Dünden bu yana kendi kendime düşünüyorum...
Eskişehirspor kendinden zayıf takımlara karşı motive olmakta zorluk mu çekiyor?
Yoksa futbol anlamında istenilen düzeyde olmadığı için Saint Johnstone gibi 3.sınıf bir takıma dahi üstünlük sağlayamıyor?
Kırmızı Şimşeklerin her iki maçta da futbolunun yanı sıra ortaya koyduğu mücadeleye bakınca, gelecek haftalara soru işareti ile bakmamak mümkün değil.
Gerçek olan ise;
"Eskişehirspor bu görüntüsü ile yeni sezonda bizi çok üzer!"
***
Yine klasik bir başlangıcı vardı Eskişehirspor'un. Rakibin zayıflığından ileri gelen aşırı özgüven ile birlikte kontrollü futbol anlayışı. Ersun Yanal'ın gelişinden bu yana umutla beklenen futbol kalitesinin yerinde yine yeller esiyor. 'Bir teknik adam hala mı oyun felsefesini yerleştiremez takıma' diye soruyorum kendime.
'Biz bu takımı bir şekilde eleriz' düşüncesinden yola çıkılarak İskoçya'ya sanki seyahate gidilmiş bir hava hakim."Her şey ne kadar tanıdık" dedim. Allahtan rakipte inanmamış tur atlayacağına. Tur öncesi böyle bir Eskişehirspor ile karşılaşacaklarını bilselerdi mutlaka daha farklı bir strateji ile hazırlanırlardı.
K K K
İlk yarıda yine haddini bilerek oynama eğilimi gösteren Saint Johanstone'nun ikinci yarıda ki görüntüsü hem maça biraz heyecan kattı, hem Eskişehirspor gerçeğini dışa vurdu.
Biraz baskı yediğinde, takım savunmasında 'SOS' veren Eskişehirspor'un özellikle geri dönüşlerde ki yaşadığı zafiyet dikkat çekici. Kırmızı Şimşekler ne katılırsınız bilmem ama, İskoç temsilcisini evinde bulduğu tesadüf gollerle eledi. Burada yatan acı gerçek aslında her şeyi özetliyor.
***
Maçın kader adamları Veysel ve Boffin.
Karşılamanın en can alıcı noktalarında ikisi var.
Yenilen golde ki atağın başlamasına sebebiyet veren Veysel, hatayı daha büyük hatayla tamamlayan Boffin.
İkinci yarıda biri attığıyla, diğeri ise çıkarttıkları ile her şeyi ödeştirdi...
K K K
Takımın genelinden tatmin olmak mümkün değil. Çünkü Eskişehirspor hala takım değil.
Hürriyet bildiğiniz gibi, sıradan. Erkan Zengin bu maçta varlığını gösterecek bir eylemde yok. Alper'den daha iştahlı bir başlangıç beklerdim. Dişe diş mücadelesi yoktu, ikinci yarıda sadece anlık görüntüleri vardı. Tello her zamanki gibi tutuk. Kamara koşuyor, koşuyor ama kale önüne gelince pozisyon boşuyor. Onun da sezona kötü başlangıcını şaşkınlıkla izliyorum.
İskoçya'da ki gecenin saygı uyandıran isimlerine gelince, Diego ve Dede'yi işaret etmeliyim.
Maça nasıl başladılarsa öyle bitirdiler ve ciddiyeti bir an bile bırakmadılar.
Her iki maçta da aynı çizgide oynayan sadece yine bu iki isimdi.
Eskişehirspor'un böyle bir rakibi geçmesi de normal. Asıl elenmesi anormal olurdu. Ancak iki maçta da futbol adına hiçbir şey vermeyen bir takımda Diego ve Dede dışında bir şey bulamamak acı.
***
Teknik Direktör Ersun Yanal yeni sezon öncesi bazı radikal kararlar almak zorunda. Tello gibileri kazanmayı düşünmek yerine, kulübün geleceğine ışık verecek gençlere güvenmeli. Bazı futbolcuların zaten geldiği günden bu yana kulübün parasını, bizlerin ise umudunu çalmaktan başka verdikleri bir şey yok.
Ama her zaman söylüyorum, Eskişehirspor'un yönetim sorunu var.
Takım içinde yaşanan sorunların yanı sıra, bu yoksul futbolun altında yatan yönetimsel beceriksizlik değilse nedir?
Saint Johanstone ile oynanan maçlarda sonucu kalite farkı belirledi. Eskişehirspor'un kusurlarının ortaya çıkması gelecek adına belki iyi, ama işte bu noktada çare üretecek bir kulüp yapısı var mı tartışılır.
***
Turu hak ettiğini düşünenler, birazda futbol adına tribünlere haz vermek zorunda, poz vermek zorunda değil.
Eskişehirspor adına yeni sezon için çok büyük hayallere kapılmaya gerek yok. Marsilya maçında da aynı Saint Johanstone taraftarı gibi önce futbolun güzelliklerini yaşamaya çalışalım. Elenmek de, elemek de aynı bu turda olduğu gibi kulübün geleceğine bir şey katmayacak; emin olun...
O yüzden ne zaman herkes Avrupai at gözlüklerini çıkartır ve hayalci değil de gerçekçi olur, Eskişehirspor'da işte o zaman belki işler farklı olur...