Değişen İşletme



Zamanın yavaş aktığı dönemlerde işletme politikalarını üretmek kolaydı; çünkü çok önceden üretilmiş ve yavaş gelişimin bir sonucu olarak değişmeyen politikalarımız vardı. Aslına bakarsanız; krizlere de alışıktık. Ekonomimizin ve özellikle finans dünyamızın sığlığı nedeniyle dış krizlerden çok fazla etkilenmeyebiliyorduk. Bu nedenlerle krizlere yönelik yeni araçlar ve yöntemler geliştirme ihtiyacını da hissetmedik. Ekonominin ve işletme politikalarının entelektüelleri, gelişmiş ülkelerde üretilmiş iş dünyası araç, teknik, yöntem ve felsefelerini bire bir aktarmakla yetindiler. kolaycılık ve tembellik de eklenince, ne yapacağını bilmekte zorlanan bir iş dünyası ile karşı karşıya kaldık.

Bu hoş olmayan manzara, yeni döneme ilişkin almamız gereken bazı önlemlere işaret ediyor. Ekonominin hemen her alanında iş modelimizi değiştirmek gerekiyor. İşletmelerimize yön gösterecek yeni mekanizmalar oluşturmak vazgeçilmez oldu. Bugünün iş dünyasında büyüklerimizin ilkeleri ve çalışma usulleri ile kalıcı olmak, büyümek ve geleceğe uzanmak mümkün değil. Firma ölçeğinde uğradığımız erozyon, bu gerçeğin en belirgin kanıtı olarak karşımızda duruyor.

Yaşadığımız darboğaz ve krizlerden herkesin kendi adına çıkarması gereken dersler var. öncelikle, “Ne idik, ne olduk? Sıfırdan bu noktaya geldik” gibi geçmişle yaşamaktan vazgeçmeli; gelecekte nasıl ayakta kalıp büyüyebileceğinin hesabı yapılmalılar. Akademisyenler, iş dünyasıyla bütünleşmenin yeni yol ve yordamlarını düşünmeliler. İş dünyasının sivil kuruluşları ile meslek odaları üyelerine katkı vermek için yeni araç ve mekanizmalar geliştirmeliler. İş alanlarına yönelik fikri çalışma üreten entelektüeller, bu dünya ile daha fazla iç içe olmalılar. Yerel ve yaygın medya, ekonominin daha fazla farkında ve bilincinde olmalı. Böyle bir süreç, gelecekteki çalkalanmalardan daha az etkilenmemizi sağlayabilir. Unutmamalıyız ki; yükseldiğinde yukarı kaldıran sular, alçaldığında hepimizi aynı anda aşağı indiriyor.

çevik ve Yenilikçi
Daha çevik ve yenilikçi olabilen, pazarlama yeteneklerini geliştirmiş ve dış ticarette yetkinleşmiş işletmeler dışında kalıcı olan ve büyüyebilen yok. Ayrıca durum gereği müşteri sadakati de kalmamış. Bu durumda gelen dünya finansal krizi ise açık yaranın üzerine tuz bastı. Hâlâ etkileri yok olmayan kriz ile birlikte oluşan talep daralması, zaten değerli olan müşteriyi adeta karaborsaya düşürüyor. Sonucu görüyoruz; başta küçükler olmak üzere işletmelerimiz can derdine düşmüş durumda.

Böyle bir durumda ne yapmak lazım? Hiç kuşkusuz ilk akla gelen, iş ve pazar bulmak oluyor. Basit gibi görünse de; tatmin edilmesi gereken ihtiyaç budur. Ne yazık ki; dünya üretiminin uğradığı dönüşüm nedeniyle fiyat açısından rekabet etmemiz giderek zorlaşıyor. özellikle işgücü ve enerji açısından bizden daha avantajlı başka ekonomiler var.

Farklılaşma
Fiyat dışında farklılaşma imkânının kalmadığı durumlarda, belli başlı iki çözümden söz edebiliriz. Bunlardan birincisi markalaşmak, ikincisi ise yenilikçiliktir –yani inovasyondur. Küresel markalar yaratmanın kolay olmadığı ortada. Yurtdışında iş yapan veya başka ülkelere mal satan firmalarımız olmakla birlikte küresel marka olabilen örnek bulmak kolay değil. Kendilerini dünya markası ilan eden bazı kuruluşlarımızın bu iddiaları, ulusal pazar dışında fazla bir anlam ifade etmiyor. Yurt dışında mal satmak ile küresel marka olmak arasında dağlar kadar fark var.

Geriye inovasyon kalıyor. Maliyetleri düşürmekten yeni ürün geliştirmeye, yeni pazarlar bulmaktan daha verimli çalışma yöntem ve tekniklerine kadar işin sırrı yenilikçi olabilmekte. Alışkanlıklarla, geçmişten kalan usullerle ve ‘rahmetli büyüklerimizin’ işletme kültürü üzerine bize miras bıraktıkları ile “Küresel çağ”da kalıcı olmak, büyümeyi sürdürmek ve geleceği yakalamak mümkün değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi