“Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir”

“Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir”
Öğr. Gör. Mustafa Yaşar Özoylumlu - Eskişehir Teknik Üniversitesi

1923-1938 Yılları Arasında Çocuklara Yönelik Geliştirilen Sosyal Politikalar

Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1928’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin İkinci Toplanma Yılı açılışında yaptığı konuşmada cumhuriyetin o tarihe dek yapılmış en etkileyici tarifini dile getiriyordu; “…öksüzlerin haklarını korumak için ittihaz ettiğiniz tedbirlerin bugünkü verimi cidden sevindirecek bir neticedir. Eski adliye, eski zihniyet ve eski usullerden, üç sene evvel ancak üç yüz sekiz bin lira meydanda bulmuş olan Cumhuriyet, bugün Emlâk ve Eytam (Yetim) Bankası’na altı milyon iki yüz yirmi bin küsür lira teslim etmiş bulunuyor. Cumhuriyetin bilhassa kimsesizlerin kimsesi olduğunu yeniden ispat eden bu neticeyi memnuniyetle takdirinize arz ederim.” Mustafa Kemal Atatürk’ün tarif ettiği cumhuriyet, çocuklara yönelik sosyal politikalar alanında birçok yeni girişimlere sahne olduğu gibi Osmanlı Devleti döneminde temelleri atılmış fakat uzun yıllar süren savaş ve ekonomik darboğaz nedeniyle geliştirilememiş kurumlara da yeni bir ruh katarak birer cumhuriyet kurumu haline getirmiştir. Bu nedenle cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen sosyal politikalara geçmeden önce kısaca Osmanlı döneminde temelleri atılmış çocuklara yönelik kurumlara göz atmak faydalı olacaktır.

cumhuriyet-ve-cocuk.webp
Cumhuriyet ve Çocuk

Cumhuriyet Öncesi İlk Sosyal Politika Alanları ve Çocuklar

1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı ile Osmanlı Devleti, modernleşme/çağdaşlaşma yolunda birbiri ardına adımlar atmaya başlamıştır. Bu adımlar salt siyasi ya da askeri alanla sınırlı kalmamıştır. Avrupa’da gelişmekte olan sosyal kurumlar, Osmanlı Devleti’nde de sosyal değişimlerin birer göstergesi haline gelmiş ve sosyal politikalar, diğer kurumsal süreçlerde olduğu gibi uygulama alanı bulmuştur. Sosyal politikalar, Avrupa’da gelişmekte olan sanayi toplumuna yönelik çalışma koşulları ve insani hakların tesis edilmesi biçiminde geliştirilmiştir. Sosyal politikaların sanayi toplumuna yönelik gelişimi, Osmanlı Devleti’nde de ilk sosyal politikaların sınai üretim bölgelerinde ortaya çıkmasının nedenlerini açıklar. İşçilerin sosyal hakları ve çalışma koşullarına yönelik 1865 tarihinde Ereğli Sancağı Kaymakamı Dilaver Paşa tarafından hazırlanan “Ereğli Kömür Maden-i Hümayun İdaresi Nizamnamesi” aynı zamanda çocuk işçiliğine dair de maddeler barındırması yönünden Osmanlı Devleti’nde sosyal politikalar alanında karşımıza çıkan ilk resmi nitelikli belge olma özelliğine sahiptir. Bu nizamname ile zorunlu çalışma yasaklanmakta ve belirli yaşın altında çocukların çalıştırılması özel izin ve şartlara bağlanmaktadır. Dezavantajlı kesimlere yönelik sosyal politikalar, Osmanlı Devleti’nin önemli kayıplar yaşadığı savaşların ve ekonomik darboğazın giderek yoğunlaştığı 19. Yüzyılın ikinci yarısında hız kazanmıştır. Ekonomik sorunlar ve savaş kayıpları nedeniyle kimsesiz kalanlar, sokakta yaşayanlar, gaziler, hastalar ve bakıma muhtaç yaşlılar için 31 Ocak 1896’da Darülaceze kurulmuştur. Çocuklara yönelik sosyal politikanın ilk örnekleri de yine 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren görülmektedir. 1851 yılında öksüz ve yetim çocukların mallarının korunmasına yönelik çıkarılan “Eytam Nizamnamesi” bu uygulamaların ilk kanuni çerçevesini belirler. Bu nizamname ile ilk kez ailelerini kaybeden çocukların yanında öksüz ya da yetim olarak toplumda bakıma muhtaç bir hale gelen çocukların bakımlarını üstlenen ve onları sosyal hayata hazırlamakla görevli kurumlar ve bu kurumların maddi ihtiyaçlarını karşılamak üzere fonlar ayrılmıştır. Eytam Nizamnamesi ile çocuklara yönelik hayata geçirilen kurumlardan biri Midhat Paşa tarafından ilk kez Tuna’da kurulan ve yetim, öksüz ve aileleri tarafından bakılmayacak durumda olan çocuklar için 1863 yılında kurulan Islahhaneler’dir. Tuna’daki Islahhanelerin devamı olarak görülen ve İstanbul’da 30 Mart 1863’te Sultan Abdülaziz’in fermanıyla kurulan Darüşşafaka, yoksul ve kimsesiz çocukların eğitimlerine yönelik politikalar geliştirmiştir. Yine 19. Yüzyılda Padişah II. Abdülhamid döneminde ilk kez sağır, dilsiz ve kör çocuklar için 30 Eylül 1889’da Sağır ve Dilsiz Mektebi açılarak engelli çocuklara yönelik eğitim verilmesini amaçlanmıştır.

II. Meşrutiyet döneminde ise sivil memur ve askeri personelin dul ve yetimlerini de kapsayacak bir biçimde yaşlılık, malullük ve ölüm sigortaları gibi sosyal güvenlik uygulamaları başlatılmıştır. Osmanlı Devleti’nde çocukların korunması ve eğitilmelerine yönelik en ciddi hamle ise Birinci Dünya Savaşı devresinde atılmış ve savaş nedeniyle ailesiz ve bakıma muhtaç hale gelmiş olan çocukların bakımlarının üstlenilmesi bir zorunluluk olarak devletin karşısına çıkmıştır. 25 Kasım 1914’te Maarif Nazırı Ahmet Şükrü Bey döneminde kurulan “Darüleytam” 1915 yılında faaliyetlerine başlamıştır. 1917 yılına gelindiğinde tüm ülkede 65 Darüleytam yaklaşık 11 bin çocuğa hizmet vermekteydi.

himaye-i-etfal-cemiyeti-sivas-subesi.webp
Himaye-i Etfal Cemiyeti Sivas Şubesi

Çocuklara Yönelik Cumhuriyet Döneminde Geliştirilen Sosyal Politikalar

Cumhuriyet döneminin çocuklara yönelik en gelişmiş kurumu olan Himaye-i Etfal Cemiyeti, (bugünkü adıyla Çocuk Esirgeme Kurumu) 30 Haziran 1921’de Ankara’da “Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti” adıyla kurulmuştur. Yeni Türkiye devleti, sosyal politika anlayışını ve çocuk davasını gerçekleştirmek için öksüz, yetim ve kimsesiz çocukları koruma görevini üstlendi. Gerek Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı gerekse de Milli Mücadele yılları Türkiye’nin önüne çocukların korunması ve eğitimi problemini bir istikbal görevi ve sorumluluğu olarak çıkardı. Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere önemli devlet adamlarının da desteğini alan Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti, 1921’den itibaren Türkiye’de çocuklara yönelik sosyal politikaların geliştiricisi ve icra edicisi olarak görev aldı. Cemiyet, nizamnamesinde; “Cemiyet evvela şehit çocuklarıyla, saniyen harp malullerinin ve harp felaketzedelerinin çocuklarıyla iştigal eder. Cemiyet bunun haricinde alelumum etfalin himayesine ait hususat ile meşgul olur.” şeklinde belirtmişti. Cemiyet esasen şehit yetimleriyle meşgul olacağını belirtmekle çocuğa, anneye ve geride kalan aile fertlerine yönelik hizmetler sunacağını ifade etmiştir. Cemiyet anne ve aileye yönelik bu hedefi doğrultusunda “anne bakım evleri”, “aşevleri”, “ücretsiz banyolar”, “süt damlaları”, “gündüz bakım evleri”, “poliklinikler” ve “ana kucakları” adı verilen birbiri ardına kuruluşlar açmıştır. Ayrıca evlere gönderilen ziyaretçi hemşire ve sağlık rehberleri ile eğitim ve sağlık hizmeti de sunarak, bebek ölümleriyle ve çocuklarda gelişen salgın hastalıklarla mücadele etmeyi amaçlamıştır. Cemiyet, çocuklar için öğrenci sofraları ve kampları düzenleyerek, çocuk bahçeleri, çocuk tiyatro ve sinemaları, çocuk kitabevleri ve okuma odaları açarak, onlara yönelik kitaplar yayınlayarak eğitim ve kültür hizmeti vermiş; çocukların hukuki haklarını koruyucu ve sosyal güvence sağlayıcı tedbirler almıştır. Çocuk himayesi kapsamında hem çocuk hem de ailenin himayesini benimseyen Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti, çocuk davasını milli bir mesele olarak ele almış, çocuk himayesini anne karnında başlatmıştır. Bu kurum, Cumhuriyet'in çocuklara yönelik sosyal politikalarının temel taşlarından biri haline geldi ve Cumhuriyet dönemi boyunca çocukların sağlıklı bir şekilde korunması, beslenmesi, eğitimi ve barınma ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir rol oynadı.

himaye-i-etfal-cemiyeti-sivas-pullari.webp
Himaye-i Etfal Cemiyeti pulları​

17 Şubat 1923’te İzmir’de toplana İktisat Kongresi’nde Mustafa Kemal Atatürk; “…yeni devletimizin, yeni hükümetimizin bütün esasları, bütün programları, iktisat programından çıkmalıdır… her şey bunun içinde vardır. Evladlarımızın suretle talim ve terbiye etmeliyiz, onlara o suretle ilim ve irfan vermeliyiz. Ki, ticari hayatta, ziraat ve sanatta ve bütün bunların faaliyet alanlarında yararlı olsunlar, faal olsunlar, ameli bir uzuv olsunlar.” sözleriyle çocuk meselesinin milli bir mesele olduğunun altını çizmiştir. Kongre’de kabul edilen 12. Madde: “Türk kadını ve kocası, çocuklarını iktisadi misaka göre yetiştirir.” Şeklinde idi. Milli hakimiyetin tatbiki için çocuğun en iyi şekilde yetişmesi öncelikli hedef haline getirilmişti. Mustafa Kemal Atatürk; “vatanı korumak çocukları korumakla başlar. Çocukları her türlü ihmal ve istismardan korumalı ve onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel olarak ele alınmalıdır.” diyerek yeni devletin çocuklara yönelik politikalarının önemini belirtmiştir. Nitekim cumhuriyetin ilanından sonra çocuk haklarına yönelik uluslararası bağıtlarda da idareciler bu konudaki kararlılıklarını ortaya koymuşlardır. Türkiye 1924’te Viyana ve Budapeşte’de düzenlenen Çocuk Kongresi’ne katılmış ve ülkeyi kongrede Himaye-i Etfal Cemiyeti temsil etmişti. 1924 yılında dünyada çocuk hakları için evrensel olarak nitelendirilen belgelerden olan “Cenevre Beyannamesi” bu kongreler sonucunda kabul edildi. Bu belgede öngörülen çocuk politikaları Türkiye’de de 1928 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasıyla yürürlüğe girmişti. Bu belge çocuklar adına imzalanan ilk uluslararası belge niteliğindeydi.

Mustafa Kemal Atatürk'ün “Türkiye Cumhuriyeti, fikri hür, vicdanı hür nesiller ister” sözü, çocukların sağlıklı ve özgür bireyler olarak yetişmesini, Cumhuriyet’in temel taşlarından biri olarak gördüğünü ortaya koyuyordu. Savaşların yarattığı sosyal yıkımın izlerini silmek, özellikle yetim kalan çocuklara sahip çıkmak misyonunun diğer ayağı gelişmiş bir eğitim sistemi inşa ederek çocukların eğitim imkanlarına eşit haklarla ulaşmasını sağlamaktı. Bu dönemde, çocuk haklarına dair geliştirilen politikalar, toplumsal dönüşümün kritik bir parçası olarak görüldü. 18 Eylül 1931’de Mustafa Kemal Atatürk, Medeni Bilgiler kitabının önsözünde Başbakan İsmet İnönü’ye, çocukları iyi bir vatandaş olarak yetiştirmenin gerekliliğinden ve yurt bilgisinin öneminden bahsetmişti. Bu konuda yazılan kitapların Milli Eğitim Bakanlığı tarafından çeşitli sınıf düzeylerinde okutulmasının gerekliliğini bildirmişti.

