"ESKİŞEHİR DEMOKRASİNİN TAPUSUDUR"
Ankara'daki Güniz sokağı bilmeyen yoktur.
Bu sokağı bu denli bilinir kılan ise, Türk siyasi tarihine 50 yıl boyunca damgasını vurmuş Süleyman Demirel'in evinin bu sokakta bulunmasıdır.
9 ncu Cumhurbaşkanlığı görevini tamamlar tamamlamaz geçtiği ve o günden bu yana ziyaretçilerini kabul ettiği Güniz sokakta ki evine gitmek üzere çıkıyoruz Eskişehir'den.
Randevu saatinde ise, o meşhur evin kapısındayız.
Evin hemen başında ki polis noktasında ki görevliler ismimizi içeriye bildiriyor.
Hemen davet ediliyoruz içeriye.
Demirel'in konuklarını kabul ettiği hemen girişte ki oda yaklaşık 30 metrekarelik bir alan.
İki kişilik koltuğun sürekli Sağ tarafında oturuyor Süleyman Demirel.
Hemen solunda iki aynı takımın iki tek koltuğu var.
Oda adeta müzeden farksız bir görünümde. Türkiye'nin hemen her yerinden gelmiş ve illere özgü materyallerle kaplı.
Duvarlar, Süleyman Demirel'in, Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde ABD, İngiltere ve diğer ülke Başkan ve liderleriyle çekilmiş fotoğraflarla kaplanmış.
Yine, oturduğu ikili koltuğun arka bölümü, Afrika, Orta Asya ve Avrupa'dan hediye olarak getirilen kılıç ve hançerlerle süslenmiş. Öylesine özenli yerleştirilmiş ki, kılıçların üzerinde ki değerli taş ve süslemeler ışıl ışıl ışıldıyor.
Hemen önünde yaklaşık 1,5 metrekarelik bir sehpa duruyor Demirel'in...
Üzerinde ise yığılı halde kitaplar.
Bir bölümü İngilizce...
Bazıları ise Türkçe yeni kitaplar.
Bir ara, Nazarbeyev'in yaşamına ilişkin kaleme alınmış ve üzerinde resminin de bulunduğu bir kitap gözümüze çarpıyor.
Oldukça kalın. Arasında bir ayıraç. "Demek ki Demirel okumaya başlamış bu kitabı" diye geçiriyoruz içimizden.
Gözümüz ister istemez "Eskişehir'e ait bir şeyler var mı acaba?" diye odanın içinde geziyor.
Bu göz gezdirmemiz çok sürmüyor. Zira, Demirel'in sürekli oturduğu koltuğun arkasında Lületaşı'ndan yapılmış ve Demirel'e hediye edilmiş üç adet pipo görüyoruz. Yanında da işlenmemiş bir lületaşı duruyor.
Demek ki Eskişehir'den birileri ziyarete gelip getirmiş.
Başka bir köşede ise, Kırka'dan geldiği üzerine yazılmış Bor madeni gözümüze çarpıyor. Üzerine "Süleyman Demirel" ismi kazınmış.
Mutlu oluyoruz kendi kendimize...
Daha neler yok ki odada...
Neredeyse her 10 santimetre karesi değerlendirilmiş.
Değim yerinde ise, Türkiye'nin 40-50 yılı sığdırılmış bu 30 metrekarelik odanın içine.
Öylesine bir büyü var ki odanın içinde, her bir eşyanın büyük bir hikayesi var.
İnsan adeta çıkmak istemiyor. Odada özenle yerleştirilmiş her bir parçanın hikayesini dinlemek istiyor Demirel'den.
Ayakta karşılıyor bizi Demirel.
Düğmemizi ilikleyip, öpüyoruz elini.
-"Nasıl geldin. Rahat gelebildin mi?" diye soruyor önce...
Hızlı Tren ile geldiğimizi söylediğimizde ise;
-"Rahat değil mi? Öyle duyuyorum. Mesafeyi kısaltmış. Aslında bu projenin planlaması yapılırken Hızlı Tren olarak yapıldı. Sonradan "Hızlandırılmış" projeye dönüştürüldü. Ama öyle ya da böyle olması gereken bir projeydi. İyi de oldu" diyor.
Yanına oturur oturmaz, yaklaşık 1,5 yıl önceki ziyaretimizi anımsatıyor bize.
-"O zaman yazdıklarını internetten çıkartıp getirdiler okudum haberin olsun diye söylüyorum" diyor.
Bir kez daha zekasına hayran olduğumuzu düşünürken Demirel;
-"Yeni gazete getirdin mi?" diye soruyor.
Beraberimizde getirdiğimiz İstikbal Gazetesi'nin Perşembe günlü nüshasını uzatıyoruz kendisine.
Başlıyor baştan sonra incelemeye...
Önce birinci sayfada bulunan ve Eskişehir'in Türkiye'de yaşanılabilir 2 nci kent olduğunu gösteren habere dikkat kesiliyor.
-"Eskişehir bunu zaten hak eden bir şehir" diyerek, bir anlamda doğruluyor haberi.
Devamla da...
Sonra sayfaları çevirip, "hala aynı yerde yazıyorsun değil mi?" diyerek açıyor köşemizi.
Tesadüf o ya, o gün köşemizde Çifteler belediye başkanının bayram tebrik kartı haline getirdiği ve 1950 yılında Sakarbaşı mitinginde çekilmiş resmi görüyor.
Resmin üzerinde Celal Bayar, Adnan Menderes ve Hasan Polatkan'ın resimlerini görünce dalıyor gözleri.
Önce bir iç geçiriyor. Ardından da;
-"Sakarbaşı...Ömer Ucuzal geldi aklıma. Sakarbaşı derdi başka bir şey demezdi. Ne kadar önem verirdi oraya" diyor.
Söz bir anda Eskişehir'de çoğu kiiinin yakından tanıdığı ve "Demirel hayranı" olarak bildiği Terlikçi Vasfi'ye geliyor.
Demirel'in yine gözleri dalıyor.
-"O bir başka insandı. Öyle dost bulmak kolay değildir. Sevginin bana göre tarifi Terlikçi Vasfi'ydi" diyor.
Sonrasında, Büyükşehir belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'i soruyor Demirel;
-"Ne yapıyor Yılmaz? Gerçi haberleri düzenli olarak geliyor. Bir hayli derleyip toparlamış Eskişehir'i" diyor.
Demirel'in anılarını dinlemek istiyoruz. Ancak zamanı da kullanmamız gerektiğini düşünüyoruz diğer taraftan.
Hemen soruyoruz ilk sorumuzu. Böylece güzel bir sohbet başlıyor o büyülü 30 metrekarelik odanın içinde...
-Öncelikle Eskişehir'den bol bol selam getirdim. "Eskişehir" denildiğinde sizde neler çağrıştırıyor?
S.D- Eskişehir benim için gerçekten özellikli bir şehir. Bir kere Eskişehir öteden beri Demokrasi ve Cumhuriyete bağlı bir şehir olmuştur. Özellikle Demokrasi konusunda Eskişehir beni hiç utandırmadı. Her zaman "demokrasi" dedi Eskişehir "Cumhuriyet" dedi. Bunu bir söylemek var, bir de uygulamak. Eskişehir Demokrasi ve Cumhuriyet konusunda ki bağlığını hemen her dönemde ispatlayan da bir kent oldu. En önemlisi ne biliyor musunuz? Eskişehir bu iki değere sonuna kadar bağlılığıyla diğer illere de örnek oldu. Bu gün bir çok il Eskişehir olmak için çaba harcıyor. Eskişehir'i örnek alan bir çok ilin olduğunu duyuyorum. Buraya her gün bir çok ilden insanlar geliyor. Onlar da bunu söylüyor. "Biz Eskişehir gibi olmak istiyoruz" diyorlar.
-Sizin Eskişehir ile ilgili sık sık yaptığınız bir tespit var. "Türkiye'nin önünde giden bir şehir" diyorsunuz...
S.D- Gerçekten öyle. Hemen her yerde söylüyorum. Üstelik uzun yıllardan beri söylüyorum bunu. Eskişehir Türkiye'nin hep 20 yıl önünden koştu. Türkiye'nin yirmi yıl sonrası, Eskişehir'in bu gün geldiği noktadır. Bu bir iltifat değil gerçek. Eskişehir Örnek alınacak bir modeldir. Düşünün bir kere, nüfusunun yüzde 80'i şehir merkezinde yaşar Eskişehir'de. Merkezde yaşayan insanların da mutlaka bir gelirleri vardır. Eskişehir tek bir kimliğe de bağlanıp kalmamıştır. Kimlik zenginidir. Eğitim kentidir, işçi memur kentidir. Sanayi kentidir. Ticareti iyidir Eskişehir'in. Nüfusun yüzde 20'si ilçe ve köylerde yaşamasına rağmen Tarım kentidir. Havacılık kenti olmuştur Eskişehir. Son yıllarda çok sık duyuyorum turizm kenti olmuş. Bu kadar geniş bir yelpaze kimliğini barındıran kent sayısı çok azdır. İşte bu yüzden Eskişehir modeli doğmuştur. Bu model, diğer illere ışık tutacak bir modeldir.
-Siyasi yaşamınız boyunca Eskişehir ile ilgili de pek çok anılarınız olsa gerek değil mi?
S.D- Olmaz olur mu. Eskişehir anılarla dolu bir kenttir. 1966 yılında beni alıp Eskişehir'in Osmangazi Mahallesi'ne götürdüler. Bir kahvehaneye gittik. O zaman başbakanım. Başbakan kahvehaneye gider mi? Eskişehir olunca gider. Gittik kahvehaneye. Vatandaş yerlere oturmuş. Tam üç sat konuştum. Çıt bile çıkmıyor kahvehanede. Sonunda kahvehane sahibi dayanamadı "Sayın başbakanım sizin maşallahınız var ama milletin ağzı kurudu bir çay servisi yapayım mı?" demesiyle kahvehane kahkahaya boğuluverdi.
