Elbet Bayram Gelecek

Kısıtlı ve sınırlı şartlar altında yaşanacak bir bayrama yaklaşıyoruz. Dünya ölçeğinde yaşanan virüs salgını insan yaşamını tehdit ediyor. Bu nedenle insani yakınlaşma dönemi olan bu bayramı dokunmadan, uzaktan yaşamak zorundayız. Bunu topluma, insana ve canlı yaşama olan saygımızdan böyle yaşamalıyız. Bu şartlar yokmuş gibi davranmak bayramın da ruhuna aykırı olur.


 


İnsan bir çocuk olarak yaşamının daha sonraki dönemlerine göre zihnen ve duygusal olarak daha özgür bir iklimde başlar. Bu anlamda çocuk olmak, yaşamı daha özgürce anlamlandırmak demektir. Bu nedenle çocukların resimlerinde güneş, ağaçlar veya insanlar bizim alışageldiklerimizin dışında renk ve biçimlere sahiptir. Bu durum, çocukluğun anlamlandırma gücüdür.


 


Bayramlara öncelikle ve ağırlıkla anlam verenlerin başında yine çocuklar gelir. O nedenle “çocukluğumuzdaki bayramlar” diye başlanır anlatılmaya. Her bayram, iyisiyle kötüsüyle bir çocuğun zihnine ve ruhuna gizlenmiş bir dünyadır.


 


Bayram gününün anlamını ve değerini kavramanın doğru zamanı var. Genelde de bu doğru zaman, çocukluk yıllarına denk düşüyor. Eğer bayram çocukluğun o lezzetli dünyasında öğrenilemezse, bu eksikliği sonraki yıllarda tamamlamak neredeyse imkânsız hale geliyor. Her bayram, başlı başına çocukça bir koşuşturmadır. Bayramın bir yanı şekildir. Yeni giysiler ya da önceki bayramdan kalan pek az giyilmişleri hazırlamalar, yemekler ve tatlılar, ziyaret koşuşturmaları, hediyeler... Ama bayramın ruhunu oluşturan; çocukluğun hayal gücü, sevinci ve coşkusudur.


 


Bir bayram süresinin büyük çoğunluğu, gelen konuklara iyi hizmet etme çabası içinde geçer. Küçükler, büyük bir telaş içinde ziyaret edilmesi gereken listeyi tamamlamaya çalışırlar. öyle bir telaş vardır ki, ayrılan kısa ziyaret süreleri içinde söylenesi cümlelerin adeta ancak ilk yarısı söylenir, diğer yarısı bir başka bayrama kalır. Bir bayramın, hele ki bir dini bayramın özü, tatlı yemek ve çay / kahve içmek midir yoksa bundan öte bir değeri var mıdır, bu durum pek anlaşılamadan bayram geçer gider.


 


Bir sosyal bayram, her şeyden önce bir barış mesajıdır. Var olan yakınlıkların bir kez daha pekiştirilmesi vesilesidir. Kırgınlıkların giderilebilmesi için fırsattır. Bir başkasına karşı kabahat işlemiş olanın, özür dileyip barış yollarını açmaya çalışmasıdır. Kırgın ve kızgın olanın, kendisine uzatılan barış çiçeğini kabul edip özür dileyene tekrar kalbini açması günleridir.


 


Bayram günleri barışı, barışmayı sevmemiz ve kin ile kavgayı yaşamımızdan atmamız gereken özel zamanlardır. Kin ve kavga, yaşamımızda var olduğu sürece başka sorunların oluşmasını engellememiz mümkün değildir. Barış, hem kendimizin hem de çevremizdeki insanların geleceğe ve yaşama sevgiyle bağlanma aracıdır. Bayram ise barışı yakalamak için bize sağlanmış anlamlı fırsatlar demetidir.


 


Barışı yakalamak, sözden öte emeğe ve eyleme gerek duyuran bir iştir. Onun için emek vermek gerekir. Bazen “özür dilerim; hatalı davrandım” veya “Ben yanılmışım, o olayda sen haklıymışsın” diyebilmek, “Seni doğru anlayamadığım için özür dilerim” diyebilecek yürekliliği gösterebilmek gerekir. Takıntılarımızdan, bağnaz alışkanlıklarımızdan, inatçı tavırlarımızdan, yobaz iddialarımızdan kurtulup barışı yakalayabiliriz bayram günlerinde. Kendini, içindeki iyiliği ve güzelliği ifade edebilmek kimi zaman cesaret ister. Bayram günleri saydamlaşarak içimizdeki iyiliği cesurca gösterebileceğimiz özel dönemlerdir.


 


Bayram, sanki bir boy aynasıdır. Ona nasıl yaklaşırsan o da seni tekrar eder. Sevgi karşılığında sevgi bulur. Neşe, neşeyle karşılanır. Bayram, bire kırk veren verimli toprak gibidir. Karşıya uzattığın bir tohum tanesi, meyvelerle donanmış bir sevgi bahçesi olarak sana geri döner.


 


Bu bayramın tabii ki dini olan bir yanı var; ama sosyal olan yanı çok daha önemli. Bayram, dini bir şölen olmaktan çok; ortak insani ve sosyal değerlerin, anlamların, önemlerin hatırlanıp paylaşıldığı günler. Paylaşılanın paylaşıldıkça çoğaldığı, paylaşanın verdikçe zenginleştiği çok özel günler…


 


Aç kalmayan, yemek ısmarlamanın keyfini bilmez. Sevgisiz kalmanın acısını ve zorluğunu düşünerek, sevgiyi yakalayamamış insanların ruh ezikliğini akla getirerek bayramın lezzetini yaşayın bence. O zaman sevmenin, saygı duymanın, barışı paylaşmanın değerini çok daha kolay kavrayacaksınız.


 


Bayram tatlı yiyip bir acı kahve içmekten çok daha derinlikli ve anlamlı bir yaşam dilimidir. Bayram bir fırsattır. Bayram, paylaşılması gereken bir fırsattır. Bayram, paylaşıldıkça artan ve zenginlik üreten bir sevgi, saygı, hoşgörü ve barış fırsatıdır. Bayram günleri, tek tek ağaçlar olmayı başardığımız kadar bir orman olduğumuzu hatırlamamız gereken günlerdir.


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi