Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

Ömür dediğin…

Hayat ne garip değil mi? Yaş ilerledikçe herşey daha normal geliyor sanki insana. Sanırım olgunlaşmak dedikleri bu. Olmaz dediklerine sanki olurmuş gibi bakmak, katı koyduğun kurallarda biraz olsun kulak memesi kıvamına gelmek, kaşlarını hemen çatmak yerine, dudaklarını aralamak sanki bir an olur diyiverecekmiş gibi, kapıyı çarpmak yerine biraz aralamak gibi. Ne bileyim işte yaş aldıkça sanki daha bir polyanna oluyorsun, hayata daha olumlu daha bir ılımlı bakıp, her şeyin pozitif yönünü görüyorsun.

Mesela eskisi gibi şaşırmıyorum artık bazı şeylere. Hemen sinirlenip küsüp gitmiyorum. Anlamaya çalışıyorum, nedenini sorguluyorum. İlla herşey benim istediğim gibi olacak değil ya diyorum, karşımdakinin fikirlerine olabildiğince açık olmaya çalışıyorum. Hep aynı gözlükle bakmak olmaz dünyaya, arada bir gözlüklerimi de değiştiriyorum. Başka renkler dolu çevremde, etrafımda olup bitenleri kimi zaman hayranlıkla kimi zaman da hayretle izliyorum.

Olgunluk, dinginlik ve huzur da getiriyor insana. Benim için şimdilerde huzur mutluluktan çok daha önemli galiba. Huzur olmadı mı zehir oluyor hayat çünkü sana, ağzının tadı bir kez kaçtı mı zaten mutlu da olamıyorsun ne yapsanda.

Hiçbir şey için diretmiyorum artık. Olmazsa olmaz dediklerim için, olmasa da olur diyorum. İçimde yarım kalan şeyler için eskisi kadar kendimi yormuyorum ve üzülmeye değmezmiş deyip, gülüp geçiyorum. Sonra şu üç günlük dünya üzerine uzun vadeli hayaller kurmuyorum asla, planlar yapmıyorum geleceğe dair. Herşey olacağına varıyor, su akıp bir şekilde yolunu buluyor. Ben kendimi ne kadar paralasam da hayat zaten benim için planlarını yapıyor, günün sonunda benim değil hayatın dediği oluyor.

Ben ise kendi küçük dünyamda huzurla yaşamaya çalışıyorum sadece. Ailem her anımda yanımda, dağ gibi arkamda. Sevdiğim, değer verdiğim, dostum dediğim de birkaç insan var, iyi günümde mutluluğumu, kötü günümde acılarımı onlarla paylaşıyorum. Mutsuzluğumu, suskunluğumu, kırgınlığımı anlamayanlara da kapattım sonsuza kadar kapılarımı, hayatımda olmamalarını da eksiklik olarak görmüyorum. Çünkü insan kırıldığında içinde bir kapıyı daha kapatıyor, belki kendini korumaya alıyor kendince belki bir savunma mekanizması geliştiriyor incinmemek, üzülmemek için bir daha bilmiyorum ama ondan sonra o kapıdan dışarı çıkması daha da zor oluyor. Kimseye güvenemiyor, kimseyle uğraşmak istemiyor, birini hayatına almak, onu tanımak içinden gelmiyor.

Hayat kısa, zehir etmemek lazım değmeyecek olaylarla, üç kuruşluk insanlarla. Onun için çok da kafaya takmıyorum her şeyi artık. Eskiden olsa kahrederdim kendimi en ufak bir olumsuzlukta, biri bana kötü bir şey dediğinde üzülür, karalar bağlardım. Şimdilerde beni hiçe sayana asla kılım bile kıpırdamaz, kötü söz sahibine aittir der, üzerini tek kalemde çizer geçerim.

Hiç kimse benden daha değerli değil. Sonunda bunu öğrendim. Gözyaşlarıma bir kota koydum, boş yere harcamıyorum artık. Ömür dediğin, sonu baştan belli bir yolculuk. Bu yolculukta zaman zaman tek başına kalacağız, kimi zaman da yol arkadaşlarıyla yol alacağız. Dilerim ki yolumuz hep iyi insanlarla kesişsin ve sevgiye çıksın, güzelliklerle dolsun, sonunda iyilik, mutluluk, aşk olsun. Bir daha mı geleceğiz dünyaya aman boşverin gitsin işte, herşey gönlümüzce olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seda Kağıtcı Arşivi