Gelecek ve hayaller: Kendini bil

Yaşam, bir tiyatro sahnesine benzer. Şöyle ki; orada yer alan her oyuncu, yaptıklarıyla takdir edilmek ve alkışlanmak ister. Ayrıca bu takdir beklentisi, çok haklı olarak başkalarından çok daha üstün yetenek ve yetkinliklere de dayalı olmak zorunda değildir. İnsan olmak, zor bir dünyada insanca ayakta kalabilmeyi ve yaşamını sürdürülebilir kılmayı başarmak da kendi başına takdire şayan bir durumdur.

İnsanlar türlü türlüdür. Kimisi geçmişte yaşar. Bugünün keyfini çıkaranlar da vardır. Diğer yandan heyecanlı olan, gelecektir. Geleceğin heyecan veren özü, bilinemeyen –çoğu zaman öngörülemeyen– zamanı yaşayacak olma ihtimalinden gelir. Bilinmeyen bir geleceği yaşayacak olsak da; onunla ilgili tasarlarımızdan vazgeçemeyiz. Bu şekliyle gelecek, vizyon demektir.

Vizyon geniş ve ileri görüş anlamına gelir. Vizyon, geleceğin tasarımı hayalidir. Vizyon, bakılan ufuk çizgisidir. Çöldeki kum tanesinin, doğa koşullarına uyarak akıp giden suyun vizyonu olmaz. Ama bir taş parçası gibi güneşin, rüzgarın ve yağmurun esiri olmak istemeyen insanın bir vizyonu olması gerekir. İnsan, gelecek hayali ile yaşar. Gelecek hayali olmayan kişi, giderek kurumakta olan bitki gibidir.

Yaşamı, hayaller renklendirir. Büyük hayalleri olmayanların, siyah-beyaz bir dünyada yaşadıklarını düşünebiliriz. Öyle ki; siyahı ve beyazı yaratan ışığın, hayalsiz bir yaşamdan çekilmesi an meselesidir. “Hayalin ve geleceğin kulağı vardır” desek yanlış olmaz. İnsan yaşamında sinerjiyi yaratan büyük hayallerdir. Ama bu hayaller, dev bir uçan balon olup insanın ayaklarını yerden kesmemelidir.

Sinerji, pek çoğumuzun sıklıkla kullandığı bir sözcük… Çoğu zaman sorgulamadan kullandığımız bir kavram belki de. Sinerji, “bir artı bir’in ikiden fazla etmesi” demek… Bir yönüyle ek enerji ve yüksek verimlilik anlamına geliyor. Hayallerin önemi burada. Büyük hayallerin yarattığı motivasyon, kaynaklarımızı ve enerjimizi çok daha etkin ve verimli kullanmamız anlamına geliyor.

Yaşamda başarılı ve mutlu olmanın yol duraklarından birinin azim olduğuna hiç kuşkum yok. Vizyona, büyük hayallere ve sinerji yaratma becerisine mutlaka azmi eklemeli. 17’nci yüzyılın ünlü Fransız mareşali Jean de Gassion şöyle der: “Yeteneklerinizi biliyorsanız, kolaylıkla ilerleyebilirsiniz. Kalabalığa bakın, azimle yürüyene yol verir.” Buna bir başka boyutuyla “Kendini bil” demiyor muyuz?

Kalabalık… Bir anlamda yolumuza çıkan engelleri, sorunları ve biteviye çözülmesi gereken problemleri ifade ediyor. Ama azim devreye girdiğinde, problemler adeta kolaylaşıyor ve çözüm süreci hızlanıyor. Yetenek, kuşkusuz önemli ama azmin yerini almak için yeterli değil. Çevremize baktığımızda üstün yetenekleri olduğu halde başarıyı yakalayamamış sayısız örnek görebiliriz. Bu örneklerin pek çoğunda azmin eksik olduğunu görmek şaşırtıcı değildir.

Yaşamda başarının sırlarından birini Mevlâna verir: “Mert insanı isteğince, gönlünce öv / Söz erleri her övgüye layık elbet.” Gerçekten tutulmayan her söz, kişinin biraz daha güç kaybetmesine neden olur. Öncelikle, sosyal bir çevrede yaşıyor olmamızın gereğidir bu. Diğer yandan, verilen sözün tutulması, insanın içsel tutarlılığı ile ilgilidir. Biteviye söz verip, bunlara uygun davranış içinde bulunmayan kişinin zamanla kendisine yönelik özgüveni de kaybolmaya başlar.

Yaşamın öğrettiği en sağlam derslerden biri, insanın kendisini iyi tanıması gereğidir: “Kendini bil!” İnsanın kendisini sağduyulu ve yansız bir yaklaşımla analiz etmesi, kendini sürekli olarak dürüst sınavlardan geçirmesi anlamına gelir. Başarı için ön koşullardan biri olan kişinin kendisi olması, öncelikle ve kaçınılmaz biçimde kendisini iyi tanımasını zorunlu kılar. Başarı için yola çıkmış kişi, örnekler ve başarı öyküleri kullanır, yorumlar, değerlendirir ama asla kopyalamaz, taklit etmez ve çalmaz. Başarılı insan, sağlıklı bir meyve ağacı gibi olmalıdır. Bir yandan kendi yükselip kök salarken, bir yandan da meyveleri ile insanlara yeni imkânlar sunmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi