6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

Delilsiz-ispatsız dedektifliğe soyunanlar...

Küçük yaşta yetim kalan bir çocuk bir akrabasının alıp götürmesiyle İrlanda’ya gider.
Orada okumaya başlar. Okul hayatı sonrasında da iş hayatına atılır.
çok da başarılı olur ve kısa süre içinde çok paralar kazanmaya başlar.
Bu arada evlenip aile yaşamını da kurar.
Sonrasında, doğduğu topraklar gelir aklına.
-"Acaba Türkiye’de akrabalarım var mı? Varsa kimler ve şimdi ne yapıyorlar?" diye düşünür.
Maddi bir problemi de olmadığı için, Türkiye’deki akrabalarını araştırmaya karar verir.
Hemen bir dedefliklik bürosunun kapısını çalar.
Durumu anlatıp, "Ben Türkiye’deki akrabalarım kimler bunu öğrenmek istiyorum" der.
Bunun üzerine dedektiflik bürosu yetkilileri;
-"Biz senin bu istediğini yerine getiririz. Senin soy ağacını çıkartırız. Ama bu kolay bir iş değil. Hem zamana hem de paraya ihtiyaç var. Senin bu istediğini şu kadar paraya, şu kadar zamanda yaparız" derler.
Bizimki bakar, karşısına çıkartılan fiyat öyle bir anda verilebilecek bir rakam değil.
-"Biraz düşüneyim" diyerek ayrılır Dedektiflik bürosundan. Doğruca başka bir büronun yolunu tutar.
Ancak, orda da aynı fiyat söylenir kendisine.
Bu kadar parayı aile soyunun ortaya çıkmasına veremeyeceği için boynu bükük ayrılır bürodan bizimki.
Dalgın ve biraz da morali bozuk yürürken, Türkiye’den bir arkadaşı ile karşılaşır...
Arkadaşının;
-"Hayrola çok dalgınsın?" demesi üzerine başlar anlatmaya;
-"Aile soy kütüğümü ortaya çıkartmak istedim. Sülalemde kimler var? Nerede yaşıyorlar? öğrenmekti niyetim. Ancak bunun olabilmesi için benden şu kadar para istediler. İşte bu parayı versem de aile soyumu ortaya çıkartsam mı onu düşünüyordum" deyince Türk olan arkadaşı dayanamayıp;
-"Yahu düşündüğün şeye bak. Ne diye vereceksin o kadar parayı. Ben sen in bu işini cebinden 5 kuruş bile çıkmadan hallederim" der.
Buna çok şaşıran bizimki "Bu nasıl olacak peki?" diye sorunca Türk arkadaşı;
-"Sen şimdi git Türkiye’ye. Herhangi bir partiden aday ol. Bak o zaman senin soyunu sopunu, sülaleni nasıl ortaya çıkartıveriyorlar." diye yapıştırır cevabı.
Bu anlattığımız her ne kadar fıkra olsa da içinde bazı gerçekleri barındırıyor.
Şöyle ki:
Son günlerde bazı Milletvekili adayları ile ilgili özel yaşamlarına ve eş-dostlarına ilişkin bazı söylemler duyuyoruz.
Bazı insanlar, kendi partisinden adayları bile “biliyor musun?” diye başlayan cümleler kurarak: “bunun şuyu varmış, onun buyu varmış” diye şeceresini orta yere sermeyi resmen görev edinmiş.
Doğru olup olmadığı bile belli olmayan fakat, yakaladıklarını zannettikleri bir yerden yürümek suretiyle kafaya taktıkları adayları müşkül durumda bırakmayı görev edinmiş insanlar var piyasada…
Bildiğiniz, delilsiz ispatsız dedektifliğe soyunmuşlar anlayacağınız…
Yapmayın bunu!
Sırf siyasi rakibiniz diye, sırf siz onu sevmiyorsunuz diye, sırf adaylığı hak etmediğini düşündüğünüz için bu kadar ucuz olmayın!


.....


 


Siz de bu keyfi yaşamak istemez misiniz?


Bir dostumuz, “bir isteğim yerine gelirse birilerini sevindireceğim” demiş kendi kendine…
Dini anlamda Adak olarak falan düşünmeyin bu söylediğini…
Sadece “Bu iş olur ben sevinirsem, söz birilerini de sevindireceğim” demiş.
Sonunda istediği iş olmuş…
Sıra gelmiş o kendi kendine vermiş olduğu söze…
Yani “Birilerini sevindirme” meselesine…
Aklınıza hemen, hayır kurumlarına bağış, fakirlere para dağıtma, hayvan kesip etlerini dağıtma gibi ritüeller geliyor değil mi?
Yok! öyle yapmamış dostumuz…
Tepebaşı Belediyesi’nin çocuk Senfoni Orkestrasına götürüp bağış yaparak yerine getirmiş sözünü…
Hani şu sokaktan, bilgisayar başından, cafelerden çekip alınan çocukların, bir müzik aletini profesyonelce çalmayı öğrendikleri, kısa süre içinde müthiş konserler vermeye başladıkları ve her sene sayıları katlanarak artan çocukların devam ettiği çocuk Senfoni Orkestrasına…
Yaptığı bu bağıştan sonra kendisini nasıl hissettiğini sorduk dostumuza…
-“hayır, kurumuna verseydim, gerçekten ihtiyacı olanlara gidip gitmediğinden emin olamayacaktım. İhtiyacı olanlara dağıtsaydım, sayı artacak, oran düşecek ve hiçbirinin yarasına merhem olmayacaktı. Hayvan kestirip, etlerini dağıtsaydım, karın toklukları sadece bir gün sürecekti. Tepebaşı Belediyesi Senfoni Orkestrasına verdim, çünkü bununla ihtiyaç duyulan müzik aletlerinin alınacağını, o müzik aletleri ile o çocukların yaşam boyu aç kalmayacakları bir meslek sahibi olacaklarını biliyordum. O yüzden son derece keyifliyim” dedi.
Ne diyelim?
Umarız tıpkı bu dostumuz gibi düşünen ve aynı keyfi yaşamak isteyenlerin sayıları çoğalır…


.....


 


Rakamlar beni rahatsız etti…


Eskişehir ile ilgili olumsuz durumları yansıtmak inanın rahatsızlık veriyor.
Şehrin kötü reklamı olacak diye bazılarını yazmıyoruz.
Bazılarını da mecburen yazdığımızda bu şehirde doğmuş ve bu şehirde yaşayan biri olarak sıkıntı yaşıyoruz kendi içimizde.
İşte bize yazarken sıkıntı yaratan konulardan biri de Eskişehir sanayisinin durumu.
önceki gün Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşunun listesi açıklandı…
En büyük 500 sanayi kuruluşu içine giren Eskişehirli firmaların sayısı, nereden baksanız 10 yıldır düşe düşe sonunda 5’e kadar düştü.
Yani…
500 Büyük sanayi kuruluşu içinde Eskişehir’den ancak 5 firma yer alabildi.
Bu rakam Bilecik’te 10, Konya’da 9, Balıkesir’de ise 28.
Ne diyelim?
Rakamlar beni gerçekten rahatsız etti…


....


Mola verebilen parti
bu işten daha karlı çıkar…


AK Parti ve CHP…
Her iki parti de bu güne çok rahat gelmedi.
Parti içinde yaşananlar hemen herkesin malumu.
Her iki parti içinde de kimin kiminle anlaşamadığını, kimin kimi hazmedemediğini, kimin kime düşmanca hisler beslediğini herken yakından biliyor.
Kısacası…
Eskişehir’de her iki partinin de içi olabildiğince kavgalı.
Her iki partinin de içinde birbirini bir kaşık suda boğmak isteyenler var.
her iki partinin de iç dinamiklerinde birbirlerinin ayaklarına hemen her fırsatta çelme takanlar mevcut.
Eskişehir’de her iki parti de içinde yaşadığı bu kavgaları ile giriyor seçime…
Seçime giderken, her iki partinin içindeki huzursuzluk ve kavga ortamı yine her iki partinin bagajlarını ağırlaştırdıkça ağırlaştırıyor.
Hâlbuki bir mola gerekiyor seçim öncesi her iki partiye de…
Her iki partide de hasımlığın ve kavgaların en azından sandıklar açılıncaya kadar ateşkese uğraması, o saate kadar baltaların toprağa gömülmesi gerekiyor…
İşte bu dediğimizi yapan partinin Eskişehir’deki seçimden daha karlı çıkacağını düşünüyoruz…
Kavgaya mola verebilen partinin, bunun mükafatını göreceğini düşünüyoruz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi