Baba ve iki oğlu önceden planlarını yaptıkları bir gece geçirdiler. Bu iyi düşünülmüş bir baba oğul eğlencesiydi. Egzersizler, güreşler, sosisli sandviçler, portakal suları ve bir de film vardı programda.

Filmin ortasında, dört yaşında olan küçük oğlan koltuğunda uyuyakaldı. Altı yaşında olan ağabeyi ise uyumadı, babası ile birlikte sonuna kadar filmi izledi Film sona erdiği zaman baba küçük oğlunu arabaya götürdü ve arka kanepeye yatırdı. Soğuk bir geceydi. Bu yüzden paltosunu çıkararak usulca küçüğün üzerine örttü.

Eve geldiklerinde baba, küçük oğlunu içeri taşıyarak yatağına yatırdı. Büyük oğlan pijamasını giyerek, dişlerini fırçaladıktan sonra odasına çıkmıştı. Baba, birlikte geçirdikleri geceden söz etmek için büyük oğlunun odasına çıkarak, yanına uzandı.

-Gezintiden hoşlandın mı oğlum, dedi.

-İyiydi

-Eğlendin mi?

-Evet.

-En çok ne hoşuna gitti?

-Bilmiyorum. Tramplen herhalde.

-Harikaydı değil mi? Havada öyle taklalar atmak, oyunlar yapmak.

Baba oğlunun o müthiş geceden sonra kendisine isteksiz cevaplar verdiğini fark etti. Daha çok kendisi konuşuyor ve oğlu kısa cevaplar veriyordu. Halbuki heyecanlı şeyler olduğu zaman durmadan konuşurdu.

Baba, hayal kırıklığına uğramıştı. Bir şeyler olduğunu seziyordu, ama ne olduğunu anlayamamıştı.

Oğlan birdenbire yatakta duvara döndü. Baba, oğlunun gözlerine bakınca yaşlarla dolmuş olduğunu gördü.

-Ne oldu yavrum? Ne var? Diye sordu.

Oğlan babasına dönerek:

-Babacığım, dedi, ben üşüseydim, paltonu benim üzerime de örter miydin?

Baba o anda, o müthiş gecede en önemli şeyin basit ama sevecen bir davranış; içten bir sevginin olduğunu anladı.