ataturk-bir-ilkokul-acilisinda.webp
Atatürk Bir İlkokul Açılışında

Cumhuriyet'in ilk yıllarında çocuklara yönelik sosyal politikaların öncelikleri arasında eğitim ve sağlık yer aldı. 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu, eğitimde eşitliği sağlayarak farklı sosyal sınıflardan gelen çocuklar arasında fırsat eşitliği yaratmayı hedefledi. Okullarda dini eğitim yerine bilimsel eğitim ön plana çıkartıldı ve bu, çocukların modern dünya ile entegre olabilmesinin önünü açtı. Kız çocuklarının eğitimi de bu dönemde büyük önem kazandı. Kadınların kamusal alanda daha aktif roller üstlenmesinin temeli, bu yıllarda kız çocuklarının eğitimine verilen önemle atıldı. Bu yasa, Osmanlı döneminde var olan dinî ve etnik kökenlere göre ayrıştırılmış eğitim sistemine son vererek, çocuklar arasında eşitliği teşvik etti. Eğitim, yalnızca seçkinlerin erişiminde olmaktan çıkarılıp, geniş kitlelere yayıldı. Zorunlu ilköğretim uygulaması da bu dönemde hayata geçti. Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim sisteminin modernleştirilmesi, çocukların zihinsel gelişimlerine olduğu kadar toplumsal ilerlemeye de katkı sağlayacak bir adım olarak görüldü. Aynı dönemde, çocuk sağlığına yönelik ilk girişimler de başlamıştı. Cumhuriyet, çocukların bedensel ve ruhsal sağlığını korumayı, onların fiziksel ve zihinsel gelişimini destekleyen politikalarla güçlendirdi. Cumhuriyet’in erken döneminde çıkarılan Türk Medeni Kanunu (17 Şubat 1926), aile içindeki çocuk haklarını düzenleyerek, çocukların hukuki güvence altına alınmasında önemli bir dönüm noktasıydı. Kanun, çocuğun aile içindeki yerini daha net bir biçimde tanımladı, velayet ve evlat edinme gibi konulara düzenlemeler getirdi. Çocuğun korunması, beslenmesi ve eğitimi konularında ailenin ve devletin sorumluluğu belirginleştirildi.

1930'lu yıllar, çocukların sağlığını korumaya yönelik somut adımların atıldığı bir başka dönem oldu. 6 Mayıs 1930’da çıkarılan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, halk sağlığını korumayı amaçlayan en kapsamlı düzenlemelerden biriydi. Bu kanun ile çocuklara yönelik aşı kampanyaları başlatıldı ve çocuk ölümlerini azaltmaya yönelik hijyen eğitimleri verilmeye başlandı. Özellikle kırsal bölgelerde çocuk ölümlerinin yaygın olduğu bu dönemde, devlet, çocukların yaşam koşullarını iyileştirmek adına seferber oldu. 1937 yılında açılan anne-çocuk sağlığı merkezleri, çocukların ve annelerin sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırdı. Bu merkezlerde özellikle doğum öncesi ve sonrası annelere eğitim verilirken, çocukların temel sağlık ihtiyaçları ücretsiz karşılandı. Ayrıca çocukların beslenme ve hijyen konularında bilinçlendirilmesi için kapsamlı kampanyalar düzenlendi.

Sonuç

1923-1938 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin çocuk haklarına yönelik geliştirdiği politikalar, genç Cumhuriyet’in toplumsal yapısında köklü değişimlerin yaşanmasını sağladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ihmal edilen çocukların eğitim ve korunması konusuna Cumhuriyet rejimi, büyük bir öncelik verdi. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve Türk Medeni Kanunu gibi reformlar, çocukların eğitim hakkının anayasal düzeyde tanınması ve aile içinde güvence altına alınması gibi kazanımları beraberinde getirdi. Bu reformlar, çocukların sadece fiziksel olarak değil, zihinsel ve sosyal gelişimlerini de destekleyecek bir eğitim sisteminin inşa edilmesini sağladı. Cumhuriyetin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyonuyla şekillenen sosyal politikalar, çocukların toplumun geleceği olduğunun bilinciyle geliştirildi. Özellikle Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin katkıları ve devletin öncülüğünde oluşturulan yetimhaneler, savaşın getirdiği yıkımın ardından yetim kalan çocuklara bir umut oldu. Devletin bu dönemde çocuk sağlığına yönelik yürüttüğü aşılama kampanyaları ve sağlık taramaları, Türkiye’nin uzun vadeli halk sağlığı politikalarının temelini oluşturdu.

Bununla birlikte, 1930’lu yıllarda anne-çocuk sağlığı merkezlerinin kurulması gibi adımlar, Türkiye’nin halk sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetleri alanında modernleşmeye doğru attığı önemli adımlar arasında yer aldı. Bu merkezler, çocukların doğumdan itibaren sağlıklı bir şekilde büyümesini sağlarken, annelere de çocuk bakımına dair bilinç kazandırdı. Çocuklara yönelik bu kapsamlı politikalar, Cumhuriyet'in toplumsal dönüşüm sürecinde çocukları geleceğin güçlü bireyleri olarak hazırlamayı amaçlamış ve modern bir Türkiye’nin inşa edilmesine katkı sunmuştur.

Kaynakça

Emine Akyüz, Çocuk Haklarının ve Güvenliğinin Korunması, Ankara: Milli Eğitim Basımevi, 2000.

Sami Güven, Sosyal Politikanın Temelleri, Bursa: Ezgi Yayınları, 1995.

Ali Naim İnan, Çocuk Hukuku, Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınları, 1968.

Kazım Karabekir, Çocuk Davamız, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2019.

Altan Öymen, Bir Dönem Bir Çocuk, İstanbul: Doğan Kitap, 2009.