1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Yönetenlerin demokrasisi...

Demokrasi'nin en basit tarifi, "Bir insanın, başka bir insanın yaşam alanını kısıtlamaması" olarak yapılır.
-"Halkın kendi kendisini yönetmesi"
-"Çoğunluğun, azınlığın da haklarına sahip çıkması"
-"Kimseye ayrıcalık tanınmadığı, herkesin eşit olduğu"
-"İnsanoğlu'nun bulabildiği en iyi yönetim şekli" gibi tanımlamalarla da tarif edilir Demokrasi.
Bütün bu tarifleri bir kenara bırakın.
Ülkeyi, şehri, ilçeyi hatta Köyü ve mahalleyi yönetmek için seçilenler, Demokrasi'nin bu tariflerinden çok, Demokrasi'nin "Sorun varsa mutlaka çıkış yolu da vardır" özelliği ile ilgilenirler.
Çünkü...
Koltuğa oturanın, bu konumunu devam ettirebilmesi için en önemli Demokrasi özelliği "sorun varsa mutlaka bir çıkış yolu da vardır" özelliğidir.
Belli bir süre sonra, Demokrasi sisteminin sadece bu özelliği işlerine yarar.
Dikkat ederseniz, "Demokrasilerde çare tükenmez" sözü de buradan çıkmıştır.
Ancak...
Demokrasi hiçbir işe yaramıyor ve sadece çıkış yolu olarak kullanılıyorsa, bu son derece kötü sonuçlar doğurur.
Nasıl mı?
Hemen söyleyelim...
Herkesin kafasındaki Demokrasi anlayışı farklı olduğu için, bu durum "Benim dediğim olacak. Başkalarının söylediği beni hiç mi hiç bağlamaz" a gelir iş.
Tıpkı bugün yaşadığımız örnekleri gibi.
Şöyle bir olup bitenlere bakın...
Bu ülke yönetiminde de aynı, Şehir, İlçe, Köy hatta Mahalle yönetiminde de aynı değil mi?
Bu ülkeyi, şehri, ilçeyi ve köyleri yönetenler, Demokrasinin sadece ve sadece "sorun varsa çıkış yolu da vardır" kısmını kullanıyor.
Demokrasinin diğer tanımları umurlarında bile değil.
Çünkü işlerine öyle geliyor.
Üstelik, demokrasinin gerçek tanımını yok etme pahasına yapıyorlar bunu.
......

Sanki bitirdiniz de...
Bazen okuyucular bizi eleştiriyor.
-"Hep aynı şeyleri yazıp duruyorsunuz" diyorlar.
-"Ne mesela?" dediğimizde ise...
Stadyumdan tutun da, demiryolunun yer altına alınmasına, Çevre yoluna kadar hemen her konuyu sıralıyorlar.
Aslında haksız da sayılmazlar hani.
Çünkü...
Gündemimizden bu söylenilen konular hiç düşmüyor.
Fakat.
Bu eleştiriyi yaparken, olayın bir de diğer yönünden bakmakta fayda var.
Sürekli aynı konuları yazıp, aynı konuları işliyoruz.
Çünkü işlediğimiz konular neticelenmiş konular değil.
Yani...
Bir şekilde başlamış fakat aradan geçen yıllara rağmen sonuçlandırılamamış olaylar ister istemez gündemimizde kalıyor.
Stadyum meselesi, iki yıldır konuşuluyor. Daha yeni karar verilip temeli atıldı.
Demiryolunun yer altına alınması meselesi isi, 6 yıldır gündemde. Çünkü 6 yılda işin yarısına bile henüz gelinemedi.
Tren Garı'nın durumu hala belirsiz, Kentpark içinde ki kongre merkezi inşaat halinde duruyor.
Çevre yolu hala tam anlamıyla bitmiş değil. Üzerinde onarım bir türlü eksik olmuyor.
Hala, Bağlar Caddesi'nden, yani Üniversite önünden sağa, Ankara yoluna çıkamıyorsunuz.
Dolayısıyla...
İşler başlanmadığı ve bitmediği için, biz de sürekli bu konuları işlemek durumunda kalıyoruz.
Eğer bu başlanacağı söylenilen ve başlanılan işler bitirilmiş olsaydı, bize de bu konularla ilgili yazı yazma, hesap sorma görevi kalmazdı.
Hani Demirel "Benzin vardı da ben mi içtim" demişti ya...
Tıpkı onun gibi...
Bu hizmetler bitti de biz yazmaya devam ettik sanki...
......

Kavas'ın fıkrası
Ayhan Kavas anlatıyor;
Nasreddin Hoca'ya sormuşlar?
-"Hocam hep konuşup duruyorsun. Söylediklerinden başka yaptığın bir şey yok ortada. Varsa da biz bilmiyoruz. Var mı senin bulduğun ve insanların da faydalanacağı bir şey? Varsa söyle?" diye.
Hoca düşünmüş "Var" demiş.
-"Nedir?" diye sorduklarında ise;
-"Ekmeğin arasına Kar süreceksiniz. Çok güzel oluyor. İşte bu yöntemi ben buldum" deyivermiş.
Bunun üzerine köylüler ekmeğin arasına sürmüşler kar'ı. Bir güzel yemişler. Ama hoşlarına gitmemiş tabii.
Hep bir ağızdan;
-"Hocam bu iğrenç bir şey! Hiç beğenmedik" dediklerinde ise Hoca;
-"Valla ne yalan söyleyeyim, ben de hiç beğenmedim" cevabını vermiş.
Fıkranın ne anlam taşıdığını sorduk Ayhan Kavas'a?
-"Odunpazarı adaylığı konusunda bulunan yöntemi, yöntemi bulanların da pek hoşnuna gitmiş değil" diye cevap verdi.
-"Ya şu arsa toplayan Belediye meclis üyeleri meselesi?" dediğimizde ise Ayhan Kavas;
-"Kimse kimseyi kandırmasın. Kimse de bu konuda saf ayaklarına yatmasın. Bu olayın ve bu isimlerin kim olduğunu herkes çok iyi biliyor. Amaç sadece bana isim zikrettirmek. Ben bu konuda üzerime düşeni yaptım. O yüzden sordukları sorunun cevabını kendileri dahil herkes biliyor" diyerek sözlerini tamamladı.
......

Kazım Kurt iki misli
enerji harcayacak
-CHP'de Odunpazarı adayı kim olursa olsun bir memnuniyetsizlik mutlaka yaşanacaktı.
Bu son derece doğru tespit.
5 aday adayından hangisi aday yapılsaydı, küsen bir gurup mutlaka olacaktı.
Ancak...
Seçim tarihine kadar bu memnuniyetsizlik giderilebilir, bunda da Milletvekili olan Kazım Kurt önemli bir rol oynardı.
Yani...
Bu memnuniyetsizliği en aza indirmede, partinin Milletvekili olan Kazım Kurt son derece etkili olurdu.
Gelin görün ki Milletvekili Kazım Kurt Odunpazarı adayı oldu.
İşte bu durum biraz kafaları karıştırıyor.
Çünkü...
İnsanın kendisi için bir talepte bulunması her zaman zordur.
Kazım Kurt şimdi, başka isimlerin adaylığı halinde harcayacağı enerjinin iki katını kendi adaylığı için memnuniyetsizlik duyan partideki küskünleri ikna için uğraşacak.
.......

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Temel Dallas'taki kuzeni Dursun'u görmeye gitmiş. Dursun Temel'i havaalanında karşılamış. Beraberce dışarı çıkmışlar. Temel bir bakmış 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu, daa!" Dursun hafifçe gülmüş: "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!"
Yola çıkmışlar, Dursun'un çiftliğinin kapısından ...içeri girmişler. Git git bir türlü eve varmıyorlar. Temel şaşkınlık içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik daaa!" Dursun gene hafifçe gülmüş: "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!"
Neyse, akşam olmuş, yemek salonuna geçmişler. Salonun ortasında kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye bağırmış: "amma büyük masa, daa!" Dursun'un sesi gelmiş: "Temel'im burası Amerika! Burada her bir şey büyük!"
Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmiş. Dursun: "Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapı" diye tarif etmiş. Temel alt kata inmiş ama sol yerine sağdan üçüncü kapıya girmiş. Orası evin havuzunun olduğu yermiş. Her yer karanlık olduğu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düşmüş. Can havliyle bağırmaya başlamış: "Sifonu çekmeyiiin!! Sifonu çekmeyiiin!"

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi