Filistin İle Dayanışma Platformu Kuban Kural’a açılan soruşturmayı kınadı

Eskişehir Filistin ile Dayanışma Platformu, Eskişehir’de Kanatlı AVM önünde toplanıp platform üyelerinden Kuban Kural’a yönelik olarak başlatılan soruşturmayı protesto eden bir basın açıklaması düzenledi. Platformun üyelerinden Nurettin Aldemir ve Levent Baştürk platform adına açıklamalarda bulundu. Levent Baştürk, “Kural yaptığı konuşmalarda halen İsrail ile değişik yol ve yöntemlerle sürdürülen ticari ilişkileri, AKP temsilcilerinin ve sermaye gruplarının yalanlarını, yanıltıcı beyanlarını, halktan gizlenmeye çalışılan gerçekleri ifşa etmiştir. Suçu budur. Peşinen söyleyelim ki Kuban Kural’a isnat edilen suça bizler de ortağız, arkadaşımızı sahipleniyoruz, onun yanındayız! Emniyet yetkilileri, arkadaşımızın bir eylemde yaptığı ifşalardan “Türk Milletini, Cumhuriyeti, devletin kurum ve organlarını aşağılama suçu” icat etmiş. Asıl suç, soykırım suçu işleyen İsrail ile ticari ilişkiler içinde olmak ve bunu gizlemeye çalışmaktır. AKP iktidarı temsilcileri ve sermaye grupları asıl suçlulardır. Suçları Türkiye’yi soykırıma ortak yapmaktır. Gerçek anlamda Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti’ni, kurum ve organlarını aşağılayanlar onlardır. Biz de buradan AKP temsilcileri, ticaret yapan sermaye grupları ve Kuban Kural’a soruşturma açan irade ve görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz” dedi.
“SİYONİST REJİMLE TİCARET SÜRÜYOR”
Baştürk, “10 Mart’tan beri meydanlarda Türkiye halklarını soykırıma ortak olma utancından kurtarmanın mücadelesini veriyoruz. Bizim tavrımız başından beri açık ve nettir: İsrail 7 Ekim’den sonra işgalci, gaspçı, zalim ve soykırımcı olmadı. Irkçı Siyonist sömürgeci terörün bir asrı geçen bir tarihi var. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiliz manda yönetimiyle başlayan sömürgeci, yerleşimci şiddet 1947’de BM aracılığıyla İsrail’in kurulmasıyla hız kazandı. Yerli halka yönelik etnik temizlik, bir diğer deyişle Nekbe/Felaket hiç aralıksız devam etti. Bizler ırkçı, sömürgeci, emperyalist güçlerin ileri karakolu İsrail’e 7 Ekim’den önce de karşı çıkıyorduk. Ona karşı boykot, tecrit ve yaptırıma başvurulmasını savunuyorduk. İktidar ise bir normalleşme girişiminden diğerine koşup Siyonist Rejim’le ticarette rekora gidiyordu. İktidarın yayın organları Siyonist rejimin çelik ihtiyacının yüzde 65’inin Türkiye’den karşılanmasıyla övünüyordu. Biz 7 Ekim öncesinde de, işgal altındaki bir halkın işgalciye karşı direniş hakkı olduğunu savunuyorduk. Soykırım başladığında bu hakka dayanarak Siyonist Rejim’in saldırısına net bir biçimde karşı çıktık. İktidar ise sanki çatışan iki eşit taraf varmış gibi bir tutum takındı. İsrail saldırısı kınanırken direniş hakkının kullanılmasını da kınadı. Her iki tarafı da mutedil olmaya çağırdı! Mutedil olmaya çağrılan taraflardan birisi kuruluşundan bu zamana kadar 60’tan fazla Birleşmiş Milletler kararını çiğnemiş bir rejimdi! İktidar bu iki tarafı eşit tutan tavrının sürdürülemez olduğunu kısa süre sonra anlamış; açıklamalarında Filistin yanlısı tutuma kaymıştır. Ancak; Siyonist Rejimle Türkiye arasındaki ticaret de hiç aksamadan devam etmiştir. Bu riyakâr ve hilekâr tutum kamu vicdanını yaralamıştır. Bunun üzerine 10 Mart’tan itibaren ‘İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet’ temalı eylemler onlarca şehirde eşzamanlı olarak düzenlenmeye başlanmıştır” diye belirtti.
“İŞGALCİ REJİMLE İLİŞKİLERİ SÜRDÜRMEK SOYKIRIMA ORTAK OLMAKTIR”
Eskişehir Filistin ile Dayanışma Platformu adına konuşmayı sürdüren Nurettin Aldemir, “Türkiye’nin dört bir yanında soykırımcı İsrail’in sebze ve meyve ihtiyacının Türkiye’den karşılandığını söyledik. İsrail’de enerji santrali yatırımları olan Zorlu Holding’in Siyonistlerin enerji ihtiyacının yüzde 7’sini karşıladığını belirttik. İçdaş’ın soykırımcıların çelik ihtiyacını karşıladığını duyurduk. Limak ve Akçansa’nın işgalcilerin çimentosunu sattığını haykırdık. 7 Ekim’den sonra Türkiye’nin soykırımcılara dikenli tel sattığını da bizzat TUİK verilerine dayanarak açıkladık. Katil uçakların ve tankların depolarını dolduran petrolün Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı vasıtasıyla sevk edilmesini protesto ettik. Biz bunları dile getirirken Ticaret Bakanı tüm bu gerçekleri inkâr etti ve aktivistlerin Mossad elemanları olduğunu söyledi. Ardından iktidarın trol ordusunun ve trol medyasının trajikomik inkârları ve iğrenç iftiraları başladı. Ancak Ticaret Bakanlığı 9 Nisan’da 54 ürünün İsrail’e satışını kısıtladığını açıklamak zorunda kaldı. Bir süre sonra da ambargo getirildiğini duyurdu. Lakin Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı üzerinden soykırımcı Siyonistlerin tanklarına ve uçaklarına petrol sevkiyatı durmadı. Oysa uluslararası hukuka göre Türkiye’nin vanaları kapatma hakkı vardır ancak; iktidarın bu yönde tasarrufta bulunma iradesi yoktur. Siyonist Entite’ye karşı yapılması gerekenler bellidir: Boykota ilaveten tecrite yönelmedikçe ve yaptırımlar uygulamadıkça sırf sözlü kınamalarla yetinmek nafiledir. Nitekim soykırımcı işgalci Siyonist şebeke Gazze’de soykırım devam ederken Lübnan’a da saldırarak birkaç gün içinde yüzlerce cana kıymış ve on binlerce insanı yerinden etmiştir. İnsanlık suçu işlemede sınır tanımayan ırkçı, işgalci rejimle hâlâ ticari ve diplomatik ilişkileri sürdürmek soykırıma ortak olmaktır” diyerek tepki gösterdi.
“BASKILARINIZDAN KORKMUYORUZ”
Yapılan basın açıklamasında Eskişehir Filistin ile Dayanışma Platformu olarak, Türkiye’nin uluslararası hukuk çerçevesinde, soykırımcı rejime karşı alabileceği tedbirlerin uygulanmadığını, bunun da iktidarın tutumunun bir yansıması olduğunu ifade ettiler. KubanKural’ın ifadelerinin suç isnadına dönüştürülmesini doğru bulmadıklarını ifade eden Aldemir, düşünceyi ifade etmenin en temel insan haklarından biri olduğuna vurgu yaparak, ”bu hakkı cesurca kullanmaya devam edeceğiz. Buradan bir kez daha sesleniyoruz: Biz halkların kendi geleceğini tayin hakkının, yaşam hakkının, barış hakkının yanında; soykırım, işgal ve savaşların karşısında olmayı sürdüreceğiz. Sizin baskılarınızdan, soruşturmalarınızdan, kovuşturmalarınızdan, gözaltı ve tutuklamalarınızdan korkmadık, korkmuyoruz” sözleriyle eylemi sonlandırdı.
Kaynak: Haber Merkezi