıkılıyormuş da bizim haberimiz yokmuş...
O yüzden böyle düşünenlerin cümlesinden şimdiden özür dilerim...
***
Öncelikle yıllarını bu mesleğe vermiş, kişiliğini örnek aldığım ve kalemine saygı duyduğum ağabeyimin yazısını okurken, şaşkına döndüm. Biz Tanju Kayhan'ı, Tarık Yurttaş'ı ve Tolunay Kafkas'ı savunmuşuz gibi bir hava yaratmış. Sadece güldüm...
Sonra aynı yazıda Trabzon ve Bursa medyasından örneklemelere yer vermiş. 'Bak buna kevgir derler' başlığını emsal göstererek gönderme yapmış. Ancak bu iki şehrin yerel medyasının kötü örneklerinden yola çıkarak, kendini haklı göstermeye çalışmasını 'Bu nasıl yaman bir çelişkidir' diye nitelendirdim. Ya benim anlatmak istediğimi anlamamıştı, ya da yazıyı direkt olarak kendi üzerine aldığı için yorumlarında fanatizmin doruklarına çıkmıştı. 'Yalova'da taş atılırken, Trabzon'da lime lime doğranırken biz Eskişehirspor'a sahip çıktık' gibi cümlelerle tribünlerin gönlünü okşayacak şekilde cevap verme gereği duymuş çünkü...
***
Soyadı gibi genç olan diğer arkadaşımda bir baktım ki; ne büyük Eskişehirsporluymuş...
Ben her maç yanındayken bile bu yazısında ki kadar fanatik olduğunu algılayamamışım. Neredeyse gözlerim yaşaracaktı...
Davası Eskişehirspor'muş(!)
Eskişehirspor'a bizler sahip çıkmaz isek kim sahip çıkacakmış...
Öncelikle;
Bu kulüp bir hazırlık maçında sahip çıkılmaya gerek duyacak kadar aciz midir?
Yada böyle bir sahiplenmeye ihtiyacı var mıdır?
Bu kardeşimde Trabzon ve Bursa medyasının hayranı olacak ki yine oralardan örnekleme vermiş. Hem de bu iki şehrin medyasının takımlarına verdikleri zararları da görmezden gelerek...
Ayrıca; bir futbol takımının saha içinde haklarını savunacak futbolcu ve teknik adamdır. Bizler ancak yorum ve eleştiri yaparız...
***
Güzel kardeşim;
Madem bu kadar Eskişehirspor taraflısıydın ve bu kulübün menfaatlerine sadıktın da Halil Ünal döneminde bataklığa gidilirken, neden bir tane eleştiri yapmadın. Mesut Hoşcan muhalefet olup, başkanlığa adaylığını açıklayınca mı duyguların kabardı. Şimdi bulduğun her fırsatta Ünal dönemine gönderme yapmanın anlamı nedir?
Hoşcan yönetimini savunmak adına taklalar atarken, kur farkı Allah kur farkı diye tutturuyorsun da! Neden uçuk deplasman giderleri ve sağlık harcamalarından bahsedemiyorsun.
Bilgin mi, yüreğin mi, yoksa müdürlerin mi izin vermiyor?
Herkesin yazdığı yazılar gazetelerin internet arşivinde mevcut. Çizgileri de ortada...
Biz o dönemde Halil Ünal'ı nasıl eleştiriyorsak, şimdi Hoşcan'ı da aynı şekilde eleştiriyoruz. Çünkü bizim için ikisinin de birbirinden farkı yok. Yani bizde esas olan Eskişehirspor, kişiler değil...
***
Son yazına kadar kesinlikle popülizm yaptığını da düşünmemiştim ayrıca.
Ancak diyorsun ya taraflıyım ve şampiyonluğu elinden alınan Eskişehirspor sayesinde ekmek yiyorum.
Aslında doğru söylüyorsun. Sen mesleğin gereği ve ekmek yediğin için Eskişehirsporlusun. Biz ise kendimizi bildik bileli Eskişehirli ve Eskişehirsporluyuz. Ve bu kulübün nerelerden nereye geldiğini de senden daha iyi biliyoruz.
Sen farklı şehirde başka kulüp renklerinin peşinden koşarken, biz Atatürk stadında ve deplasmanlarda Eskişehirspor'un peşinden koşuyorduk.
'Kaç kere bu tribünlerde maç izledin, kaç kere Eskişehir amatör futbolunu takip ettin' desem vereceğin cevabı da en iyi ben biliyorum. Ve seninle her konuda Eskişehirspor üzerinden tartışacak bilgiye sahip olduğumu da en iyi sen bilirsin.
Eskişehirspor'a sahip çıkma ayaklarını bırakın...
Acı gerçeklerimizle yüzleşin. Kalite olarak kendi şehrinde bile tartışılan ve çeşitli yaftalara maruz kalan spor medyasının birer mensubuyuz. Önce nerede olduğumuzu görmeliyiz. Eskişehirspor sevdasını yapamadığımız işlere kalkan yapmak en kolay çıkış yoludur.
Hep söylerim bu kulübü yağcılık değil, eleştiri yola getirir. Ve Eskişehir spor medyası ne zaman Eskişehirspor'u başkanından, yöneticisinden ve hatta teknik heyet ile futbolcusundan daha değerli bulur o zaman bu şehirde yorumlarda tarafsız olur.
Kulübün menfaatlerini gözeterek eleştiri yapanların mı, yoksa belli kişilere ve hatta taraftara yağcılık yapanların mı Eskişehirspor'a zarar verdiğini zaman gösterecek...
Canım kardeşim gördün mü!
Tribünlere oynamak da öyle değil, böyle olur...
Sizin yaptığınıza da ayrıca aşk denmez. Olsa olsa sadece yaz eğlencesi denir...



Önceki ve Sonraki Yazılar
(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK Arşivi