Özge Zaim
AK Parti pikniğinde neler oldu?
AK Parti yıl dönümü dolayısıyla geniş çaplı bir piknik düzenledi.
Öğlen saatlerinde katılım sağladım.
Neler olup bitiyor yerinde gözlemlemek istedim.
Alana girdiğim andan itibaren espri döndü, “Sen şimdi neden köfte verdiler” diye yazarsın dediler.
Kahkaha attım.
Şaka bir yana kendimi, “Eskişehir’in kaynanası” gibi hissettim, sanki açık arıyorum, kasıtlı yazı yazıyorum da sudan bahaneler üretiyorum gibi…
Haber “detay da” gizlidir!
Satır aralarını sizlere sunuyorsam, suçlu ben miyim, görünmeyenleri göstermek bizim işimiz, alla alla!
Ayrıca…
Hava çok sıcaktı, bir ara AK Parti şapkası taktığım ve gözümde de gözlük olduğu için, “etki ajanı” ilan edildim.
Yemin ederim.
Bu da oldu Eskişehir!
Şaka değil, gerçek.
Sosyal medyada yazmışlar, “tanınmamak için gözlük takmışım.”
“Pes artık” diyerek bir kahkaha daha patlattım.
En sonunda AK Parti Milletvekili Nebi Hatipoğlu ile bir röportaj yapmak istedim.
Gelmişim o kadar, aksiyonsuz gider miyim?
Hatipoğlu alana girdiğinde karşıladık.
Röportaj yapmak istediğimi söylediğimde, “Sizinle çalışmıyorum” dedi.
Kafamda hızla durum değerlendirmesi yaptım, “çok eleştirdim neticede, bana konuşmak istememiş olabilir” diyerek üzerinde durmadım.
Konuşmalar başladı.
Sıcaktan bunalmak üzereyken kenarda beklemeye başladım.
Duvar kenarında beklerken Hatipoğlu beni işaret ediyor gibi geldi, yanımda bulunan partiliye, “Beni mi işaret ediyor, bana mı öyle geliyor” diye sordum.
Fark etmedi.
İşaretini yanımdaki herkes üzerine alındı, üzerine ilk andan itibaren alınan ben hiç çaktırmadım, “galiba piknikten atılıyorum, Retro’da pikniğe gelirsen böyle olur, hayırlısı olsun Özge, bu da geçer Özge, sen neleri atlatmadın ki” diye kendimi kısa çaplı teselli ederken, yanıma danışmanı Musa Yılmaz geldi.
“Nebi Bey sizi tanımamış, röportaj verecek” derken, içimi bir sevinç kapladı,” piknikten atılmıyor muyum yani” diyerek zıplayacaktım, içimden “kendine gel Özge” diyerek, belli etmeden yanına gittim.
“Kusura bakma ben seni tanıyamadım, elindeki mikrofonu başka bir haber sitesi sandım. Tabi ki veririm röportaj” dedi.
Davranışı çok hoşuma gitti.
AK Parti’de eleştiren gazeteci sevilmez, ben de sevilmemeye nasıl alıştıysam artık en kötü senaryoyu kurarak kendisine haksızlık ettiğimi anladım.
Benden de bir “kusura bakmayın” demek boynumun borcudur dedim, yazıya dökmek istedim.
Öte yandan pikniğe gelecek olursak, hiç tahmin ettiğiniz gibi, “yok köfteler soğuk geldi, geç geldi, güneş yandan vurdu, öğlen saatinde piknik mi olur” diyerek absürt bahaneler üretmeyeceğim.
Her şey yerli yerindeydi.
Çocuklar başta olmak üzere, düzen aksamadan sürdü.
Hayır, bir ara elimde üç tane dondurma kutusuyla geziyordum.
“Bana etrafı izlememem, yemek yerse, etrafa fazla bakmaz bu” denilerek dikkat dağıtma operasyonumu yapmaya çalıştılar onu tam kestiremedim.
Şaka bir yana…
Başarılı bir etkinliğe tanıklık ettik uzun bir aradan sonra AK Parti’de…
Ya ama bir şey diyeceğim.
Vallahi dayanamıyorum.
Ufak bir eleştiride bulunsam kızmazsınız yine değil mi?
Bunu mu buldun demeyin.
Protokol tarafından gereksiz uzatılan konuşmaları “ego” çatışması olarak görüyorum.
Uzun konuşmanın hiçbir etkisi olmadığı kadar kurulan önemli cümleler de arada kaynayıp gidiyor.
Haberiniz olsun.
Sıcağın ortasında insanları yormak da ayrı bir konu…
Ali Demirel dayanamadı, fenalaştı mesela…
O halde…
“Durmak yok, az ve öz konuşmaya devam…”
Birde piknikten atılmadım.
Orası en önemli kısım.
Teşekkürler AK Parti…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.