Kadına Yönelik Şiddet

Kadına yönelik şiddet durdurulamıyor. Bazı kesimlerde ise bu tür şiddet doğal bir hak görülüyor. Dolayısıyla yasalara rağmen kadına yönelik şiddet çığlıklarını umursamayan kalabalık bir kesim de var.


 


Kadına yönelik şiddet, çoğunlukla erkek tarafından güç kullanma, korkutma veya yıldırma, zor kullanma tehdidi gibi yollarla sürekli olarak uygulanan taciz / tecavüz eylemidir. “çoğunlukla erkek” diyorum çünkü erkek egemen bir toplumda kadının maruz kaldığı tecavüzün ciddi bölümü erkekten kaynaklanmaktadır. Ama bu bağlamda kaynana, üvey anne, elti, görümce, kız kardeş vb. tarafından uygulanan tacizi de unutmamak gerekir. Şiddetin artışında gözlenen durum, bireysel ve sosyal zihin sağlığını bozan –genetikten başlayan sosyo-ekonomik duruma ve yoz sosyal kültüre kadar uzanan– pek çok farklı nedene bağlanabilir.


 


Yakın ve özel ilişkilerde uygulanan şiddet, zamanla sıklık ve düzey olarak artış gösterir. Böyle sağlıksız bir ilişkinin uzaması durumunda tacize maruz kalan kadının kalıcı olarak sakatlanması veya ölümü ihtimali artar.


 


Her ilişkide yolunda gitmeyen zaman ve durumlar olabilir. Bu, beklenen bir gelişme olarak kabul edilebilir. Eğer anlaşmazlıklar barış içinde ve fazla uzamadan çözülebiliyorsa, bu durumda bu sıkıntıların, ilişkinin yararına olduğunu söylemek mümkündür. Hiçbir ilişkinin sürekli iyilik ve güzellik monotonluğu içinde geçeceğini beklememek gerekir. önemli olan, sorunun ne biçimde yönetildiği ve çözüldüğüdür.


 


Bazı toplumlarda sorun çözme performansı yüksektir. özellikle saygı, hoşgörü ve empati gibi faktörlerin etkin olarak yer aldığı topluluklarda sorunların, ilişkilerin kalıcılığına ve sürekliliğine katkıda bulunduğu gözlenmiştir. Ne yazık ki; toplumumuz bu tür sağlıklı bir ruh yapısına sahip değildir. Mevcut güzel özelliklerin de zamanla kaybolmaya başladığını üzülerek gözlüyoruz. Sorunların kesintisiz ve acımasız biçimde sürdüğü alanlardan birisi de kadınların toplum ve aile içindeki yeridir. Halen sorunların bir bölümü, ‘erkek iktidarının elde tutulması’ amacıyla kadına şiddet uygulanarak çözülmek istenmektedir.


 


Kadına uygulanan şiddet türleri arasında en bilinenleri; ekonomik şiddet, duygusal şiddet, fiziksel şiddet ve cinsel şiddettir. Bana kalırsa bunlar arasında en ciddi olanı, kadının maruz kaldığı cinsel şiddettir. Kadının bir cinsel nesne olarak algılandığı toplumlarda başka türlü olmasını da beklememek gerekir.


 


Kadının maruz kaldığı ekonomik şiddetin değişik uygulama biçimlerini görmek mümkündür. Bunlar arasında kadının para ve malının elinden alınması, kazandığı parayı harcamasına izin verilmemesi, malların eş-koca üzerine intikali gibi unsurları söyleyebiliriz.


 


Duygusal şiddet ise doğrudan kadının ruh sağlığını hedef alır. Kadının olağan davranışlarının bile baskı altına alınmak istenmesi, küçümsenmesi, ezilmeye çalışılması, kadın ve insan olarak kimliğinin yok sayılması, evin tün sorumluluk ve yükümlülüklerinin kadının üzerine bırakılması, ilişkide saygı ve sevginin yok olması gibi örnekler duygusal şiddet örnekleri olarak listelenebilir.


 


Şiddet türleri arasında yaşamı en çok zorlayanı fiziksel şiddettir. Dayak, işkence, ağır ev işleri, kadın bedenine uygun olmayan veya ağır gelebilecek işlerin kadına yaptırılması en yaygın görülen türleridir. Genelde bu tür şiddetin arkasında erkeğin –veya zulmü uygulayanın– ruhsal hastalığı, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı vardır. Bu nedenle kadına yönelik şiddetle mücadelenin bir yönü alkol ve uyuşturucu ile mücadele olmak zorundadır.


 


Bugünün dünyasında kâr hırsı her şeyi alınır satılır hale getiriyor. Bu bağlamda kadın bedeninin de ‘özel’ bir yeri var. Ne yazık ki, bugün kadını bir seks nesnesi olmaktan kurtarmak hiç kolay değil. Seks endüstrisi öncelikle Batılı gelişmiş ülkelerin bir icadı ve uygulaması olarak giderek yaygınlaşıyor. Diğer ülkelere demokrasi dersi vermek isteyen pek çok Batılı toplumun kendisinde de cinsel şiddet bir kâbus olarak yaşamaya devam ediyor.


 


Toplumumuzda da kadına yönelik şiddetin en belirgin yönlerinden birisi cinsel taciz ve tecavüzlerdir. Bu sorun mekândan, zamandan ve kişiden bağımsız olarak ülkenin her yerinde yaşanabilmektedir. Daha da önemlisi, gizli kalan şiddet uygulamalarının başında gelmektedir.


 


Kadına yönelik şiddetle mücadele bir insanlık görevidir. Bu konuda yasa koyucu ve uygulayıcıdan başlayarak kamudan yerel yönetimlere, sivil toplum örgütlerinden bireylere, ekonomik işletmelerden yasal ve hukuksal kurumlara kadar herkese iş ve görev düşmektedir.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi