
Gürcan Banger
Aynılığın Rahatlığı
Çoğu zaman bir musluktan peş peşe düşen, ama birbirinden farkı olmayan damlalar gibi bir yaşam sürüyoruz. Yakın ve uzak çevremize uyumlu bir şekilde akıp gidiyoruz. Bunun bir başka okuması; dikkate değer bir şey yapmadan, farklı olmak için herhangi bir gayret göstermeden alışılmış biçimde yaşamaktır. Kendi etrafımıza çizdiğimiz ve ‘konfor (rahatlık) bölgesi’ diyebileceğimiz dört duvar benzeri ‘alışkanlıklar tutuk evinde’ ‘tahliyeyi beklemek’ gibi bir şey… Böyle bir görünüm mevcut durumu sürdürme niyetimizi ortaya koyuyor.
Diğer yandan toplumda sosyal, ekonomik, kültürel veya sanatsal başarıları ile öne çıkmış insanların durumu ilgimizi çeker; onlara özeniriz. Bu kişiler bazı özgün özellik ve davranışları ile toplumun kalan kısmından ayrılırlar. Bu insanları fark edilir biçimde özgün yapan şey nedir? Kişilikleri ile yaşam deneyimleri arasındaki farklılık olabilir mi? Farklı ve özgün olmaya eğilimi olmayan kişilerin mevcut durumlarından memnun oldukları, risk almaya ve değişim ile hemhal olmaya istekli olmadıklarını görürüz.
Özgün insanlar ise dikkat çeken merakları ve girişimcilikleri, büyük amaçlara hizmet etme istekleri ve başkalarının ilgisini çekmeye yönelik tarzları ile farklılıklarını ortaya koyarlar. Diğer yandan özgün olma girişimi risklerle karşılaşma ve başarısız olma ihtimalini de içinde taşır. Buna karşılık özgün düşünce, doğru uygulanabilirse toplumsal ve ekonomik yaşamı –en azından kişisel yaşam ekosistemini– değiştirme gücüne sahiptir.
Rahatlık bölgesinin dışına çıkmak kişinin kendisini pek çok imkânlara sahip olan, ama hiç tanımadığı bir gezegende gözlerini açıvermesi gibidir. Bu gezegende yaşamayı başarmak için alışılagelmişlerin dışında yeni beceriler öğrenmek gerekir. Bir başka bakış açısından yeni beceriler öğrenmek rahatlık bölgemizin genişlemesi olarak da yorumlanabilir. Kendi rahatlık bölgelerinin dışında serpilip gelişen bireyleri görmek sık görülen bir durum değildir. Birey açısından kendi rahatlık bölgesini genişletmek beklenmedik risk, tehdit ve ihtimallere karşı beceri geliştirmiş olmak anlamına gelir.
Rahatlık bölgemizi geliştirmemize yardım olacak ve problemlerle baş etmemizi sağlayacak bir dizi temel beceri sayabiliriz. Bunlardan bazıları liderlik, takım çalışması, iletişim, tevazu, farklı kültürlerle empati ve hoşgörü gibi kişiler arası ilişkileri etkileyen becerilerdir. Bunlara disiplin, esneklik, yaratıcılık, yenilikçilik, belirsizlik karşısında tutum, değişim ve beklenti yönetimi ile etik davranış gibi becerileri ekleyebiliriz. Bu beceriler birbirleri ile eklentili olarak bir bütün olarak geliştirildiğinde rahatlık bölgesinin genişlemesine doğrudan ve hızlı etki yaparlar.
Bu kadar çok beceriyi aynı anda nasıl öğrenebiliriz? Bunun var olan, ama pek de fark etmediğimiz yolu iş başı eğitimidir. Bunu –iş her ne ise– işin içinde eğitim olarak da okuyabiliriz. İşe çok daha geniş baktığımızda bu eğitim yaşamsal beceriler geliştirme anlamına gelir. Çoğu zaman örneğin iş ortamında yeni bir pozisyona atandığımızda hangi yeni becerileri edinmemiz gerektiğini, bunun ne anlama geldiğini fark etmeyiz. Pozisyonun gerektirdiği becerilere önceden sahip olmak işte ve günlük yaşamda beklenmedik durumlara karşı donanımlara sahip olmayı sağlar.
Rahatlık bölgesinden çıkmak; yeniliklerle yüzleşmek, meydan okumalara girişmek ve karşımıza çıkacak problemlerle anlamına gelir. Bu süreçte yeni seçimler yapar ve sonuçları ile etkileşmek durumunda oluruz. Bir yandan yeni becerilerle donanırken diğer yandan yeni problemlere çözümler üretmek aynı zamanda yeni bir kişilik yapısı anlamına gelir.
Yaşadığımız ülkeye veya kente oranla farklılıkları olan bir başka ülkeye ve kente gittiğinizi düşünün. Burada yaşama, insanlara ve kültüre ilişkin yepyeni tarzlar göreceksiniz. Rahatlık bölgesinin dışına çıkmak da böyle bir etki yaratır. Yeni deneyimler elde ederiz; bunları mevcut olanlarla kıyaslayarak yeni farklılıkların farkına varırız. Sonuçta; rahatlık bölgemizin dışında yeni deneyimler yaşamak genellikle toplam performans gücümüzü ve başarma kapasitemizi artıcı etkiler yapar.