
Gazi Özdemir
ALLAH DÜŞÜNCEYE, İNSAN İSE ŞEKLE BAKAR-2
Yayınlanma:
Geçen hafta Allah ve İlahî sistem görevlileri ile haberleşme dilinin beyinde oluşan düşünce dili olduğunu, yalan yere yemin etmenin, Allahın adına yine yemin ederek söz vermenin ve dolayısıyla da Allah ile aldatmanın hatalı olduğunu açıklamıştım.
Diğer önemli bir konu, kişilerin kıyafetine, davranışına veya dini inancını çağrıştıracak dış görünüşüne bakarak imanını değerlendirmeye kalkışmanın yanlış olacağıdır. Çünkü imanı değerlendirme yetkisinin Dünya'da iken sadece Allah'a ait, ahrette ise ancak Araf görevlilerine ait bir özellik olduğuna değinilmiştir (Münafikun-4. Ya Muhammed! İkiyüzlüleri /riyakârları gördüğün zaman, fiziki görünüşlerini, kıyafetlerini beğenir ve etkilenirsin. Konuşunca da dinletecek şekilde etkileyici konuşurlar. Ve onlar yere sağlam bir şekilde dikilmiş kütükler gibi heybetli ve dimdiktirler. Kendilerini o kadar beğenmişlerdir ki, en ufak bir sözü bile hemen aleyhlerinde bir söz olarak değerlendirirler. Esasında onlar gerçek düşmandır ve onlardan uzak dur. Nasıl da rol yapıyorlar! Allah mutlaka onların haklarından gelecektir. A'raf-46. Ey insanlar! Cennet ile Cehennemin arasında bir ayırıcı engel bulunmaktadır. Ve mahşer gününde, ikisinin de tam orta yerinde olan A'raf'ta /hesabın yapıldığı ve tanıyıp ayırma yerinde bazı görevliler /Melekler bekliyor olacaklar. A'raf'taki bu görevliler, Cenneti hak edenleri ve Cehennemi hak edenleri yüzlerine bakarak tanıyacaklar. Akabinde, mutlu bir manzara içindeki Cennete gireceklere "Selamün 'alayküm Barış ve mutluluk üzerinize olsun" diye sesleneceklerdir. Böylece onlar da içleri rahatlamış olarak Cennete girmek üzere aradaki bölgede beklemeye başlayacaklardır). Kur'an'daki bu açık bilgiye rağmen maalesef bazı kişiler, hatta din adamı diye tanımlananlar, insanları az, orta veya çok imanlı olarak değerlendirmekte, hatta Cennetlik veya Cehennemlik şeklinde de ayırma gafletine düşmektedirler. Halbuki bu zavallılar, Allah'a şirk koşma günahını işlemektedirler, fakat farkında değiller. Çünkü böylesi bir imanı değerlendirme yeteneğinin insan olması nedeniyle Peygambere bile verilmemiş olduğu açıklanmıştır (Muhammed-30. Ya Muhammed! Eğer Biz isteseydik, bu münafıkları /ikiyüzlüleri yüzlerine bakarak tanıma özelliğini verir ve Senin onları kolayca fark etmeni sağlardık. Yine onları konuşma tarzları ve sözlerinden de tanırdın. Ey insanlar! Siz tanıyamazsınız ama, şunu iyice bilin ki, Allah tüm yaptıklarınızı /amellerinizi bilir). Daha önce değindiğim gibi, Allah Peygambere "Sen sadece tebliğ et, insanı değerlendirmeye, zorlamaya kalkışma, hesap bana aittir ve Beni kulumla baş başa bırak" demiştir.
KEDİ EVLERİ İÇİN SPONSOR, DEVAMLI HAYVAN BAKIM MERKEZİ VE DOĞAL ALANI PROJESİNE DE DESTEK BEKLİYORUZ
Son olarak şekilsel ibadetleri ve sosyal yardımlaşma dediğimiz salât faaliyetlerini (ki bu toplantı sırasında bazen Kur'an eğitimi ve /veya Namaz kılınırdı) Allah rızasını önceleyerek değil de başkaları görsün ve bir menfaat sağlamak amacıyla yapmanın da riyakârlık ve yine Allah'a şirk koşma olacağı üzerinde durulmuştur (Maun-1. Ya Muhammed! Dini /vahyi ve gerçek olan muhkem /kesin buyrukları yalanlayanı /ret edeni /dine sözde uyuyormuş gibi yapıp aldatanı /riyakârı gördün mü? 2. O kişiye ki, dine inanmış göründüğü halde sahipsiz kalmışa /yetime kötü davranmakta olanı, 3. Ve ihtiyacı olanın ihtiyacını gidermek üzere gayret etmeyeni. 4. Yazıklar olsun böyle musallilere /salâtı /sosyal dayanışma çalışmalarını (bazen Kur'an eğitimini ve /veya Namaz kılmayı) riyakârca uygulayanlara. 5. Çünkü onlar salâtlarından /sosyal çalışmaların (bazen Kur'an eğitiminden ve /veya Namaz kılmanın) öneminden habersizdirler /tam bilincinde değildirler. 6. Zaten onlar salâtı gösteriş için /başkaları görsünler diye riyakârca ve menfaat sağlamak amacıyla yapmaktadırlar. 7. Ayrıca onlar, insanların birbirleriyle yardımlaşıp kaynaşmalarına /iyilikte bulunmalarına /hakkı gözetmelerine /Kur'an'a sadakate de engel olmaktadırlar).
Enteresandır ki, bu faaliyetlerde bulunmayanlardan ziyade, bu faaliyetleri riyakârca yapanların azap ile cezalandırılacağına değinilmektedir
Maun suresindeki açıklamalara paralel olmak üzere Hz. Muhammed de şunları söylemiştir: "Ahir zamanda, dini kullanıp dünyayı talep eden insanlar zuhur edecek. Bunlar, insanlara iyi görünüp, onları aldatmak için öyle bir yumuşaklığa bürünürler ki koyun postu yanlarında kaba kalır. Dilleri de baldan daha tatlıdır. Ancak kalbleri kurtlarınkinden vahşidir. Cenab-ı Hakk (bunlar için) şöyle diyecektir: "Beni aldatmaya mı çalışıyorsunuz, yoksa Bana karşı cürete mi yelteniyorsunuz? Zat-ı Akdesime yemin olsun, bunlar üzerine, kendilerinden çıkacak öyle bir fitne göndereceğim ki, içlerinde halim olanlar bile şaşkına dönecekler- HYPERLINK "http://hadis.ihya.org/kutubusitte/ravi/508.html" İbnu Ömer-Kütubu Sitte-2002". "Kim, insanların kalbini çelmek için kelamın kullanılışını öğrenirse, Allah kıyamet günü, ondan ne farz, ne nafile hiçbir ibadetini kabul etmez!-Kütubu sitte-5918". Bu nedenle Hz. Muhammed şu sözü ile de, ibadetin çokluğuna değil, öncelikle aklı kullanmaya vurgu yapmıştır; "Bir adamın çok namaz kıldığını, çok oruç tuttuğunu gördüğünüzde hemen onun bu haline hayran kalmayın. Önce aklının nasıl olduğuna bakın-Kuleyni-Usul-il Kafi, Cilt-1/28".
Dolayısıyla, Allah rızasını öncelemeyen ve sadece menfaatlerini gözeten bu kimselerin, bu salâtları /uğraşları boşu boşuna bir uğraş olmaktadır. Çünkü bu ibadetlerinin ciddiyetinde değildirler ve gerçek anlamlarını da bilmemektedirler. İlahi sistemde ibadetlerin niyetlere, çabaların, amellerin ise sonuçlara göre değerlendirilmekte olduğunu düşünüyorum. Dinsel inançlılığı çağrıştıran kıyafet veya görüntü dışında özellikle nüsuklar diye tanımlanan namaz, oruç, zekât ve Hac ritüelleri /uygulamaları da başkalarını aldatma ve göz boyama amacına en uygun girişimlerdir. Bu nedenle de Kur'an bir meslek kitabı olsun diye indirilmediği gibi, İslâm dinine özgü, dini çağrıştıracak bir kıyafet veya dinî bir ibadetin isme eklenmesi /lakap olarak kullanılması da bildirilmemiştir (Hacı bilmem kim gibi).
NOT: 1. Ayrıntılı bilgi için "SON DAVET KUR'AN TERCÜMESİ" kitabına bakılması.
2. ON YEDİ ŞUBAT 2016 tarihinde 2 haftada bir Çarşamba günleri saat 17-30-19.00 da Özdilek Sanat Merkezinde Halka açık "DİN-BEYİN ve KUR'AN SOHBETLERİ"ne İnşallah devam edeceğim.