-Bir de Ünlü Eskişehir mitingleriniz var değil mi?
S.D- Olmaz mı? Biz Eskişehir mitingi için hep Odunpazarı meydanını tercih etmişizdir. Tarihi Odunpazarı meydanı, demokrasi için mücadele alanıdır bizim nazarımızda. 80 ihtilalı sonrasında yasakların kalkması için mücadele veriyoruz. Gecemiz gündüzümüz belli değil. Sizin anlayacağınız "Yasaklı" gibi son derece demokratik olmayan bir ortamı "yasaksız Türkiye" yapmak için demokrasi mücadelesi veriyoruz. İşte böyle bir amaç için yola çıktığımızda Eskişehir mitingi yapacağız. Bize Odunpazarı meydanını vermediler. Bunun yerine İstasyon meydanını gösterdiler. Mitingler için ilk duraklardan birisiydi Eskişehir. İstasyon meydanına bir türlü giremedik kalabalıktan. Binlerce insan toplanmış, Çatıdaki insanlardan neredeyse bina gözükmeyecek. O tablo hala gözlerimin önündedir. Eskişehir o günkü tablosuyla büyük bir Demokrasi dersi vermiş, diğer illere örnek olmuştur. Eskşehir o tabloyu yaratmakla, Demokrasi ve cumhuriyete olan inancını bir kez daha ispatlamıştır.
-Eskişehir siyaseten de sizi pek mahcup etmedi değil mi?
S.D- Eskişehir bizi sevdi, biz de Eskişehir'i hep sevdik. Eskişehir her dönem 5 milletvekilinin 5'ini, ya da 4 ünü bize verdi. 2 Senatörü de hep bizden yana kullandı. Bize güvendi Eskişehir. O yüzden aradan yıllar geçmesine rağmen hiçbir şeyini unutmadık Eskişehir'in. Ne orada yaşadığımız anılar çıktı aklımızdan ne de Es Es-Ki Ki çıktı.
-Hazır Es Es Ki Ki söylemişken Eskişehirspor ile ilgili anılarınız da var mı?
S.D- Olmaz mı? Yine bir gün Eskişehir'deyim. O gün de Eskişehirspor'un Bursa ile maçı var. Bana "Parti toplantısını mı yapalım. Yoksa maça mı gidelim?" diye sordular. Ben "hadi maça gidelim" dedim. Eskişehir Atatürk Stadyumuna gittik. Hiç unutmuyorum. Yaklaşık 8-10 bin kişi gelmiş. Stat silme dolu. Bir köşede de 500 kadar Bursaspor taraftarı. Ama sesleri çıkmıyor. Öyle bir tezahürat var ki, kendi sesinizi duymuyorsunuz. O maçı Eskişehirspor farklı kazanmış, dönemin yöneticileri ise bana "Uğurlu geldiniz" demişti. Şimdi duyuyorum, aynı başarıları gösteriyormuş Eskişehirspor. Bu da sevindirici tabii.
-Eskişehir'de pek çok yatırımı da bizzat temelini atıp başlattınız değil mi?
S.D- Elbette. Çok partili hayata geçişin 40-50 yılında varız biz. Bu süre içinde Türkiye'nin dört bir yanında kalkınma hamlesi başlattık. Sokağa çıkan bunu görüyor. Bazen geçmişi inkar edenler çıkıyor. Ama Türkiye'nin imarı ile ilgili çimento bizdik. Bizim misyonumuzdu. Şeker fabrikaları Üniversiteler Uzaydan mı geldi Eskişehir'e? Sümerbank ve diğer sanayi yatırımları yerden mi bitti? Yaşar holding süt fabrikasını başka ile yapacaktı. Kendisine "Ya Eskişehir ya hiçbir yer" dedik, öyle geldi. Anlayacağınız Eskişehir'de bulunan sanayi ve Eğitimin temelinde bizim çimentomum var. İnkar eden istediği kadar etsin.
-Eskişehir'e gelecek misiniz? Böyle bir program düşünüyor musunuz?
S.D- Tabii ki gelmeyi istiyorum. Çeşitli davetler de oluyor. Çocuklar program yapıyorlar. Önümüzde ki aylarda bir Eskişehir programı olsa gerek. Anlayacağınız, Eskişehir'le yine eskiden olduğu gibi hasretle ve sevgiyle kucaklaşacağız.
-Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
S.D- Eskişehir'e kucak dolusu sevgimi götürün. Eskişehir'i unutmadığımızı, içimizde hep ayrı bir yeri olduğunu bilsin Eskişehir. Öteden beri demokrasi ve Cumhuriyete olan bağlılıklarının boşa gitmediği gibi, Demokrasiye büyük katkılar sağladığını bilsin Eskişehir.
-Bize zaman ayırdığınız için Eskişehirliler ve okuyucularımız adına çok teşekkür ediyoruz...
S.D- Ben teşekkür ederim. Bana Eskişehir'i yeniden yaşattığınız için...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.