
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
YUGOSLAVYA'DAN İBRET ALINMALI
Türkiye' de siyasi iktidar, "İnegöl" ve Hatay Dörtyoldaki" olayları, "PROVAKASYON" olarak tanımlıyor ama gerçek hiçte öyle değildir. Açılım süreci, etnik grupları ciddi beklenti içine soktu. Bu süre içinde de etnik "NEFRET" ve "KİN" her geçen gün ivme kazandı. Tablo bu olunca da İnegöl ve Hatay Döryoldaki olaylar kaçınılmaz oldu.
Nitekim CİA Başkanlarında George TENET, " Nerede bir önyargı ve nefretle karşılaşırsan karşılaş mücadele et. Nerde KAOS" varsa bil ki arkasında "DİNSEL" ve "ETNİK" bir nefret ve önyargı vardır " demiştir.
Türkiye'deki "açılım" etnik gerilimi artmasına neden oldu. Özellikle de PKK ve yandaşlarını umutlandırdı. Öte yandan da kriz döneminden kaynaklanan- yaşam sıkıntısı da etnik kutuplaşmanın ve gerilimin tuzu biberi oldu. Aslında Cumhuriyet döneminde, bu tür ortamlar geçmişte de yaşandı. Nitekim "SAĞ" ve "SOL" daha sonra, "SÜNNİ-ALEVİ", son yıllarda ise " TÜRK-KÜRT " kutuplaşması, hep gündemde oldu. Ancak geçmişteki kutuplaşmalar, daha yapay bir ayrımdı. Bugünkü kutuplaşmalar ise daha organik bir ayrıma benzediğinden, Türkiye' nin, işi hayli zordur.
Elbette bugünkü etnik gerilimde, siyasilerin büyük sorumluğu vardı. Nitekim Recep Tayyip Erdoğan, " Kürt sorunu vardır. Kürt sorunu benim de sorunum " demiştir. Karayalçın ise, " Kürt sorununun Anayasa'ya yurttaşlık haklarına dayalı olarak çözmek istiyoruz" diyerek bugünkü olaylara katkıda bulunmuştur. "Kürt realitesi vardır" diyen Süleyman Demirel veya " Avrupa'nın yolu Diyarbakır'dan geçer" cümlesini kullanan, Mesut Yılmaz, Teröristi düz ovaya indirerek siyaset yaptırmak isteyen Ağar, PKK'nın silah bırakmasını alkışlayan, ANAP Lideri Mumcu, bu sözleri ile PKK ve yandaşlarına cesaret verdiler. Olayların bu boyutlara taşınmasına da neden oldular. Açılım ise etnik kutuplaşmanın tuzu biberi oldu.
Habur' da yaşananlardan, ders alınması gerekir. Gelenlerin ."Pişman değilim " ve "Kazandık" düşüncesinde olmaları, daha sonra da zafer yürüyüşleri yapmaları, elbette diğer etnik gruplarda travmatik etki yaptı. Açılım devam ettiği sürece de etnik gerilim, daha da artacak,"KAOS" da kaçınılmaz olacaktır.
Türkiye'de, yaşayan herkes, özellikle de DTP ve diğer siyasiler, artık gerçekleri görmelidir. Ulus devlet içinde, pek çok unsur yer almıştır. Çerkezler, Lazlar, Türkmenler, Gürcüler, Yörükler, Boşnaklar, Arnavutlar, Makedonlar, Kürtler, Bunların hepsi Türkiye Cumhuriyetine oluşturmuşlardır. Hepsi de birinci sınıf vatandaştır. Devlet hiçbirini diğerinde yeğ tutmamıştır. Herkese de eşit davranmıştır. En önemlisi de Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduğundan bu yana, ortak bir kültür ve orta değerler yaratmak için çalışmışlardır.
Elbette vatandaşlarımızın hepsinin, sorunu vardır. Bu sorunları bahane ederek, teröre zemin yaratmak veya terör örgütü PKK'yı siyasallaştırmak, hiç kimseye yarar getirmez. Bilakis, insanlarımız arasında kin ve nefreti artırır. Bu gerçeğe rağmen, hala kin ve nefreti körükleyenler ve demokrasi kalkan yaparak ülkeyi bölmeye çalışanlar var.
Nitekim Diyarbakır Anakent Belediye Başkanı BAYDEMİR nihayet baklayı ağzında çıkararak, demokratik ve müreffeh Türkiye'nin de özerk bölgeleri olacağını belirterek,"Peki demokratik müreffeh bir Türkiye nasıl olacak? Özerk Doğu Karadeniz olacak, Özerk Orta Karadeniz olacak, aynı zamanda Özerk Kürdistan olacak. Biri çıkıp sen yanlış anlamışsın diyebilir ama ben böyle anladım. Ben böyle yorumluyorum." sözleri, önümüzdeki günlerde yaşanacakların ayak sesleridir.
AÇILIM sayesinde, BDP milletvekilleri ve Diyarbakır Anakent Belediye Başkanı BAYDEMİR, ABD' in, Büyük Ortadoğu Projesi' ne, Türkiye' de ivme kazandırdı. Bu proje ile ABD, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya'da kendisine rakip olacak, ülkeleri bölüp parçalayarak, bir gücün yükselmesini önleyecek, "Askeri-teknoloji" gücüne güvenerek de bu bölgelerdeki, petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinde denetim kuracak, BAZANİ ise bu durumdan yararlanarak, Türkiye, İran ve Suriye'yi parçalayıp, Büyük Kürdistan' ı kurmak istiyor. Ancak BAYDEMİR bununla da yetinmiyor. Türkiye' nin, birçok bölgesinde, Kürtlere ait özerk bölgeler ve bu bölgelerde Türk Bayrağı' nın yanında, sarı-kırmızı-yeşil bayraklarının da dalgalanmasını istiyor.
ABD ve AB' nin, insan hakları, temel hak ve özgürlük istemleri, Türkiye' nin parçalanmasına, yöneliktir. Nitekim bu modelle, "SOVYETLER BİRLİĞİ" savaşsız, işgalsiz ve müdahalesiz çökertilmiştir. YUGOSLAVYA' da, böyle parçalandı. Irak' a da bu nedenlerle müdahale edildi. Türkiye' de, bu modelle parçalanmak isteniyor.
Hala bu gerçeği görmeyen siyasetçiler varsa ne denebilir ki?