Bilişim değiştiriyor

Bilgisayarın, sosyal yaşamda daha fazla yer almaya başladığı döneme Bilgi Çağı veya Bilgi Toplumu adını veriyoruz. Bu yeni dönemde sermaye, işgücü, doğal kaynaklar gibi üretim için gerekli olan unsurların arasına bilgi de eklendi. Eklenmekle kalmadı; hızla önem diziliminin ilk sıralarına doğru yol aldı.

Dünyada öyle gelişmeler var ki; bu yönelimlerin başlangıç zamanlarında nasıl sonuçlar vereceğini kestirmek mümkün olmuyor. Ancak bazı olumsuz sonuçları görülmeye başladığında, konu hakkında bazı düşünceler ortaya çıkıyor.

Bilgisayarı, diğer insan buluşlarından ayırt eden bazı temel özellikler var. Bunların başında bilgi depolayabilme ve programlanabilme gelir. Bir diğer özelliği ise çok yüksek hızda işlem yapabilmesidir. Bir insanın yıllarını alabilecek aritmetik işlemleri birkaç saniyeden daha kısa bir sürede doğru biçimde yapabilir.

Sanki bilgisayarın yüksek hız özelliği, sosyal ve ekonomik yaşama da yansıdı. Bilgi Çağı ile birlikte toplumsal hareketliliğin hızı ve ivmesi de arttı. Yaşamın tüm alanlarında değişim, bir ana unsur haline gelirken rekabet sertleşti ve dünya ölçeğinde bir gerçeklik haline dönüştü. Bu durum, toplumda ve bireylerde yeni türden ruhsal travmalar ve rahatsızlıklar oluşturmaya başladı.

Toplum içinde gözlenen ruhsal sorun artışının arkasında, bir ölçüde bilgi toplumunda artan değişim temposunun etkisi de var. Bir örnek vermek gerekirse; yaşı 40’lara varmış olan kuşağın kendi çocukları ile olan kuşak farkı, anne-babaları ile olandan çok daha büyük ve çeşitli…

Yine bu çağda bilginin artan önemi, eğitime daha fazla zaman ayırmayı gerektiriyor. Öğrenilmesi gereken çok daha fazla bilgi var. Bilginin eskime hızı da arttı. Bu durum, özellikle genç insanlarda bir ruhsal gerginlik yaratıyor. Artan eğitim ihtiyacı, işsizlik riski ile birleşince uykusuzluktan başlayan bağımlılık yapan madde kullanımı ile devam eden birtakım olumsuz durumlara yol açıyor. Ülkemizde üniversiteye giriş sınavlarının yarattığı ruhsal sorunları hatırlatmak isterim. Tabii, bu arada orta öğretim düzeyinde seçkin okullara girmek için yapılan yarışı da unutmamak gerekli.

Bilgi toplumunda bilgiden uzak kalma, insanların kolayca sosyal yaşamdan düşmelerine neden oluyor. Bilgi ile birlikte meslekler de hızla eskidiğinden, üretim süreçlerinde kol emeğinin eski değeri kalmadı. Makineleşmenin ve otomasyonun etkileriyle iş bulabilmek için giderek zorlaşıyor.

Bilgi toplumu, geçtiğimiz dönemde 20-25 yıl arasında tamamlanan eğitim sürecini, neredeyse yaşamın tamamına yaydı. Bir başka deyişle; bir işe, bir mesleğe sahip olmak için eğitimin sürekli olarak içinde bulunmak gerekiyor. Yaşamsal eğitime ara verenler, hızla mevzi kaybediyorlar. Kaybettikleri mevziler arasında işleri de olabiliyor. Çünkü rekabet, iş bulma yanında işyerlerinde pozisyon elde etme biçimine de dönüştü. İş dünyası, kendi kuralları içinde çalışanları yarıştırarak daha yüksek verim ve katma değer elde etmeye çalışıyor.

Bilgiye dayalı işlerde çalışan insanlar için gündemde yeni bir sorun var. Eğer tek sahip oldukları unsur işleriyse, büyük bir risk aldıklarının farkında olmalılar. Bilgiden kaynaklanan rekabet, zayıf ve yorgun düştüklerinde işlerini kaybedebilecekleri anlamına gelmektedir. Bu gerçek, bu dönemde özellikle 40-50’li yaşlarla beraber bilgi işçileri için daha doğrudur. Her şeye rağmen ya yaşamsal mesleki eğitimi sürdürmeli ya da ikinci bir çalışma alanı bulup kendini geliştirmeli…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi