TARİHTE AÇIKLANAMAYAN OLAYLAR-2

Edgar Cayce


Edgar Cayce hipnozla uyutulduğu sırada kayda alınan “okumalar”la tanınmış. Trans halindeyken yaptığı teşhisler, nadir vakaların tedavisi için gerekli ilaçların nerede bulunabileceği, astroloji, reenkarnasyon ve Atlantis ile ilgili kehanetlerde bulunmuş. Kendisi de kendinden oldukça şüpheci olan Cayce, önceleri “uyurken konuşuyorum diye insanları tedaviye kalkamam” diyerek direnmiş. Sonunda bazı şartlarla bu seansları kabul etmiş. Hastaları görmeyecek, para almayacak ve uyku seanslarında bir doktor hazır bulunacak. Uykusu sırasında hastalara koyduğu teşhisler o kadar isabetliymiş ki doktorlar sendikası sekreteri John Blackburn bir komiteyle birlikte seansları izledikten sonra Edgar Cayce’a resmi konsultasyon yapma izni vermiş. örneğin bir keresinde hipnoz esnasında dört reçete yazdırmış ama bunların kime uygulanacağı bilinmiyormuş. Sonradan kendisine başvuracak hastaların reçetesini 48 saat önce yazdırdığı ortaya çıkmış. Bir başka seansta da “Codiron” adlı bir ilaç yazdırmış ve yapan firmanın adresini vermiş. Telefon edildiğinde firma; formülü yeni bitirdiklerini ismini henüz koyduklarını söylemiş. Cayce hipnoz uykusundan uyanınca hiçbir şey hatırlamadığını söylüyormuş. Bunu nasıl yaptığı sorulduğunda yaşayan herhangi bir insan beyniyle ilişki kurabildiğini, beyinlerdeki bilgilerden, kendisine gelen hastaları teşhis edebildiğini ve ilaçlar verebildiğini, tüm bunların ışık hızıyla gerçekleştiğini söylemiş. Fakat Edgar Cayce’in bu durumu bugün için dahi açıklanamıyor.


 


 


Philadelphia Deneyi


Görünmezlik ve hatta molekül transferi yani ışınlanma mümkün mü? Philadelphia Deneyi, diğer adıyla Gökkuşağı Projesi, resmi makamlarca ve hatta deneye katıldığı iddia edilenler tarafından yalanlansa da bilim dünyasının en merak edilen konularından biri. 28 Ekim 1943’te Amerikan donanmasının Philadelphia limanında yaptığı iddia edilen deney kısaca; koruma destroyeri USS Eldridge’in birkaç dakika içerisinde görünmez hale geçerek, 600 km’den fazla bir uzaklığa gidip, tekrar gelmesi. Deneyin varlığı konusunda hiçbir delil bulunmuyor. 1984’te aynı adla filmi çekilene kadar da ciddiye alınmamış. Yaptığımız araştırmalarda her seferinde hikayenin değişik bir versiyonuna rastlıyoruz. Deney, Einstein’ın “Birleşik Alan Teorisi’ne dayandırıldığı için kendisinin de deneye dahil olduğundan tutun da; Tesla’nın bu deney üzerinde çalışırken ondan yardım istediğine ve Einstein’ın bunu reddettiğine dair kanıtlanamayacak pek çok şüpheli iddia. Philadelphia Deneyi’nde adı geçen bir avuç insandan geriye hiç kimse kalmaması, 1959’da olayla bağlantısı olan matematikçi ve gök bilimci Morris Jessup’un şaibeli ölümü, filmin çekilmesine ABD yetkililerin zor izin vermiş olması kuşku yaratıyor ve devletin bu konuyla ilgili varsa; gizli arşivlerinin açıklanmasını gerekli kılıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
AKTÜEL Arşivi