Küreselleşme ve "Ne Yazık ki" Kent

Giderek daha fazla oranda kentte ve kentle yaşıyoruz.
Küreselleşmenin en açık biçim etkilediği unsurlardan bir tanesinin kent olgusu olduğu konusunda kuşkumuz kalmadı. Sanayi çağı’nda ulusun ve ulus-devletin bir parçası olan kentin –en azından bazı kent örneklerinin– küreselleşme ile birlikte kendi başına bir küresel artifakt olmaya başladığını gördük.
Sanayi çağı’nda kentler, gün ışığında ay ve yıldızlar gibiydi; oradaydılar ama netlikte göremiyorduk. Gecenin her yeri sararak bütünleştirdiği gibi küreselleşme de kendi hegemonyası ile birlikte kentleri görünür hale getirdi, öne çıkardı. Sanayi çağı’nın silik kent profilleri, Küresel çağ’ın başat unsurları haline dönüştü. Bu sürecin olumlu ve olumsuz yönleri var. Küreselleşme, bazı kentler için fırsatlar sunarken bazıları için tehditler içeriyor.

Küreselleşme ve Aynılaşma
Küreselleşmenin en sevimsiz görünümlerinden birisi; kentleri aynı mekânsal görünüm, aynı yapım malzemesi ve aynı kültürel doku ile doldurmasıdır. Herhangi bir kentin merkezine gittiğinizde; çevrenizi saran küresel markaların veya her yöndeki aynı görünüme sahip mağazaların etkisiyle hangi kentte olduğunuzu bile şaşırabiliyorsunuz. Küresel aynılaştırmanın etkilerini; insanların giyim kuşamlarından kentsel yaşam tarzına, kent mobilyalarından mekân tasarımlarına kadar her aşama ve düzeyde gözlemlemek mümkün.
Sonuçta, bir kenti diğerlerinden ayıran en önemli özellikler yok oluyor ve bir kentsel kimliksizleşme başlıyor. Vatandaşların yaşadıkları çevreye yabancılaştıkları, kimliksiz bir kentte mutlu olabileceklerini düşünmek bir hayalden fazla bir şey değildir. özetle; eğer bir kent yöneticisi için başarı söz konusu olacaksa; marifet, bir kenti diğerleri ile aynılaştırmakta değil, aksine o kentin farklılıklarını koruyup geliştirmektedir.

Kent turizmi
Eğer kenti bir turistik ürün olarak pazarlayacaksanız; yerli veya yabancı turist, o kente bir başka kente benzediği için değil, aksine diğerlerinden farklı olduğu için gelmeyi tercih edecektir. Bir kenti; adı ne olursa olsun, hangi kıta veya ülkede bulunursa bulunsun bir başka kente benzetmeye çalışmak, değerlendirmek istediğiniz o kentin yerel kimliğini yok etmek anlamına gelir. Bu ikileme; farklılaşma ihtiyaçlarının öne çıktığı bir dönemde kenti farksızlaştırmak diyebiliriz.
Diğer yandan kimliksiz bir kente; hiç kimse ne gelmek, ne de o kentte yaşamak ister. Kopya ve banal olanla yaşamayı, ancak ekonomik olarak da gelişememiş düşük kültür toplumları içine sindirebilir. çağdaş kent olmanın yolu; aynılaştırmaktan değil, geleneği ve tarihi koruyarak farklılık yaratıp geliştirmekten geçiyor.

çağdaş kent algısı
Taklitçi ruha sahip bazı yerel yöneticiler, bir kentin çağdaşlaşmasını kentte ünlü markaların, ışıltılı mağazaların veya dev alışveriş merkezlerinin bulunmasına bağlar. Bu tür yöneticiler, kentin durumundan ve geleceğinden bağımsız olarak, kendilerini küresel markalar aracılığı ile tüketimin azdırıldığı ve alışverişin sanallaştırdığı dünyaya endekslerler. Onlar için yeni bir alışveriş merkezinin açılması, kente yapılan başarılı bir yatırımdır. çoğu zaman destek verdikleri ışıltılı girişimlerin hangi yeni sorunlara yol açtığını göremezler.
Bir kenti çağdaş yapan yaklaşımın, dünyanın belli başlı büyük yerleşimlerinde olan artefaktlara ve kent mobilyalarına bağlayanlar da vardır. Onlar, kendi kentlerine baktıklarında yurt dışı gezilerinde özentiyle izledikleri mekânları görmek isterler. Böyle bir yönetim ve gelişim anlayışıyla; genelde ucuz yapım malzemesi ile üretilmiş, taklit kent eşyaları bir anda şehrin her noktasını sarıverir.

Mekân üretimi
Bir kentin küresel olmasını, kentsel mekânın tasarımı ve kullanımı olarak algılayan anlayışlar da mevcuttur. Bu tür zihniyete sahip yöneticiler, kenti örneğin dev beton yapılarla doldurmaya çalışırlar. Bunların kente eklemledikleri yollar, köprüler, kaldırımlar, yapılar ve benzerleri, kalitesiz Uzakdoğu üretimi oyuncakları andırır. Yapılanların ne yeridir, ne zamanıdır ne de bunlar bir ihtiyacın karşılanmasına hizmet etmektedir.
çağdaşlaşma adına denenmiş anlayışların hepsinin, ortak bir noktası var. Bu anlayışlar, bir kentin özgünlüğünü ve farklılığını yok ediyorlar. İşin ilginci, bunu da gelişme, kentleşme, çağdaşlaşma veya Batıya uyum sağlama adına yapıyorlar. Dünyaca ün kazanmış kentlerin tümünün, ancak belli büyüklük sınırları içinde kaldığını ve en önemlisi bu kentlerin, tarihin derinliklerinden gelen yerel özgünlükleri ile farklılıklarını koruduklarını unutuyorlar.

Yereli korumak ve geliştirmek
Günümüzde dünya kenti olma yarışının ana fikri, yerel kimliklerin korunması ve geliştirilmesidir. Dolayısıyla insanları daha fazla tüketime teşvik eden sanal alışveriş dünyaları yerine; doğal, tarihi ve kültürel değerler gibi yerel özgünlüklerin korunması öne çıkarılmalıdır. Yeni kentsel mekân ve fonksiyon tasarımları, kentin tarihten gelen özgünlüğünü koruyarak ve bunları öne çıkararak gerçekleştirilmelidir.
Bugün tüm dünya açısından ciddi tehditlerinden birisi, doğal ve kültürel ortak mirasın yitirilmesidir. Yaşadığı kent için bir şeyler yapabilme kaygı ve çabasında olan kişi ve kuruluşlar, küreselleşme ile birlikte hızlanan aynılaşma ve tarihsel mirası yok etme sürecine karşı durmalıdırlar. Her kent, yaşamına kendi özgünlüğü ile devam etmelidir –eğer o orijinallik, kentsel barbarlığın elinden kurtulup yaşayabilirse…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi