"Evin Asabi Erkeği" – 1


 


Psikoloji; bir grubu, bir bireyi belirleyen hareket etme, düşünme, duygulanma biçimlerinin bütüne verilen isimdir. Bu konuları inceleyen ve araştıran bilim dalına da psikoloji adı verilir. Ruh bilimi veya ruhiyat da denir. Bir başka benzer sözcük ise psikiyatridir. Ruh ve sinir hastalıklarıyla, kişide görülen önemli uyumsuzlukları önleme, teşhis ve tedavi etmeyle uğraşan uzmanlık dalına psikiyatri ismi verilmiştir.


 


Gerek psikoloji gerekse psikiyatri çağımızın önemli bilim dalları arasında yer alır. Her iki dal da tıbbın diğer alanlarına göre oldukça yeni sayılır. Psikoloji ve psikiyatri konularında yapılan önemli çalışmalar genelde kökenini 19’uncu yüzyılda bulur. Bilim alanında geliştirici ve teorik katkı yapıcı özelliklerde eksik ve zayıf oluşumuz nedeniyle ülkemizde bu iki bilimsel dal daha geç gelişmiştir. (Osmanlı döneminde ruh sağlığı konusunda bazı çalışmaların ve kuruluşların varlığına rağmen bunların bir bilim dalına önayak olduğunu söylemek mümkün değil.)


 


Ruh bilimi ve ruh sağlığı konusundaki sosyal algı ise tarihsel olarak toplum katmanlarında çok daha yavaş gelişmiş. Ruh sağlığı aşırı derecede bozuk olanlar “deli” denilip geçilmiş. “Delilik mertebesine erememiş” olanları ise “asabi” ya da “sinirli” veya “çabuk dellenir” diye isimlendirip buna göre pasif pozisyon almayı denemişiz.


 


Geleneksel kültürümüzde baskın olan erkektir. O, ya evin babasıdır ya da büyük erkek kardeştir. Eğer dede veya büyükbaba gibi yaşça babadan büyük olan varsa “sinirli” ya da “asabi” olma hakkı ona aittir. O kızar, bağırır çağırır. çok “sinirlenirse” kırar döker. Ama “evin direği” olduğundan dolayı bu davranışından daha fazla anlam çıkarılmaz. Sadece huyuna suyuna gidilmeye çalışılır. Onun kızıp sinirleneceği konular “el altından” halledilir. Diğer yandan “evin erkeğinin” sinirli hali onun otoriter, her şeyi bilen ve her şeye hâkim karakterinin olağan bir göstergesi gibi de anlaşılır ve sorgusuzca kabul edilir.


 


20’nci yüzyılla birlikte ruh sağlığı konusunda çalışmalar büyük bir hızla gelişti. Bu dal, insan sağlığı ile ilgili üniversitelerin önemli birimlerinden birisi haline geldi. Bu alanda yeni yöntemler, teknikler ve araçlar geliştirildi. çok sayıda bilimsel çalışma üretildi; akademik toplantılar yapıldı; kitaplar ve makaleler yazıldı. Psikoloji ve psikiyatri, özel uzmanlık dallarına ayrılıp kendi gelişimini çeşitlendirdi. Bu alanda toplumun ilgisine yönelik popüler kitap sayısında hızlı artış oldu. Bir kısmı ‘sahte bilim’ diyebileceğimiz nitelikte de olsa; ruh sağlığı konusunda ulaşılabilir bilgi miktarı arttı.


 


Yukarıda kısaca özetlediğim çerçevede insanların birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlayabilecek bir bilgi ortamı oluştu. Artık olağan dışı insan davranışlarının nedenleri hakkında daha fazla bilgimiz var. “Evin erkeğinin” sinirli davranışlarını açıklamak için elimizde yeterince “malzeme” var.


 


İnsan bedeninin ruhsal ve sinirsel davranışlarını büyük ölçüde bedendeki biyokimyasal değişimler, hormonal dalgalanmalar ve cinsel kimliğin niteliğindeki değişim etkiliyor. İşte; bu etkiler; evin erkeğinde aşırı duyarlılık, endişe, asabiyet veya öfke durumu oluşturabiliyor. (“Evin asabi erkeği” derken sadece bilinen bir örneğe işaret etmek istiyorum. “Evin asabi erkeğine” iş ortamında, ofiste, okulda, sokakta, bilimsel toplantıda, çarşıda veya futbol maçında da rastlayabilirsiniz. Dolayısıyla “evin asabi erkeğine” bir başka örnek olarak “ofisin sinirli erkeği” veya “çarşının asabi erkeği” de diyebiliriz.)


 


Hiç kuşkusuz; “evin asabi erkeği” olma durumuna işaret eden bazı ipuçları var. Bunlardan birisini “aşırı duyarlılık” olarak belirleyebiliriz. Yapılan bilimsel çalışmalara göre; aşırı duyarlı erkekler, genelde böyle bir özelliğe sahip olduklarının farkında olmuyorlar. Alınmalarına neden olan hareket ve davranışların, kendilerini sinirlendirmek üzere yapıldığı kanısına sahipler. İşin ilginci; (açıkça bilinen bir durum olmadığından) erkeğin aşırı duyarlı yanını rahatsız eden kişi de neden bir rahatsızlık yarattığını, o erkeğin neden “sinirlendiğini” anlamakta zorluk çekiyor.


 


“Evin asabi erkeğinin” durumu, başı ağrıyan ama bunu kimseye söylemeyen (hatta söylememekte ısrar eden) kişinin durumuna benzer. Bu durumdaki erkek, kendisi ile diyalog kurmak isteyen bir başka kişinin kendi ağrısını artırmaya, kendisini rahatsız etmeye yeltendiği kanısına sahiptir. Benzer bir durumda; “evin ya da ofisin asabi erkeği” için yapılmaya çalışılan bir “iyilik”, rahatsızlık verici bilinçli bir eylem olarak algılanır. Dolayısıyla asabi erkek için “iyi ve yararlı” bir iş yapmaya çalışan kişi de aldığı olumsuz tepkiden şaşkınlık içinde kalır. Durum ne olursa olsun; “evin asabi erkeğinin” karşısında kabahatli olan ve zılgıtı yiyen, iyilik yapmaya çalışan olur.


 


Böyle bir durumda; “evin asabi erkeği” için iyilik yapmaktan mı vazgeçmeli, yoksa onu psikiyatrik tedavi için ikna mı etmeli? Bu soruyu ev ödevi olarak bırakıyorum. Konuya yarınki köşe yazısında devam edeceğim.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi