Benlik ve İlişki

William James (1842-1910), felsefe ve psikoloji alanlarında çalışmalarıyla izler bırakmıştır. Hatta Amerikan psikolojisinin kurucusu kabul edilir. 1890 yılında yayınlanan “Psikolojinin İlkeleri” kitabında önemli bir tespit yapar. “Bireyin dikkate aldığı (etkilendiği) kaç tane topluluk varsa o sayıda farklı sosyal benliği vardır”, der. Psikolojinin daha sonraki dönemlerdeki gelişmelerinde benlik konusunda farklı açıklamalar getirilse de “ilişkisel benlik” kavramı hâlâ bilimsel önemini koruyor. İlişkisel benlik nedir? İlişkisel benlik, bireyin kim olduğunu önemseyerek ilişkide bulunduğu ve etkilendiği topluluk ve kişileri ifade eder.


Birey sosyal bir yalnızlık içinde yaşamıyor. Doğrudan veya dolaylı biçimde etkilendiği uzak ve yakın çevresi, burada yer alan topluluklar, kişiler, söylemler, ideolojiler ve inanışlar var. Örneğin baskın bir siyasal iktidarın temsil ettiği söylem veya toplumda yaygın olarak kabul edilmiş bir inanç kişinin benliğinin oluşumunda ve sergilenmesinde etkili oluyor. Ailenin sosyal ve kültürel yapısı bireylerin benlik oluşumlarını etkiliyor. Hatta belirgin, baskın özellikleri olan ailelerin çocuklarının eğitim veya iş amaçlı aile dışına çıktıklarında bulundukları yeni çevreye uyum göstererek farklı bir yapı edinmeye başladıkları bilinir. (Üniversitede ders verdiğim yıllarda birinci sınıftan son sınıfa kadar öğretmen-öğrenci ilişkim olan gençlerin benlik değişimlerini gözlediğimi iyi hatırlıyorum.) İş yerinde kurumsal kültür olarak söz edilen konu da patronun veya yöneticinin davranış modelinden kurumsal belgelere kadar ilişkisel benlik oluşturma sürecinin bir parçasıdır.


Edebiyatta veya sinemada benlik oluşumunu etkileyen çok sayıda ilişkisel çevre örneğine rastlanır. Bu türden kurmaca hikâyelerin en bilineni Ormanlar Kralı Tarzan’ın ilk kez ortaya çıkışında gözlenen durumdur. Bilindiği gibi; maymunlar tarafından büyütülen Tarzan başlangıçta kendini bir maymun olarak algılamaktadır. Bireyi etkileyen ortam ve kültür (buradaki somut ve soyut ilişkiler) onun benliğinin oluşmasından birinci dereceden etkili oluyor.


Lider, hiza önderi gibi profil kavramları bilirsiniz. Örnek aldığımız kişilerle kendimizi kıyaslarız. Anne kadar iyi yemek yapmak, baba kadar başarılı bir yönetici olmak, abla kadar başarılı bir eğitim süreci geçirmek, Bill Gates kadar zengin olmak ya da Madonna kadar ünlü olmak isteriz. Uzakta veya yakınımızda olan bu kişilerin özellikleri ile kendimizdekileri (ya da kendimize yakıştırdıklarımızı) karşılaştırırız. Bu kıyaslamalar sadece kişilerden ibaret kalmaz. Çizgi film kahramanları, filmlerde canlandırılan karakterler, hatta Barbie gibi oyuncak bebekler bile birey için kıyaslama nesneleri olur. (Çevremizde ne kadar da çok sayıda canlı Barbie bebek ya da Muhteşem Yüzyıl dizisinden Süleyman var, fark ettiniz mi?) Özetle; dış çevredeki özne ve nesnelerle kendimiz arasında yaptığımız kıyaslamalar da ilişkisel benliğin oluşmasında etkili oluyor.


Bebeğin doğumundan sonra ona isim konurken dualar eşliğinde kulağına ismi üç kere fısıldanır. Bazı inanışlarda bebeğin yatağına başarması gereken işlerle ilgili nesnelerin konduğu ritüeller vardır. Her ne kadar bebek bunların farkında olmasa da, büyüklerin bebek için biçtiği bir misyon ve vizyon hazırdır. Daha sonraki çocukluk ve gençlik yıllarında bireyin ne yapmayı, neyi başarması gerektiği sözlü olarak ifade edilir. Sonuçta; kendiniz hakkında düşündüğünüz (kendinize yakıştırdığınız, kendilik algınızı oluşturan) benlik profili büyük oranda size söylenenlerle, size yönelik teşvik ve yakıştırma davranışlarıyla ilgilidir. Şöyle ki; ilerleyen yaşlarla birlikte bireyin çevresi genişler. Kendini karşılaştıracağı yeni profilleri (onların söylem ve davranışlarını) izler. Bu karmaşık ilişkiler yumağında deneyimlerinin bir sonucu olarak bir benlik (kendilik) algısı oluşturur.


Yukarıda özetlediklerimin bütünü gösteriyor ki; “Ben kimim?” sorusunun cevabının oluşmasında kendi varlığımız dışında büyük oranda ilişkilerimiz ve bağlantılarımız etkili oluyor. Bu da bize sosyal değişim ve kişisel gelişim konusunda uzak ve yakın çevrenin önemini bir kez daha vurguluyor. Demek ki; mahallenin kendisini değiştirmeden mahalle baskısından kurtulmak mümkün olmuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi