Okullarda Akran Şiddeti

Okullardaki akran şiddeti temelli olaylar, son günlerde yazılı ve görsel basında fazlaca yer almaya başladı. Böylece medya da yeni bir ‘tiraj / reyting unsuru’ bulmuş olmanın heyecanıyla konuya saldırıyor. Hata söz konusu şiddetin sorumlusunu da bulmuş gibi davranıyorlar.

Görsel medyada yer alan çete ve mafya dizileri, korku filmleri okullarımızda görülmeye başlayan şiddet olaylarının sorumlusu olarak belirlendi bazı ‘aklı evveller’ tarafından... Bu hesaba göre; söz konusu film, dizi veya bilgisayar oyunlarını yasaklayınca şiddet olayları da ortadan kalkacaktır. Gerçekten öyle midir? Evet; bu tür olumsuz malzemenin etkisi vardır ama problemin kök nedeni bu tespit değil.

Okullarda şiddetin ilk görünür nedeni, eğitim sisteminin –tüm aksi yönlü iddialara rağmen– göçmüş olmasıdır. Ekonomik koşulların ağırlığı, sosyal yaşamın değişmesi nedeniyle büyük bir hızla aile çözülmektedir. Özellikle genç insanlar, aileleri ile çok daha az zaman geçiriyorlar. Bir yandan geleneğin de etkilerini kaybettiğini düşünürsek aile içinde alınan eğitim ve kültür zayıflıyor. Ailede geçen zamanın yerini okul zamanı alıyor. Ama okulun da bir çöküş içinde olduğunu gördüğümüzde genç insanların gerekli sosyal ve kültürel altyapıyı orada da alınamadığı gerçeğini kavrıyoruz.

Bugün eğitim sistemimiz, kaldırabileceğinden çok daha büyük bir yük altında ezilmektedir. Yükün ağırlığı altında öğrencilere olağan bilgilere aktarılamadığı gibi, konunun eğitim tarafı giderek daha az yerine getirilebilmektedir. Sonuçta; kötü eğitim, kötü eğitim sitemini geri beslemektedir. İyi yetişmeyen öğrenciler, iyi yetişmemiş öğretmenler ve eğitmenler haline dönüşüyor. Sonuçta eğitim-öğretim kalitesizliği büyüyerek sürüyor.

Eğitim sisteminin üzerindeki yükün ana nedeni ise sisteme olan aşırı taleptir. Bu talep iki ana kaynaktan besleniyor. Birincisi; eğitim sisteminin yoğun olarak bulunduğu kentlere doğru akan sosyal göç. Son 60-70 yılda büyük kentlerin aldığı göç, kentin kırdan gelen insanı dönüştürebileceği ölçeğin ötesine geçti. Bu kadar insanın yüksek kaliteli eğitim alabilmesi için yeterli kaynak ayrılamıyor. Bir yandan eğitimin değeri doğru anlanmıyor diğer yandan da ayrılabilecek yeterli kaynak yok…

İkinci konu; eğitimin iş bulmaya dönüşmemesidir. Bu sorun, özellikle yüksek öğretimde kendini göstermektedir. Orta öğrenim sonrası –orta düzeyli meslek öğrenimi de dâhil– genç insanlar istihdam edilemedikleri için biteviye bir ‘okuma’ eğilimi içine girmektedirler. Yüksek lisans ve doktora yapan kişi sayısı arttığı halde bilimsel kalitede aynı oranda artışı gözlemek mümkün olmuyor. Özetle; işsizlik ve iş bulamama eğitim sistemi üzerindeki yükün artmasına neden oluyor. Öğrenciler okudukça okumak istiyorlar. Ama bu isteklerinin altındaki neden, bilimsel bilgi değil, bir sonraki aşamada nitelikli iş bulabilme özlemi…

Ülkenin ağır ekonomik koşulları bir sır değil… Paylaşılacak ekmek büyümezken bu somundan pay isteyen gençlerin sayısı hızla artıyor. Somundan pay alabilmek için pek çok yol deneniyor. Bu süreçte de sokak ve mafya ilişkileri bir örnek oluşturuyor. Medyadaki mafya ve çete filmleriyle dizilerin ilgi görmesinin nedenlerinden biri de bu.

Son zamanlarda okullarda gözlenen akran şiddeti olayları, aslında göründüğünden çok daha karmaşık bir sistemin unsurları… Gasp olaylarından tutun da; parti genel kurullarında veya futbol maçlarındaki şiddete kadar karmaşık bir sürecin ve yapının sonuçları. Bu durumun yeterince farkında mıyız? Hayır. Devletten sivil toplum kuruluşlarına kadar herkese düşen görevler var. Ama önce problemin ciddiyetini kavramamız gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi