Yeni İhtiyaçlar, Yeni Yönelimler

Musluğun altındaki bir bardağın tek tek damlalarla dolmakta olduğunu hayal edin. Neredeyse birbirinin tam kopyası olan damlalardan bir tanesine sıra geldiğinde bardak taşacaktır. Eğer toplumdaki küçük değişimlerden söz ediyorsak; o damla, toplumun ‘kırılma noktasıdır’. O damla ile birlikte toplum; ekonomik, sosyal, düşünsel ve kültürel yönlerden yepyeni bir eksene geçecektir.

Maddenin hal değişimine baktığımızda da; benzer bir durum gözleriz. Örneğin suyun buhar haline geçmesi için bu değişimi sağlayacak yeterli ısı enerjisini alması gerekir. Toplum da böyledir. Büyük değişimleri sağlayacak küçük sosyal sıçramaların sonucunda toplum, yeni bir yaşam modeline yönelir.

1970’li yıllarla birlikte başlayan teknolojik, ekonomik ve sosyal değişmeler, Dünyada yeni ihtiyaçların ve yeni yönelimlerin oluşmasına neden oldu. Örneğin yurttaşlar, yönetim ve karar süreçlerine siyaset dışı unsurlarla –sivil toplum mekanizmaları ile etki etmenin yollarını aramaya başladılar. Yerel, ulusal ve küresel boyutlarda siyaset dışı kuruluşlar oluştu ve politikalar üzerinde ciddi etkiler yapmaya başladılar.

Sanayi toplumunun –sınıf, katman gibi farklı kesimleri arasında kalın çizgilerle oluşturulmuş keskin ayrımlar vardı. Diyalog yerine içe dönüklük tercih ediliyordu. Bugünün ihtiyaçları, toplumun değişik unsurları arasında uzlaşmayı gerektiriyor. Bu nedenle ortak payda kavramının doğru anlaşılması gereği var.

Eğer ‘ya siyah ya beyaz’ şeklinde bir zorlayıcı ayrıma başvurursanız, grileri de ister istemez siyah veya beyaz lehine ya da aleyhine bir tercihte bulunmaya zorlarsınız. Dünün fikri dünyası kişileri ve kuruluşları, siyah ve beyaz olmaya itiyordu. Uzlaşmadan, dayanışmadan veya birlikten anlaşılan buydu. Hâlbuki uzlaşma için kişilerin veya kuruluşların, birbirlerine yüzde yüz benzemeleri gerekmez. Önemli olan, her iki ya da daha çok tarafın imkân dâhilindeki uzlaşma ve uyuşma noktalarını –yani ortak paydayı bulabilmeleridir. Özellikle Türkiye gibi çok fazla kimliğin bir arada yaşadığı bir ülkede ortak payda arayışından başkaca bir çözüm de yoktur.

Ortak payda, nutuk atmakla veya basına demeç vermekle olmaz. Ortak paydayı oluşturmanın ilk adımı açık iletişimdir. Toplumun farklı kesimleri, karşılıklı olarak birbirlerini anlayabilecekleri olanak ve ortamları oluşturup değerlendirdiklerinde ortak paydanın oluşumu yönünde adım atmaya başlamışlardır. Açık iletişim, ortak paydanın ön koşuludur.

Birlikte barış içinde ve sürdürülebilir bir yaşamı sağlama ve toplum için yararlı işler yapma ideali saklı kalmak üzere; şunu söylemeliyim ki, ortak payda, ‘bir tane’ değildir. Farklı kesimler, bir araya gelişleri ile ‘kendi grilerini’ –yani uzlaşma alanlarını yaratabilirler. Ortak paydanın oluşturulmasında dikkat edeceğimiz noktalardan birkaçı; insana ve insan haklarına saygı, yaşamın korunmasına özen gösterilmesi ve başka kesimlerin var olma hak ve özgürlerinin gözetilmesidir.

Ne yazık ki; sosyal bakışımızın ortalama değeri, bu çağda hâlâ kişi ve kuruluşları tek renkli ve farksız olmaya zorluyor. Hâlbuki farklıyız. Farklı düşünce ve duygular taşıyoruz. Etnik, kültürel ve inanç esaslı farklılıklarımız var. Ama aynı çatı altında, aynı topraklar üzerinde yaşamak durumundayız. Bunun, bir zorluk veya zorunluluk değil; bir zenginlik olabilmesi için ortak alanlarda buluşarak ortak paydayı bulmada daha fazla bilinçli, gayretli ve verimli olmak zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi