Mutluluk İçin Aşkı Tanımlarken



Farklı tanımları ve yorumları incelediğimizde bir başka insana olan aşkın payandalarından en önemlisinin “aşırı bağlılık ve sevgi” olduğunu kavrıyoruz. Buradaki ‘aşırı bağlılık’ ifadesinin altını kalınca çizmek lazım… Aşk bir özel ilişki tanımladığına ve bu ilişkinin de sorumluluk ve yükümlülük bağlamında şartları olduğuna göre bu durumu bir ‘duygusal sınırlanma ve kısıtlanma’ olarak görebiliriz. Böyle bir konumda ilişkinin taraflarından biri olan kişi, duygusal ve düşünsel (hatta kültürel) tatmini bu ilişki içinde arayacak ve bekleyecektir.

Aşkın gerektirdiği sınırlanma ve kısıtlanma, bu tatmini sağlayabilir mi? Yoksa aşk konusunda yaşanan sorunlar ve son tahlilde kopuşlar aşkın dışa karşı kapanma nedeniyle duygusal-düşünsel tatminsizlik yaratmasından mı kaynaklanıyor? Muhtemelen kişilerin kendi deneyim ve birikimleri ile yaşamı algılama tarzlarından kaynaklanan bir kültürel zafiyet ve yetersiz ‘zihinsel beslenme’ ortamı oluşuyor.

İnsanların tek başına oldukları zamana göre duygusal, düşünsel ve kültürel olarak daha fazla beslenip gelişmelerini sağlaması gereken ‘aşk’, aksine yönde zafiyet, yetersizlik ve verimsizlik ortamı oluşturuyor. Bu nedenle aşkın –geçici veya kalıcı– mutluluk duygusu vermesinden öte, hem bireyler hem de birliktelik açısından sürdürülebilir bir ortam ve iklim yaratması gerekiyor.

Sürdürülebilir aşk çok katmanlıdır. Çok konumludur da diyebiliriz. Birinci konum,  kişinin yalnızlığa oranla elde ettiği birlikte olma ve paylaşma tatminidir. Buradaki tatmin kaynağı, yalnızlıktan birlikteliğe yükselişin oluşturduğu enerji artışıdır. Birliktelik yalnızlığın karşıtı olarak farklılık yaratırken aynı zamanda kişiye kendini bir başka aynada görme fırsatı verir. Aşkın meydana getirdiği heyecan ve sevgi ortamında aynadaki görüntü pozitif, sevimli, motive eden bir resimdir. Kişiler kendilerini böyle bir ortamda duygusal ve düşünsel olarak yükselmiş hissederler.

Ama bu duygusal yükseliş, aşkın sürdürülebilirliği için yeter şartı oluşturmaz. Aşkın ikinci konumu, insanın bir bütün olarak zihinsel varoluşu ve faaliyetleri ile ilgilidir. Bu nedenle aşk, sadece duygulardan oluşmaz; düşünme becerilerimizi de yakından ilgilendirir. Kişisel kültür birikimimiz temelinde düşüncelerimizin yönetip şekillendirdiği duygularımızla bir aşk profili oluştururuz. Aşk bağlamında; duygu ve düşünce ikilisinden sadece duygu odağına kaydığımızda melankoliye, sadece düşünce odağına yönlendiğimizde platonikliğe savruluruz.

Sürdürülebilir aşk, bir duygusal ve düşünsel zenginleşme platformudur. Duygusal zenginleşme, kişilerin –kendi başlarına sahip olduklarından farklı olarak– birlikte yaşama ilişkin yeni anlamlar üretmeleri ile sağlanır. Anlam üretebilme ve bunu yaşatabilmek becerisini geliştirmiş bir aşk oluşumu, sürdürülebilirlik konusunda değerli bir güvence elde etmiş sayılır.

Aşkın düşünsel zenginleştirmesi, sadece kişisel farklı bilgilerin alışverişinden ya da yeni kültürel ezberlerden ibaret değildir. Aşk, kişiye yeni düşünme tarzları ve yaklaşımları öğretebilir. Bunlar arasında en değerlisi empatidir. Ayrıca eleştirel düşünmeyi, farklı olanı saygı ile karşılamayı, karşılıklı ödünleşme ile bir ortak paydada buluşabilmeyi aşkın yarattığı iklimde öğrenebiliriz.

Âşık olduğunuz bir insanla 3x4 metrekare bir odada çok uzun süre kapalı kaldığınızı hayal edin. Bir süre sonra paylaşabileceklerinizin azaldığını hissedeceksiniz. Hatta soluk almakta zihinsel olarak zorlanabilirsiniz. Aşkın bilinçli olarak yarattığı sınırlanmış ve kısıtlanmış ortam, zaman zaman kendi başımıza soluk alabilmemiz için imkânlar yaratmamızı gerektirir.

Aşk ikliminde bireyin ‘soluk alma’ meselesi bana Jeremy Bentham ve Jules Dupuit’nin azalan marjinal fayda teorisini anımsatıyor. Bir süre sonra aşkın bilinçli olarak yaratılmış sınırlı ve kısıtlı iklimi, bireylere yeterli zihinsel beslenmeyi sağlamakta zorlanıyor; marjinal katkı azalmaya başlıyor. Burada karşılıklı güven temelinde kurgulanmış kişisel özgürlüğü devreye alarak bireyin düzenli soluk almasını ve aşkın sürdürülebilir olmasını sağlamak gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi