Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

Yazık oldu yarınlara

Hepimizin bu büyük depremle hayatı değişti aslında. Hiç birimiz bundan sonra eskisi gibi olamayacağız, hem düşünce tarzı, hem yaşayış biçimi olarak 6 şubattan öncesine dönemeyeceğiz belkide. Bu depremde millet olarak çok büyük kayıplar verdik. Binlerce insanımızı kaybettik. Genci yaşlışı, kundakta masum bebeği, yitip gidenlerin hepsi canımızdı. Binlerce canın gittiğine mi yanalım, ailesi ve sevdikleri enkaz altında kalan, enkaz başında çaresizce çırpınıp hiç birşey yapamayan halka mı üzülelim, bizler burada iyiyiz, evlerimizdeyiz diye aldığımız nefesten, yediğimiz yemekten mi utanıp suçluluk duyalım. Herşey o kadar can yakıcı ki, hayat birbirine karışmış durumda adeta. Bir yanda depremin üzerinden hayli zaman geçmesine rağmen hala sağ olarak kurtarılanlara seviniyoruz, onlar umut oluyor bize. Bir yanda zor kış şartlarında evsiz kalan, ayağında bir pijama ile çıplak ayakla dışarı fırlayan adeta sıfırı tüketen halkı düşününce içimiz sızlıyor, insan taraflarımız acıyor, çok üzülüyoruz.
Onarılması imkansız yaralar açıldı kalbimizde bu depremle. Asrın felaketi diyorlar. Bu felaketle birlikte hepimiz kaygı ve korku içinde yaşıyoruz, her an bir deprem daha olabilir endişesiyle diken üstündeyiz. Evet bu büyük yıkımı birebir biz yaşamadık ordaki vatandaşlarımız gibi belki, biz sevdiklerimizi burada vermedik toprağa, evsiz barksız yarı çıplak biz kalmadık sokaklarda ama biz de televizyondan ve sosyal medyadan gördüklerimizle an be an kahrolduk kendi şehirlerimizde. Hepimiz insanız çünkü. Orda ailesini kaybederek feryad eden, günlerce gözünü kırpmadan enkaz başında bir ses, bir umut bekleyen de bizim kardeşimiz. Kan bağı olmasa da can bağıyla bağlandı tüm insanlar birbirine. Tek yürek oldu. Hepimizin canı aynı yerden yandı bu kez. Kimimizin çok, kimimizin daha çok!..
Bu acı hepimizin acısı, günlerdir hepimiz aynı dili konuşuyoruz dilimiz, dinimiz belki rengimiz farklı olsada. Hayata artık daha farklı bir gözle bakıyoruz, pek çok şeyi sorguluyoruz kendi içimizde bile. Geç de olsa anladık mal, mülk, zenginlik hepsi yalan. Öyle bir an geliyor hepimiz eşitiz enkaz altında. Kayıplarımız aynı, çadırlarımız aynı, orda yediğimiz yemek, içtiğimiz su aynı.
Geç de olsa anladık evet önemli olan evimizin büyüklüğü, ne kadar lüks olduğu değildi, sağlamlığıydı sadece. Biz makyaja baktık, dış cephenin albenisi yada takılan amerikan kapıların, mutfak dolaplarının hoş görüntüleri gözümüzü boyadı bizim. Yanıldık ama hem de çok yanıldık… Nerden bilebilirdi ki insanlar kendilerine tabut satın almışlar. Milyonlarca liraya alınan yada çok uçuk fiyatlara kiralanan evler mezar olmuş insanlara. Kimse böyle ölmeyi haketmedi, kimse bu acıyı haketmedi!.. Biz deprem ülkesiyiz. Deprem bizim gerçeğimiz. Bu deprem de son olmayacak elbette. Rabbim beterinden korusun ama belki yıllar içinde buna benzer başka depremler de yaşayacağız. Çok fazla suçlu var bu yıkımda. Suç sadece müteahhitlerin mi? Sorumluluğunu yerine getirmeyen, ahlaksızca sırf rant uğruna para kazanma hırsıyla bu evleri yapan, izin veren, göz yuman herkesin. Ellerinize kan bulaştı artık, milyonların kanı, dilerim ki her iki cihanda da gün yüzü görmeyin inşallah.
Milletçe seferber olduk günlerdir depremzedelere yardım edebilmek için. El ele verdik kardeşçe gücümüz yettiğince. Kimimiz eşya yolladı kış gününde insanları orda sıcak tutması için, kimimiz para, kimimiz gıda. Bir de topuklu ayakkabı, gece elbisesi, mayo, rugan babet, şıpıdık terlik, saten gecelik ve şort yollayanlar vardı. Gördük bunları da, utanarak ve üzülerek söylüyorum ki afet bölgesine sonunda bunları da gönderdiniz. Yazıklar olsun. Sizde insanlık kalmamış. Yardım yapmadınız, çorbada tuzum bulunsun, bir canın ihtiyacına merhem olayım demediniz sadece eşyalarınızı eleyip, evinizi temizlediniz siz. Pes artık!.. Diyecek sözüm yok, sizden utanıyoruz milletçe biz sadece. Ne garip değil mi iyi insanlar olduğu kadar kötüler de var maalesef. Yağmacıları, fırsatçıları da gördük, ihtiyacı olandan fazlasını almayanı, gönlü zengin, tok gözlüleri de…
Kalbi hassas olana dünya çok ağır geliyor. Aslında o kadar çok şey var ki söylenecek ama insan kendini sıkıyor, içinde tutmaya çalışıyor kelimeleri bazen mecburen. Çünkü hepimiz biliyoruz ki başımızdakilerin de canı aynı yerden yanmadıkça bizim çırpınışlarımızı ve haykırışlarımızı asla anlamayacaklar, kör, sağır kalacaklar.
Hayat zor, güvensizlik zor, bilinmeyene doğru sürüklenmek zor. Acımız büyük, yaşananlar tarifsiz… Günlerdir bölgeye gidenlerin söylediği tek bir şey var. Beynimde bunlar yankılanıyor şu an sadece. “Ses varken ekip yoktu. Ekip varken ekipman yoktu. Ekipman varken artık ses yoktu.” Acı ama gerçek olan maalesef buydu. Günlerce bu kez enkaz altındakilerden sesimi duyan var mı çığlıkları yükseldi bölgeden. Tüm yaşananların acı bir özeti gibi. Ne diyelim sözler tükendi. Allah bir daha böyle felaketler yaşatmasın inşallah bize. Bir an önce inşallah ciddi önlemler alınsın artık. Bundan sonra deprem yüzünden hiçbir can ölmesin. Tekrar başımız sağ olsun. Geride kalanlara Allah sabırlar versin. Güzel Türkiyeme büyük geçmiş olsun.
Belki de bir daha hiç benzemeyecek gelen günler giden günlere… Ve anılarda kalacak tüm yaşananlar. Belki bir gün bazıları unutacak, silecek bu kara günleri hafızalarından, bazıları yarım kaldı zaten bir tarafını gömdü enkaz altına, anasıyla babasıyla, çocuğuyla, belki bazılarına takvim hep aynı günü gösterecek artık bundan sonra, gün be gün gözümüzden akan yaşların yasımıza eşlik ettiği, yitirdiğimiz canların sadece eski yırtık fotoğraflarının kaldığı, sevgilerinin, aşklarının yarım kalmışlığıyla kalbimizi dağladığı, yavrularımızın geleceğinin yok olduğu bu deprem hepimizden pek çok şeyi aldı götürdü. Başımız sağolsun canım ülkem, yazık oldu yarınlara!…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seda Kağıtcı Arşivi