Demokrasi, toplum, yerel yönetim

Yerel seçimlerin propaganda süreci de gösterdi ki; her şeyin siyaset adına kurban edildiği dönemleri yaşıyoruz. Bu tür zihniyet, toplumun değerleri yanında insan hakları, demokrasi, sivil toplum gibi kavramları da alıp bataklığın dibine gömmeye hazırlanıyor. Diğer yandan yerel yönetim olgusu, demokrasinin fiili ve doğru uygulanması konusunda en iyi ihtimallerden biridir.

Sosyal kavramların, yaşanan çağa bağlı olarak anlam ve içerikleri değişebiliyor. Örneğin sivil toplum böyle bir kavram... Biz toplum olarak sivil toplum terimini yeni duysak da; kavramın geçmişi antik çağlara kadar uzanıyor. Sivil toplum kavramı kentlerin oluşmaya başladığı ve devletin ortaya çıktığı çağlardan başlayarak kullanılmasına rağmen farklı düşünürler tarafından farklı anlamlarda kullanılmış.

Bu düşünürlerin tümü sivil toplum kavramını kullanmış olmakla birlikte ona yükledikleri değer ve anlamlar açısından ayrılıyorlar. Günümüzde kullanılan tanımlardan önemli bir tanesi şudur: “Sivil toplum; örgütlü sosyal yaşamın gönüllü, kendi kendini üreten, kendi kendini destekleyen, devletten özerk olup bir yasal düzen veya ortak kurallarla bağlı alanıdır. Sivil toplum, özel yaşam ile devlet arasında duran aracı bir varlıktır.

Sivil toplum gibi zaman içinde yeniden tanımlanma ihtiyacı ortaya çıkan bir diğer kavram da demokrasidir. Birbirine sıkı sıkıya bağlı olan sivil toplum ve demokrasi kavramlarının birlikte değişim geçirmelerini olağan karşılamak gerekir. Demokrasinin tanımının değişime uğradığını söylemekle yetinmek bu alanın emekçilerine haksızlık olur. Toplum olarak her ne kadar haberdar olmasak da; demokrasi kavramı, üzerinde en çok çalışma yapılan, teorik ve pratik katkı üretilen alanlardan biridir. Bu konuda Türkçe dışındaki yaygın dillerde küçük bir araştırma yapmak yeterlidir. Ne yazık ki; bizde bu alanda yeterli çalışma yapılmadığı gibi ya yabancı eserler Türkçeye kazandırılmıyor ya da yayını ve basımı ile ilgili –kötü çeviri, kötü baskı ve düşük basım sayısı vb. gibi– problemler oluşuyor.

En sıradan tanımıyla; demokrasi, halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimidir. Demokrasi, halkın kendi kendisini yönetmesidir. (Tanımı böyledir de; uygulanması böyle midir, o biraz kuşkulu…) İlk çağların küçük kent devletlerinde yurttaşlar kent meydanında toplanarak ortak meseleleri konuşur ve karara bağlarlarmış. O zamanın demokrasi anlayışı ve uygulaması bu şekilde yapılıyormuş. Herkesin kendi oyunu kullandığı ve günümüzde türlü gerekçe ve bahanelerle önünü tıkadığımız bu yaklaşıma doğrudan demokrasi adı veriliyor.

Ölçeği büyümüş ülke ve kentlerde bu yolu kullanmak mümkün olmadığından yurttaşlar, kendi görüşlerini temsil etmek üzere temsilciler seçmişler. Bu seçilmiş temsilciler halk adına karara ve yönetime katılmışlar. Böylece demokrasi kavramı, temsilcilerle kullanılan egemenlik biçimine dönüşmüş. Bugün bu anlayışa temsili demokrasi diyoruz. Günümüzde demokrasi dendiğinde çoğunlukla kast edilen, temsili demokrasi anlayışıdır. Yaşadığımız demokrasinin temel sorunu da bu temsil tercihinden –hadi, iyimser olalım; temsil sisteminin iyi işlemeyişinden– kaynaklanmaktadır.

Çağımızda gelişmişlikle bağlantılı olsa da, doğrudan demokrasi anlayışına dönme yönünde bir eğilim var. Ama fizikî, ekonomik ve sosyal koşullar şimdilik buna imkân vermiyor gibi… İktidarı elinde tutanlar da çıkarlarına uygun olarak vekâlet sisteminden vazgeçmek niyetinde değiller. Belki bilişim-iletişim ağlarının, bilgi güvenliğinin ve kimlik tanımanın çok gelişmesi ile bulunduğumuz yerden egemenlik hakkını kullanabileceğimiz yeni bir dönem ihtimal dâhilindedir. Bugün için ilke elde söyleyebileceğimiz, demokrasi diye kendi kendimizi kandırdığımız temsili demokrasinin artık yurttaşları ve kuruluşları tatmin etmediğidir.

Yukarıda isimlerini saydığım dönem ve düşünürlerin tanımlarına oranla demokrasi alanında çok yeni yaklaşımlar, tanımlamalar ve denemeler var. Ne yazık ki; pek azından küçük bir camia olarak haberdarız. Kişisel ve grupsal çıkar beklentilerimiz demokrasiyi geliştirmenin ve yaymanın önünde engeller olarak durmaya devam ediyor. Siyasetin sivil toplumu teslim alma ve sömürgeleştirme eğilimi, şu sıralar bunun en açık örneklerinden biri oluşturuyor.

Günümüzde temsili demokrasinin kısıtlamalarını aşarak doğrudan demokrasiye yaklaşabilmek için katılımcı demokrasi, çoğulcu demokrasi ve yönetişim gibi bazı kavramlardan söz ediyor ve bunları yaşamda gerçekleştirmek üzere yol ve yordamlar arıyoruz. Bu arayışların temelinde temsilciler aracılığı ile uygulanmaya çalışılan temsili demokrasinin, oy çokluğu nedeniyle belli bir grubun hegemonyasına dönüşmesi riski yüzündendir. Her şey kolaylıkla siyasal erk ve rant adına kolayca siyasete feda edilebiliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi