9...Hüseyin BÜDÜŞ (DİYALEKTİK BAKIŞ) Huseyinbudu

9...Hüseyin BÜDÜŞ (DİYALEKTİK BAKIŞ) Huseyinbudu

ZEYTİNLİKLER RANTA KURBAN EDİLİYOR

Bir ülkenin geleceği adına “gıda egemenliğinin” stratejik önemi küresel ekonomik krizler ve savaşlar sonrası çok daha iyi anlaşılıyor. Bütün dünyayı etkileyen küresel salgın bu gerçeği sarih bir biçimde önümüze koydu. Birçok ülke stratejik tarım ürünlerinde kota sınırlaması veya ihracat yasakları koyarken, bu süreçten en fazla etkilenen ve olumsuz sonuçlarını yaşayan ülkeler ise kendi gıda egemenliklerini kuramamış, üretimde yeterliliğe sahip olamayan ülkeler oldu.
***
Türkiye, tarımda kendine yetebilirlik bakımından halen avantajlı bir ülke olabilme imkanına sahip. Ancak 2000’li yıllardan bugüne Dünya Bankası ve IMF’nin dayatmasında başlatılan ve hükümetlerin koşulsuz işbirliğiyle sürdürülen tarımda dönüşüm projesi ülkemizin üretim gücü ve dinamik üretici güçlerini önemli ölçüde zaafa uğrattı ve geriletti. Tarımsal girdi üreten kamu kuruluşlarının ( gübre fabrikaları TÜGSAŞ, İGSAŞ, SEK SÜT, Yem Fabrikaları, Şeker Fabrikaları) özelleştirilmesi veya bir şekilde işlevsizleştirilmesi sonrasında Türkiye’nin girdilerde dışa bağımlılık oranı da giderek arttı.
Türkiye geçtiğimiz aylarda ayçiçek yağı arzında sorun yaşadı ve bu sorun halen kalıcı olarak çözülebilmiş değil. Keza ithalata bağımlı olmamasına rağmen pancar şekerinde de benzer sıkıntılar söz konusu. Ülkemiz et, süt, yağ vb. temel gıda ürünlerinin bir kısmında tedarik sorunu yaşarken, tamamında ise pahalılığa teslim olmuş durumda. Üretimde, depolamada ve dağıtımda yaşanan düzensizlik ve plansızlık sorunun bir ayağı olurken, diğer taraftan hayat pahalılığı sonucu oluşan enflasyon insanların alım gücünü iyice zayıflattı. Tam da bu noktada gıda ihtiyacına ve pahalılığa karşı kalıcı çözümler üretilmesini, tarım ve orman alanlarının daha katı yasalarla koruma altına alınmasını beklerken, geçtiğimiz hafta zeytinlik alanlarla ilgili daha önceden yapılan yasal bir değişiklik sonucu bu alanların önce kamulaştırıldığını, devamında da maden sahası olarak ruhsatlandırıldığını öğrendik. Aldığı milyarlık kamu ihaleleriyle ve hükümete yakınlığıyla da bilinen, muhalefetin ise 5’li çete olarak ifade ettiği şirketlerden birisi olan Limak ve YK Enerji, Maden Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik ile zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerine açılmasının ardından Muğla İkizköy’de Işıkdere bölgesindeki zeytin ağaçlarını sökmeye başladı. Bu gelişme üzerine basından takip ettiğimiz kadarıyla bölge halkı ve çevreciler zeytinlikleri korumak için bölgeye akın etti.

Talan İzni Hükümetten

Türkiye’de 1939 yılında uygulamaya konan ve "Zeytincilik Kanunu" olarak bilinen bir yasa halen yürürlükte. “3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” bugüne kadar zeytinliklerin korunmasının sigortası oldu. Bu yasaya rağmen, 1 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanan yeni bir yönetmelikle zeytinliklerin maden arama sahası olarak ruhsata açılması mümkün hale geldi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan Maden Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’te, "elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin" zeytinlik alanlara rast gelmesi halinde "zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına" Bakanlık tarafından izin verilebileceği şeklinde esneklik getirildi.
Anlaşılan o ki çözüm olarak bulunan ağaç taşıma önerisi, kamuoyunu ikna amacıyla uydurulmuş bir kılıf. Daha önce farklı bölgelerde yapılan projelerde ağaç taşıma işinin sağlıklı sonuç vermediği, yerinden sökülen ağaçların tekrar eskisi gibi olmadığı görüldü. Hükümet tarafından, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltmak için bu izinlerin verildiği yönünde söylemler sıkça dile getiriliyor. Ancak enerji ihtiyacı bahanesiyle, ülkemizin doğasının ve kaynaklarının özel şirketlerin yağmasına ve talana açılmasına göz yumulamaz. Bu bahane doğamızın ve kaynaklarımızın yok edilmesinin önünü açan süreci meşrulaştırmaz. Daha önce Karadeniz’de HES’lere karşı bölge halkının onurlu ve haklı direnişine şahit olduk, bugün aynı sorun Muğla’da karşımıza çıkıyor ve bu kez o bölgede yaşayanlar aynı itirazda bulunuyor. Yarın yine başka bir bölgede aynı sıkıntılarla karşılaşılmayacağını kim iddia edebilir? Yanı başımızda Alpu Ovası’nda verimli tarım arazilerinin üzerine yapılması planlanan kömürlü termik santral projesi aynı mantığın bir tezahürü değil mi?

Çözüm İçin Nereye Bakmalı?

Kapitalizm’in temelini oluşturan plansız ve düzensiz üretim organizasyonu, dünyada ve ülkemizde kaynakların hızla tükenmesine ve doğanın kirlenmesine sebep oluyor. Ülkemizin de tarım ve orman alanları, meraları, yer altı ve üstü kaynakları yani geleceğimizin teminatı olan bütün değerleri, özel şirketlerin kâr ve servet hırsına kurban ediliyor. Doğal zenginliklerin ve kaynakların ülkenin tamamının yararına kamusal olarak işletilmesi ve değerlendirilmesi gerekirken, ülkeyi yönetenler eliyle çıkarılan yasalar ve verilen izinler vasıtasıyla bütün zenginlik ve imkanlar özel şirketlere tahsis ediliyor. Sorun, özellikle 1980 sonrası ülkede hakim kılınan yabancı sermaye girişi ve özelleştirme esasına dayalı vahşi Kapitalist/Emperyalist düzenin kendisidir. Sorunun kaynağı Kapitalizm’in kural tanımaz, talan ve yağmaya odaklı işleyişi ve uygulamalarıdır. Kapitalizm’i dizginlemek, demokratik, eşitlikçi, özgür ve mutlak bir biçimde yönetmek mümkün değildir.
***
Kapitalizmin bir üst evresi olan tekelleşme yani Emperyalizm’de demokrasi ve özgürlük gibi kavramlar iktidara hakim olan egemenlerin çıkarları ekseninde şekillenir. Halk için özgürlük ve demokrasi, tekellerin vahşi yağmasına boyun eğip eğmemeleri oranında vardır. Doğayı korumak, hak aramak konu olduğunda birden o tılsımlı sözcükler yok olur ve yerine baskı ve şiddet uygulanır. Yukarıda da bahsettiğim üzere mevcut sistemin doğası insanların doğasını katlederek varlığını sürdürüyor. Büyük sermaye grupları yer altı ve yer üstü zenginliklerini gerçek sahiplerinin elinden bazen maddi güç kullanarak bazen de kendi çıkarlarına hizmet eden aygıtı kullanarak baskı ve şiddet yoluyla ele geçiriyor. Bu kaynakların yağma ve talanını ortadan kaldırmak, sistemi bir avuç tekelci sermaye grubundan kurtarıp, geniş halk kitlelerinin birlikte planlayıp birlikte yönettiği bir sistem kurmakla mümkündür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
9...Hüseyin BÜDÜŞ (DİYALEKTİK BAKIŞ) Huseyinbudu Arşivi