
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Yıkıcı Siyaset neymiş, şimdi daha iyi anladık...
Ülkemizin ünlü bir siyasetçisi geçmiş zaman içinde "siyaset yıkıcı olmamalı" dediğinde pek bir anlam verememiştik.
-"Siyaset nasıl yıkıcı olabilir ki?" diye uzun uzadıya düşünmüştük hatta.
Meğer siyaset "yıkıcı" olabiliyormuş.
Bunu bizzat Eskişehir'de yaşadık, gördük.
Anadolu Üniversitesi, Borabey Göletinin hemen yanı başına, Üniversitenin ihtiyacı olduğu bahisle bir Sosyal tesis binası yapıyor.
Sosyal Tesis Binasının yapıldığı alan, İçme suyu havzası içinde kalan bir alan.
Dolayısıyla...
Bulunduğu alana bu tesisi yapmak yasal değil.
Ama yapılıyor yine de söz konusu bina.
Üstelik ciddi de bir para harcanarak.
Sonradan şikayet ediliyor, yargıya gidiliyor.
Yargı "Yasal değil yıkılmalı" diyor.
Dahası...
Parasının da, dönemin Üniversite Rektörü Prof Dr Engin Ataç'tan tahsil edilmesi kararı veriyor.
Netice itibarıyla...
Tepebaşı Belediyesi yıkım ihalesi açmak durumunda kalıyor ve bu ihaleyi kazanan firma da, söz konusu binayı yıkmaya başlıyor.
Burada, yargının vermiş olduğu "Yıkım" kararını elbette eleştirecek değiliz.
Asıl eleştirmemiz gereken konu, istenmesi halinde bu binanın yıkılmasının engellenebilecek olması gerçeği orta yerde dururken, bunun olmamasıdır.
Engin Ataç'ı iyi tanımayız.
Karşılıklı konuşmuşluğumuz bir ya da bilemediniz ikidir...
Görev süresi içinde, söz konusu binanın yapılması onayı vermesi, son derece yanlış bir karardır.
Hatta, görevi ihmaldir...
Ancak...
Öyle ya da böyle bu bina yapılmış ve yapımına ciddi paralar harcanmıştır.
Bu binanın yıkılmasına kadar uzanan süreç ise, tamamıyla siyasidir.
Daha açık bir anlatımla...
Sosyal tesis binasının, Engin Ataç'ın döneminde yapılması ve kardeşinin Tepebaşı Belediye Başkanı olması ve bu yöntemle birilerinin intikam alma fırsatı yakalaması yıktırmıştır binayı.
Şu bir gerçek ki, söz konusu bina Engin Ataç'ın değil de, başka bir rektörün döneminde yapılmış olsaydı, ne konu bu denli gündemde olacaktı, ne de yıkım ile sonuçlanacaktı.
-"Ne yapalım? Zamanında yanlış bir kararla yapılmış bu bina ama..." diye başlayan sözlerin ardından, iş kitaba uydurulacaktı.
Böylelikle...
Bina da yıkılmaktan kurtulup, bir işe yaramış olacaktı.
Ama olmadı.
Yukarıda söyledik, yine söylüyoruz.
Engin Ataç'ın ödeyeceği para, yaşayacağı mağduriyet umurumuzda bile değil.
Biz öncelikle binanın derdindeyiz.
Öyle ya da böyle yapılmış bir binanın, sırf siyasi intikam uğruna nasıl da gözden çıkartılabildiği dehşetini yaşıyoruz.
Keşke; sorumlulardan bu para alınsaydı da, bu bina yakılmasaydı.
Keşke; birilerinin aralarında ki siyasi intikam ve kin'i, Anadolu Üniversitesine bir bina kaybettirmeseydi.
Keşke; Söz konusu bu bina yıkılmak yerine, Üniversitenin ya da şehrin bir ihtiyacını görmek üzere tahsis edilebilseydi.
Sözün kısası...
Borabey Göleti yanında yapılan binayı siyasetin ta kendisi yıktı.
Böylece biz de "Yıkıcı siyaset" neymiş, yıllar sonra bizzat öğrenmiş olduk...
Ne diyelim?
Darısı, şehirde bulunan tüm ruhsatsız ve kaçak yapıların başına olsun!