1 Mayıs, 1 Mayıs, ilk dileğimiz

Bugün 1 Mayıs… Emek ve Dayanışma Günü… Çalışanların uluslararası ölçekte kutladıkları insanca bir yaşam için mücadele ve dayanışma günü...

1 Mayıs, genel anlamda çalışanların hak, özgürlük ve daha iyi yaşam koşulları için verdikleri mücadeleleri simgeleştiren bir gündür. Baskıcı uygulamaların ve hatalı politikaların yükseldiği dönemlerde daha siyasal bir içerik kazandığı görülür. Genel olarak bakıldığında; 1 Mayıs, çalışanların her anlamda ihtiyaç, beklenti ve taleplerini ifade ettikleri bir fırsat olmuştur.

1 Mayıs’ın öyküsü, 1856’da Avustralya’nın Melbourne şehrinde taş ve inşaat işçilerinin sekiz saatlik işgünü talebiyle yaptıkları yürüyüş ile başlar. 1 Mayıs 1886’da ise Amerika’da işçiler benzer bir taleple iş bıraktılar. O sırada haftada 6 gün olmak üzere 12 saatlik işgünü uygulanıyordu.

Chicago’daki gösterilere 500 bin dolayında çalışanın katıldığı ifade ediliyor. Siyah tenli yurttaşlar konusundaki yasakların daha fazla olduğu o dönemde 6 binden fazla siyah ve beyaz Louiseville’deki yürüyüşe katıldı. Bu gösterilerin önemi, siyahların ve beyazların birlikte yer aldıkları ilk etkinlikler olmasıydı. Çalışanlar, kendi taleplerini ifade etmek için ırk ayrımcılığını aşarak bir araya gelmişlerdi.

Amerika’da 1 Mayıs’ta başlayan olaylar giderek büyüyerek devam etti. Sonuçta devlet, her türlü yasal ve ahlaki olmayan yolları da kullanarak gösterileri durdurdu. Çok sayıda insanın öldüğü ve yaralandığı olaylar sonucunda işçi liderleri mahkeme edilerek idamdan başlayan değişik cezalara çarptırıldılar.

İşçi liderleri hakkında idam kararı veren yargıç, daha sonra bir dergiye yazdığı yazıda şu cümleyi kullanmıştır: “Verilen idam kararı, sanıkların olaya bizzat katılmaları nedenine dayanılarak verilmemiştir.” Bu sözler, devlet ile sermayenin emeği kullanmada kendine sınırsız hak ve özgürlükler tanırken, çalışanların hak ve özgürlükleri konusunda nasıl bir tahammülsüz düşünce içinde olduğunu ifade etmesi açısından önemlidir.

Hakkında idam kararı verilen işçi liderlerinden Augustus Spies’in mahkeme sürecindeki sözleri de anlamlıdır: “Eğer bizi asarak tahakküm altındaki milyonların, sefalet içinde çalışan ve kurtuluşu bekleyen milyonların bu hareketini, işçi hareketini ezebileceğinizi umuyorsanız, eğer düşünceniz buysa, hemen asın bizi! Burada bir kıvılcımı ezeceksiniz, ama şurada veya burada, arkanızda ve önünüzde, her yerde alevler yükselecek. Bu, gizli bir ateştir. Bunu asla söndüremezsiniz.

Enternasyonal veya Uluslararası Emekçiler Birliği adıyla bilinen sol siyasi partilerin ve sendikaların oluşturduğu, dünya işçileri arasındaki dayanışmayı temsil eden büyük uluslararası örgüt, 1889’da 1 Mayıs’ı işçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü ilan etti. Türkiye’de de 1 Mayıs’lar; çoğu kez acılar, baskılar ve ölümlerle yaşandı. 1 Mayıs 1977’de Taksim’de yapılan kutlamalarda olduğu gibi; bu süreçte çok canlar verildi; çalışanlar acılara maruz kaldılar.

Gerçekten 1 Mayıs’la simgeleşen çalışanların hak ve özgürlükler mücadelesi, dünyanın en acılı süreçlerinden biridir. Bu mücadele konjonktüre bağlı olarak iniş çıkışlar gösterse ve zaman zaman biçim değiştirse de her boyutta sürüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi