NEREDEN GELDİĞİNİZİ UNUTMAYIN SAKIN...

"Merdivenlerden çıkarken karşılaştığın


kişilere selam ver. çünkü inerken yine
onlara rastlayacaksın"

Bir zamanlar bir köle vardı; ancak, köle olmasına rağmen çok zeki ve hırslı bir insandı. Kölelik yaptığı evlerde boş durmamış, yeteneklerini geliştirmişti. Herkes uyurken ayakta kalmış, birkaç yabancı dil öğrenmiş, o çağın en önemli müzik aletlerini çalmayı başarmıştı. Sporcu bir kişiliğe sahipti. çok yakışıklı oluşu da onun için olumlu bir puandı.

Görev yaptığı bütün evlerde okumadığı kitap bırakmadığı için de, inanılmaz bir kültür birikimine sahipti. Bu engin kültürü, konuşmasına ve tavırlarına yansıyordu.
Bütün bu özellikler sonucu, büyük paralar karşılığı önemli kişilere hizmet veriyordu. Yükselişi saraya kadar devam etti. Sarayda bahçıvan olarak kısa bir süre görev yaptıktan sonra, padişahın dikkatini çekerek "Hariciye Nazırlığı"na (Dışişleri Bakanlığı) kadar yükseldi.

Bir kölenin bu şekilde ani yükselişi, sarayın, o görevi uzun yıllardır bekleyen birçok ileri geleni tarafından, kıskançlık ve nefretle karşılandı. Köleyi padişahın gözünden düşürmek için, fırsatlar aramaya başladılar. Bu eski kölenin bir alışkanlığı vardı. Sarayda bir odaya gizlice giriyor, içeriden kapıyı kapatıyor ve bir süre sonra dışarı çıkıp yeniden kapıyı kilitliyordu.

Düşmanlar bu durumdan yararlanarak, iftira atmaya başladılar. İçeride sarayın bazı mücevherlerini sakladığını, belki de onları sattığını veya içeride bir kadın olabileceğini söylemeye başladılar.

Dedikodular, kendisine çok güvenen padişahın kulağına kadar gitti. Padişah, adamı huzuruna çağırarak kulağına bir takım dedikodular geldiğini, bu odada gizlice neler yaptığını sordu.
Eski köle ne yaptığını söylemek istemediğini, kendine ait çok özel bir şey olduğunu söylese de, padişah ikna olmadı ve, "Hemen oraya gidiyoruz!" dedi.
Padişaha daha fazla direnemezdi; istemeyerek, "Peki efendim, gidelim," dedi.

Dedikoducular da peşlerinden gidiyorlardı, içeriye girdiklerinde, odanın içinde bir sandıktan başka hiçbir şey olmadığını gördüler.
Padişah, "Aç bakalım, şu sandığı, içinde ne olduğunu görelim!" dedi.
Nazır, gönülsüz bir şekilde sandığı açtığında içinde eski bir çarık, yırtık bir gömlek, yırtık bir hırka ile yamalı bir pantolon gördüler. Şaşıran Padişah sordu.
"Bunlar da neyin nesi?"
Nazır, "Efendim, bunlar benim eski kölelik yaşamıma ait olan giysiler."
Geçmişte yaşadıklarımı, nereden geldiğimi unutup şımarmamak için, her gün gelip bunları giyerim ve aynanın karşısına geçerek kendime şöyle derim:
"Geldiğin yeri sakın unutma, bir gün yine oraya dönebilirsin!"

Padişah utanarak odayı terk ederken, iftira atanlar öfkeyle işlerine dönmüşler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
AKTÜEL Arşivi