6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

RUH

Ruh kelimesi terim olarak; canlılarda hayatı sağlayan unsur şeklinde tanımlanmaktadır. İnsan, kendisine canlılık kazandıran ruh ve ona mekan teşkil eden beden olmak üzere iki unsurdan meydana gelir. Bunlardan beden, duyulur (hissedilir) aleme, ruh ise duygular ötesi aleme ilişkin birer gerçektir.
Ruhun mahiyeti, iç yüzü ve beden ile bağlantısı öteden beri insanlığı en çok düşündüren konulardan biri olduğu felsefi akımlar ve islam bilginlerini de bir hayli meşgul etmiştir. Kur’an ayetleri ruhun varlığından haber vermektedir. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor;
“(Rasülüm!) Sana “ruh” hakkında soru sorarlar. De ki: Rabbimin işlerindendir. Size ancak onun hakkında az bir bilgi verilmiştir” (İsra Suresi, Ayet 85)
Bu ifade-meal, insanın dünyada ruhun mahiyetini kavramasının imkansızlığına işaret etmektedir. İnsan ruhu denilince canlılık, bilinç, akıl, idrak, irade gibi niteliklere sahip bir özden söz edilmiş olur. Dini literatürde nefis kavramını ruhla eş anlamda kullananlar bulunduğu gibi nefis ve ruh arasında fark gözetenlerde vardır. Bazı alimlere göre ruh, hem biyolojik canlılığı hem de algılayan ve bilen insani özü ifade ettiği halde nefis sadece ikinci anlamı içerir. Nefis kelimesi insanın ruh ve beden bütünlüğünde isim olarak verildiği halde, ruh; bedeni ifade etmek için kullanılmaz.
İnsanın yaratılışından söz eden ayetlerde bildirildiğine göre Hz.Allah “Hz. Adem’i önce çamur halindeki topraktan şekillendirmiş ardından ona ruh’undan üflemiş (el Hicr Suresi, ayet: 28-30, Sad Suresi, 71-72) Adem’in soyunu ise önemsenmeyen bir sıvıdan (sperm) üretip belli bir şekle soktuktan sonra ana rahminde (cenin 120.güne gelince) ona ruhundan üflemek suretiyle insan haline getirmiştir.” (es Secde Suresi, A:7-9, Sh:414)
Hz.Rasülü Ekrem (s.a.v) Efendimiz şöyle buyuruyor;
“Sizden birinizin ana rahminde teşekkülatı kırk günde toplanır. Sonra o kadar zaman içinde katı bir kan pıhtısı halini alır. Sonra yine o kadar zaman içinde bir çiğnem ete tahavvül eder. Sonra (dördüncü tekamül tavrında=120 gün olunca) ona (cenine) bir melek gönderilir. Ona ruh üfürür (canlanır) ve melek dört kelime ile ya rızkını, eceleni, amelini, şaki (cehennemlik ve said (cennetlik) olduğunu yazmakla emrolunur” (Yani melek onun kaderini yazar) ( Müslim Kader,1, cilt:8, Sh:113)
Ruh’un yaratılmışlığı: Alimlerin çoğu ruhun yaratılmış olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Ruhlar, bedenlerden önce topluca yaratılmış olup zamanı gelince ait oldukları bedenlere gönderilmiştir. “Bezmi elestte” ademoğullarının bedenleri henüz yaratılmamışken ruhların Ademin sulbunden (sırtından bellerinden çıkarıldığına dair ayetin (Araf 172) hadislerde yapılan açıklamaları bunu teyit eder. Rahimde yaratılan cenin ruhun girişini elverişli hale gelince görevli melek tarafından bedene ruh üflenir.
Bezm-i Elest: “Ey Rasulüm! Onlara o vakti hatırlat, hani Rabbin, Ademoğullarından, bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendi nefislerine şahit tutarak: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? dedi. Onlar da: Evet, sen bizim Rabbimizsin dediler. (Onlarla birlikte Biz ve meleklerimiz buna) şahitlik ettik ki, kıyamet günü: Biz bundan gafildik, haberimiz yoktu demeyesiniz. Yahut, bizden önce babalarımız Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik; onların izinden gittik. Batıla dalanların yüzünden bizi helak mi edeceksin? şeklinde küfrünüze mazeret ileri sürmeyesiniz diye böyle yaptık.” (A’raf/172-173)
İşte Adem’in ilk evladından itibaren herkes Rabminin verdiği ve emrettiği insan fıtratını onun verdiği vücuda, şunuda alıp kabul etmekle, Rabbi ile kendisi arasında böyle bir icap ve kabulun sonucu olan bir fıtri akit (doğal bir sözleşme) altına girmiş ve kendi varlığında Rabbin şahitliği ve O’na kulluğu tahhüt etmiştir. İşte bu mukavele insanlığı dindarlığın başlangıç noktasıdır.
Bu misak, Allah ile kulları arasında bu sözleşme Kabe’nin köşesinde ‘Hacerül esved” önünde eller kaldırılır selamlanırken yapılan dua ile “Allahım sana inanarak kitabını tasdikleyerek çok önce sana verdiğimiz sözü tutarak ve Rasülümün sünnetine uyarak işte buradayım” duasıyla dünya hayatıda “ülühiyet ve kulluk sözleşmesi” yenilenmektedir. Onun için hac ve umreye gitmek çok önemlidir.
ölümden sonra Ruh: ölen kişi kabre konulunce Münker ve Nekir isimli iki melek gelir. Bu melekler: Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? dinin nedir? kitabın nedir diye sorarlar. Bu sorulara cevap vermek ölünün ruhu canlanır cevap verir. Efendimiz (a.s) kabir hayatını anlatırken Hz.ömer (r.a) sordu; O zaman aklımız başımızda olacak mı? Rasülüllah Efendimiz; “Evet bugünkü heybetinizde akıl ve şuurunuz başınızda olacaktır” buyurdu. (Buhari Tecrid cilt:4)
Sualden sonra nimet ve azap hem ruha hem bedene gerçekleşir. Kabirde mümin cennetteki, kafirler cehennemdeki yerlerini görürler. “Kabirler ya Cennet bahçesi veya Cehennem çukurudur” (Hadis-i şerif) Ruh ölümsüzdür. Cesed çürür, bunda acbü'z-zeneb denilen bir atom çekirdeği vardır o çürümez kıyamet gününe kadar varlığını koruyacak ve insanın kıyamet gününde bu kemikten tekrar eski şekline yeni bir vücud sahip olarak Ruhun kendisine iade edileceği ve ebedi hayatı için dirileceği bildirilmektedir. (Buhari, Tefsir 39)
Gelecek yazı: Tenasüh (ruh göçü) reenkarnasyon, ruh çağırma.
Hoşçakalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi