
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Yine bize hasret, yine bize hüsran var...
Meslekte bir hayli zamanımız geçtiği için, Eskişehir’in 80’li yıllardan sonrasını iyi hatırlarız.
O yıllardan bu yana geçen süreç içinde Eskişehir, sürekli hayaller ile avutulup, hüsranlar yaşayan bir şehir olmuştur.
Eskişehir’in uyutulup, avutulması devam edip geliyor.
Eskişehirli, umutlarla beslenip, hayallerle yaşatılıyor o tarihlerden bu yana.
önüne “müjde” diye konulan her olay sonrasında hüsrana uğrayıp, büyük bir hayal kırıklığı yaşamaya devam ediyor.
örneklendirelim isterseniz…
O tarihlerden bu yana, hemen her yıl Eskişehir’in Demiryolu ile liman bağlantısından söz edilir.
üstelik bunun sözünü edip, müjdesini verenler "Bu basit iş. Derhal yaparız" diye bir de küçümser bir havaya girerler.
Eskişehir inanır buna.
Anında hayalini yaşamaya başlar.
Kimsenin aklına, "Yahu nasıl basit iş? Buradan limana ip germeyeceksin ki, demiryolu döşeyeceksin?" diye sormak gelmez.
Haliyle yapılmaz bu söylenenler.
Yapılma ihtimali dahi olmadığı anlaşılır.
Heves yerini hüsrana bırakır.
örneğin…
Daha ortada su yokken, Eskişehir Termal kenti ilan edilir…
Eskişehirli buna da inanır.
Gelen giden turistin hesabı yapılıp, onların bırakacağı para adeta cebe konur…
Kimsenin aklına "İyi de ortada ne su ne proje var?" demek gelmez.
Havaya girilir, yürüyüşler değişir.
Ama son değişmez. çünkü sonunda yine hüsran ve hayal kırıklığı olur.
Bir ara sondajlar, ardından da projeler yaptırılır.
Bakanlığın tahsis yapacağı duyurulur.
Eskişehirli “Hah! Bu defa oluyor galiba” diye yeniden umutlanır.
Sonuç yine hüsrandır.
çünkü ortada hiçbir şey olduğu falan yoktur…
Uçak seferi kaldırılır, "Hızlı Treniniz var ya" denir.
3 ncü üniversite sözü verilir, üzerinden 2 seçim geçmesine rağmen hayata geçirilmez
Hemen her yıl Eskişehir kah kargo merkezi olur, kah Demiryolları ve havacılık merkezi.
Bunlar da fos çıkar.
Eskişehirli bunların hepsine inanır.
İlk yerle otomobil üretimi lafı çıkar ortaya, “bunu yapsa yapsa Eskişehir yapar” demeye başlarlar…
İlk yerli uçak üretimi lafı çıkar ortaya, “Bu iş için en uygun altyapı Eskişehir’de” söylemleri çıkar ortaya.
Eskişehirli yine inanır iyi mi?
Böyle beklemekle geçer yıllar.
Ve her geçen yıl, hüsran üzerine yeni hüsranlar yaşar Eskişehirli…
Kısaca…
Hayallerle avutulup, hüsranlarla yaşayan bir kentin adıdır Eskişehir.
Yunus’un torunları olduğundan mıdır nedir bilinmez, iyi niyetini de hiç terk etmez…
.....
Bakanların Eskişehir ile ilgili
15 dakikalık bilgileri…
Dün bu köşede, Eskişehir’i ziyaret eden ve Eskişehir hakkında unut dolu sözler sarf edip, müjdeler veren bakanları yazmıştık.
Hemen her iktidar döneminde, ya gelip geçerken Eskişehir’e uğrayan, ya da bizzat gelen bakanların, Eskişehirlileri yıkayıp yağladıktan sonra Ankara’ya döndüğünü bir anlamda eleştirmiştik.
Siyasette uzun yıllar bulunmuş bir dostumuz aradı.
-“Bak ben şimdi işin gerçeğini sana anlatayım” diyerek başladı sözlerine
1-Bakanlar Eskişehir’e genellikle Ankara’dan Bursa’ya tatil için gittiklerinde, ya da tatilleri bitip döndüğünde uğrar.
2-Bazen de Ankara’ya en yakın kent olduğu için Eskişehir’e gelir bu bakanlar.
3-Karayolu ile geldiklerinde, Sivrihisar yakınlarında, havayolu ile geldiklerinde de havaalanında parti il başkan ve yöneticileri tarafından karşılanırlar.
4-İl başkanı ya da milletvekili makam aracına biner bakanın.
5-Yol boyunca Eskişehir ile ilgili bilmesi gereken ne varsa söylerler.
6-Bakanlar bunu ya not alır, ya da aklına yerleştirir.
7-Konuşma yapacağı tören ya da toplantı salonuna kadar bakanın söyleyecekleri dikte ettirilmiştir.
8-Bakan kürsüye çıkar ve o yol boyunca kendisine anlatılanları başlar anlatmaya.
9-Verilecek müjdeleri sıralar.
10-Siz dinlediğinizde şaşırır “Vay be! Eskişehir’i ne çok tanıyor” dersiniz.
11- Aslında Eskişehir’i tanıması, o yol boyunca anlatılanlardan ibarettir.
12- İşi bittiğinde bakan ya havayolu ile ya da karayolu ile Eskişehir’i terk eder.
13- Daha Eskişehir sınırlarından çıkmadan, Eskişehir ile ilgili o öğrendikleri de aklından zaten çıkmıştır.
İşte bu 13 madde ile söylediklerini şu sözlerle tamamlıyor siyasetçi dostumuz:
-“bu iş öteden beri böyle yapılır. O yüzden söylenilenlerin de çok bir önemi yoktur.”
.....
Ataç’tan ilginç tespit…
Referandum çalışmaları başladı.
Siyasetçiler referandumda “Evet” ya da “Hayır” oyu toplamak için yollara düştü.
“Hayır” oyu verilmesi için yoğun çalışma içinde olanlar var.
Bunlardan biri de Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç…
Hemen her gün 2-3 mahalleye gidiyor.
Bu sayı bazı günler iki katına çıkıyor.
Gittiği mahallelerin çoğu önceden köy statüsünde olan yerler.
önceki gün sorduk çalışmaların nasıl gittiğini.
-“Valla sonucu bilmem ama biz niçin Hayır oyu verilmesi gerektiğini dilimiz döndüğünce anlatıyoruz” dedi.
Yaptığı bir tespit dikkatimizi çekti.
Tespiti:
-“ziyaretler sırasında en çok AK partili olduğunu bildiğim hemşerilerimizin niçin hayır oyu vermemiz gerektiğini ısrarla sorması oldu” şeklinde.
Ataç, ilk kez bu referandum ile ilgili olarak AK partililerin kafasının karışık olduğunu söylüyor.
Bugüne kadar AK partiye oy vermiş, bundan sonra da AK partiye oy vereceğini söyleyenler arasında Hayır oyu vermeyi düşünenler olduğunu da ifade ediyor.
.....
Biraz da gülmek lazım
Tanrı, dünyayı yaratacağı zaman, ilk önce eşeği çağırmış ve demiş ki:
- Ey eşek, sana 40 yıl ömür veriyorum. Bu süre içinde insanlara hizmet edeceksin. İnsanların sana verdikleri bütün yükleri taşıyacaksın!..
Eşek de Allah'a yakarmış:
- Ey yüce Allahım, söylediklerini yapacağım, ama bana 40 yıl ömür çok. Sen benim ömrümün yarısını al, bana 20 yıllık ömür yeter.
Eşeğin duasını kabul eden Allah, köpeği çağırmış ve demiş ki:
- Ey köpek, sana 30 yıl ömür veriyorum. Bu zaman icinde insanları koruyacaksın, evlerine bekçilik edeceksin!..
Köpek de Allah'a yakarmış:
- Ey yüce Allahım, dediklerini yapacağım, ama bana 30 yıllık ömür çok. Sen benim ömrümü 15 yıl yap. 15 yıllık ömür bana yeter.
Köpeğin duasını kabul eden Allah, maymunu çağırmış ve demiş ki:
- Ey maymun, sana 20 yıl ömür veriyorum. Bu ömür boyunca, insanları eğlendireceksin. Onlara şaklabanlıklar yapıp güldüreceksin!..
Maymun da Allah'a yalvarmış:
- Ey yüce Allah'ım, 20 yıllık ömür bana cok fazla. Sen benim ömrümü 10 yıl yap. 10 yıllık ömür bana yeter.
Maymunun da duasını kabul eden Allah, son olarak çamurdan yarattığı insanı çağırmış ve demiş ki:
- Ey Adem, sana 20 yıl ömür veriyorum. Bu süre içinde hiçbir şey yapmayacaksın. Sadece sana hizmet için görevlendirdiğim varlıklardan yararlanarak yaşayacaksın!..
İnsanın atası Adem de Allah'a yalvarmış:
- Ey yüce Allahım, dediklerini yapacağım, ama bana 20 yıl ömür yetmez. Eşekten aldığın 20 yılı, köpekten aldığın 15 yılı, maymundan aldığın 10 yılı bana ver.
Adem'in de duasını kabul eden Allah, hepsini dünyaya göndermiş ve bugüne kadar yaşamışlar. İşte bu yüzden biz insanların ömrü şöyle geçiyormuş:
1 - İlk yirmi yılı insan gibi yaşıyoruz.
2 - İkinci yirmi yılı eşek gibi çalışarak geçiriyoruz.
3 - 40 yaşından sonra, 15 yılımızı köpek gibi eve bekçilik yaparak geçiriyoruz.
4 - 55 yaşından sonra da torunlarımızı eğlendirmek için; maymun gibi şaklabanlıklar yapıyoruz.