
2-Sedat AYDOĞAN (DETAY)
ATAÇ VE KÜÇÜK RIDVAN'DAN BÜYÜK MESAJLAR...
Rıdvan Elivli...
Daha 15 yaşında.
Ama eline altın bileziğini şimdiden almış...
Yaşı küçük olmasına rağmen önemli bir meslek sahibi olmuş.
Şimdilik çırak.
Fakat yaptığı işin okulunu da okuyor.
Kısa süre sonra kalfa olacak.
Sonra kentin aranan ustalarından birisi haline gelecek!
++++
Rıdvan'ın geleceği parlak yani!
Ama O hala çocuk!
Sadece küçük yaşta atılmış hayatın zorlu koşullarına.
Ahmet Ataç ise tam da bu anda Rıdvan'ın karşısına çıkıyor.
Bugüne kadar yapılmayanı yapıyor.
Rıdvan'ın yerine geçiyor.
Eline bijon anahtarını alıp, tamir bekleyen arabanın altına giriyor.
++++
Nereden bakarsanız bakın çok anlamlı bir an!
Ataç, Rıdvan'ın yaşam koşullarını tüm Türkiye'ye gösteriyor çünkü!
"Türkiye Cumhuriyeti bu çocukların elleriyle üretip, büyüyor!" mesajını veriyor.
Rıdvan ise malum...
"Bu küçük eller daha şimdiden yaşama sarılmış, daha çok üretecek!" diyor.
++++
Söylenecek çok fazla bir şey yok!
Ahmet Ataç'ı duyarlılığı için kutluyoruz.
Dediğimiz gibi yine kimsenin yapamadığını yaptı!
Rıdvan ise çalışan çocukların nasıl bayram yaptığını da bu sayede göstermiş oldu!
*****************
HUZUR KENTİ KAĞIT ÜZERİNDE Mİ OLUR?
23 Nisan klasikleri de tekrarlandı.
Yani makamlara oturan çocuklarımızı izledik.
Sorulara verdikleri yanıtlarla zekalarına bir kez daha hayran olduk.
++++
Elbette minik valililerimiz de oturdular koltuğa...
Talepleri öyle görmezden gelinecek gibi değil!
Özellikle trafik sorununa miniklerde görmeye başladı.
Bu sorun halli için belediyelerden özellikle bir çalışma istiyorlar.
+++
Ancak bu yıl, ilginç bir istekle daha karşılaştık.
Hızırbey İmam Hatip Ortaokulu öğrencisi Rabia Kurbuz, küfürsüz ve kavgasız bir Eskişehir istedi!
Türkiye'nin en huzurlu kentlerinden birisinde böylesine bir istek geliyorsa, bin kere düşünmek gerek!
Belki de biz büyüklerin göremediği ayrıntılar gizlidir bu kentte!
Bizim göremeyipte ancak çocukların görebildiği!
Çünkü durup dururken bir çocuğun kavgadan uzak bir şehir istemesi asla boşuna olamaz!
+++
O yüzden bu şehrin huzur kenti olduğunu iddia ediyorsak, bunu lafta bırakmamalıyız!
Huzur, sadece asayiş olaylarının diğer illere oranla daha az olmasıyla olabilir mi?
Rakamların diğer illere göre daha düşük seyretmesi ile olabilir mi?
Ağızdan çıkan kötü bir söz, sesimizin yükselmesi de huzur bozan bir olaylar silsilesi değil mi?
Ya da birbirimize olan tavırlarımızda saygının arka planda kalması;
Bunu açıkça hissetmemiz, karşımızdakine hissettirmemiz...
Trafikte yaşanan ağız dalaşları, kornalar, yüksek sesli dinlenilen müzikler...
Tüm bunlar da huzuru bozan şeyler değil mi?
+++
Hani derler ya;
"Çocuktan al haberi!" diye...
Küçük Rabia'nın söyledikleri de tam da bu türden olmuş!
Evet, kâğıt üzerinde huzurluyuz!
Ama toplum olarak huzurlu muyuz?
İşte bu soruyu sordurdu bize Rabia!
Teşekkür ediyoruz kendisine...
En azından hepimize bir kere dönüpte aynaya bakma ihtiyacımızı hatırlattığı için...