Felakete doğru yol alırken

Olay baştan itibaren bir film gibi izlendiğinde, bir afet sürecinin deniz dalgası gibi kabardığını görmek mümkün oluyor. Bazı sorunlar vardır; denizde oluşan deprem sonrasındaki dev deniz dalgaları dizisi gibi aniden ve peş peşe gelir. Genelde bu tür darbeleri önceden öngörmek için yeterli zaman yoktur; neredeyse engellemekte mümkün değildir. Bir başka sorun türü var ki; onun ilerlemesi belli belirsizdir; ağır, derinden ve yavaşça gelir. Sorunu ancak sonuçlar ortaya çıkmaya başladığında tanılayabiliriz. Bu gecikmiş sonuçlar da sorunun ilerleyişinin zamanında öngörülememesi nedeniyle çoğu zaman can ve mal olarak ağır bedellere baliğ olur.

Dünyadaki çölleşme, Kutuplardaki buzların çözülmesi, doğal yaşamın ve canlı türlerinin hızla yok olması sıklıkla sosyal medyada, TV ve gazete haberlerinde yer alıyor. Bu konularda İnternet ortamında yer alan bilgilendirmeler sıradan bir hal aldı. Belki de konunun can alıcı noktası doğa ve yaşam çevresi ile ilgili bu haberleri ‘sıradan ve alışılmış’ olarak algılıyor hale gelmemiz… Bu konuda söylenenler devlet yöneticilerinin olduğu kadar ‘apoletsiz’ yurttaşların da bir kulağından girip diğerinden çıkıyor gibi… Ağır adımlarla bir felakete doğru yola alıyoruz ama adeta umurumuzda bile değil. Covid-19 salgınına geri dönüp bakarken zihnimin derinliklerinde bir aldırmazlık ve umursamazlık hali film şeridi gibi geçiverdi.

Küresel ısınma ve buna bağlı iklim değişikliği, dünyanın ya da yaşam çevremizin yaşadığı yavaş gelişen ama hızla ağır sonuçlara doğru ilerleyen bir tehlikedir. Doğrusu; bu tehlikeyi ‘yavaş gelişen’ diyerek kestirip atmak, sorunun boyutlarını küçümsemek anlamına gelir. Dünya canlı yaşamı dikkate alındığında; tehlikenin dönemler boyu yavaş geliştiğini söyleyebilmemize rağmen; son iki yüzyıldaki büyümesini de itiraf etmeliyiz. Küresel ısınma ve iklimsel sonuçları, bugün için dünyanın yaşamakta olduğu en büyük ve ciddi tehlikedir.

Hayallerle yaşamak, gerçekleri yaratmaktan çok daha kolay… Elimizi taşın altına koymak yerine “Oluverse” diye hayal etmeyi tercih ediyoruz. Bir kahraman gelse kurtarsa… Gözlerimi açsam kapasam ve her şey bir mutluluğa dönüverse… Ama yaşam sadece bizim isteğimize ve hayallerimize göre şekillenmiyor.

Canlı yaşamına toplam olarak baktığımızda; bizim dışımızda gelişen bir temel ekseni var gibi… Bu eksen değiştirilebilir mi? Buna “Evet” diye vermek kolay değil. İnsan ölçeğinin çok ötesinde büyük olan doğal, ekonomik ve sosyal yaşamı, bireyler olarak etkilememiz hiç de kolay değil. Ama dünyanın yaşadığı ciddi tehlikeye baktığımızda; hepimize düşen görevler ve işler olduğunu görüyoruz. Çünkü dünya yaşamı artık “Bana ne” diyebileceğimiz bir noktanın ötesinde bir tehditle karşı karşıya... İçinde var olduğumuz yaşamı, bir kader unsuru gibi anlamak yerine aşırı tüketimin yarattığı bu yaşam modelini değiştirebilmek için gönüllüğün ötesinde yerine getirmemiz gereken ödevler var.

Kentlerdeki bozulma ve yozlaşma nedeniyle yüksek gelir dilimindeki ailelerin duvarlarla çevrili ‘zengin gettolarına’ sığınma eğilimini gözlemişsinizdir. Kapısında bekçiler olan, yüksek duvarlarla çevrilmiş lüks yaşam alanlarında kendilerini yeni normalin ve yeni dünyanın tehlikelerinden koruyabileceklerini sanıyorlar. Ama küresel ısınmanın ve ona bağlı iklim değişikliğinin sonuçlarından kaçmak mümkün değil. Bu tehlike, Avrupa’da, Asya’da ya da Kutuplarda ama her yerde sizi her yerde bulabiliyor.

Uzmanlar, sıcak havanın yeni hastalıklar ve bugüne dek pek görülmemiş sağlık sorunları açtığını ifade ediyorlar. Dünyada var olduğu halde önlemler alınabilmiş bazı sorun türleri, küresel ısınmaya ve sonuçlarına bağlı olarak şekil değiştiriyor; yepyeni sorun odakları olarak karşımıza çıkıyor. Değişen virüsler, öldürücü sıcak dalgaları, beklenmedik hava olaylarında artış, gıda ve su kaynaklarını yok eden kuraklık giderek sıradan olaylar haline dönüşüyor.

Şimdi lütfen kendinize şunları sorun. Giderek bir karabulut gibi üstümüzü örtmekte olan bu küresel sorun yumağına karşı reçeteniz nedir? Sizin ve çocuklarınızın geleceğini güvence altına almak için elinizde hangi önlemler paketi var? Ailenizle, komşularınızla ve arkadaşlarınızla paylaşıp ortak olarak uygulayabileceğiniz –küresel ısınmaya, iklim değişikliğine, doğanın yozlaştırılmasına ve yaşam çevresinin yok olmasına karşı koymayı amaçlayan– bir ortak programınız var mı? Konu, yönetim kararları vermeye geldiğinde; mangalda kül bırakmayan kent ve ülke yöneticileriniz sizin ve geleceğinizin sürdürülebilir kılınması için ne yapıyorlar? Yapıyorlar mı? Yaşadığınız şehrin yöneticilerinin bu konuda size öğütleri veya yaptırımları nelerdir? Bunlar var mı?

Küresel ısınma ve yaşam çevresi kirliliğini büyük oranda dünyanın ekonomik yönden gelişmiş açgözlü ülkeleri yaratıyor. Evet; bu sorunu, biz –yani ekonomik yönden yeterince gelişmemiş olanlar– yaratmadık. Ama karanlık geleceğin bizi de yutmaya –belki ilk elde bizi de yutmaya– hazırlandığını akıllardan çıkarmamak gerekli. Bu nedenle geleceğimizi tehdit eden bu sorun karşısında mücadele etmek zorundayız. Umursamaz ve kayıtsız duranları uyarmak ve uyandırmak zorundayız. Yaşam çevresi kalmamış bir yaşam düşünülebilir mi? Küresel ısınma, iklim değişiklikleri ve yok olan yaşam çevresi konularında ilk kavramamız gereken kaçınılmaz gerçek budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi