1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

"Biz bu şehri Kültür başkenti ilan ettik. Sen nasıl Fuhuş kenti yaparsın?" diye hesap sormaları gerekirdi

Eskişehir'e davet edilip, bir de kahvaltı ile ağırlanan densizin biri Eskişehir'i Fuhuş kenti yapıverdi.
Ortalık ayağa kalktı.
Yaşadığımız bu kentle ilgili yapılan ağır ithamlara büyük bir tepki geldi.
Neredeyse tepki göstermeyen bir tek iktidar partisi kanadı kaldı.
İktidar partisinden sadece Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı (O da bu densizin o sözleri söylediği kahvaltıyı tertip eden isim olması nedeniyle) konuşup;
-"Bu olay bize mal edilemez. Maksadını aşan sözler" falan dedi.
Özellikle açıp sormamıza rağmen.
Ne AKP nin il başkanı ne de Milletvekilleri, gazeteci bozuntusunun söylediği ve Eskişehir'i "Fuhuş kenti" yapan sözler için ağızlarını açmadı.
Bunu niye yapmadılar bilemiyoruz.
Belki, söz konusu yazarın çalıştığı gazete, Başbakana yakın bir gazete olduğu için mi çekindiler.
Yoksa...
İki arada bir derede mi kaldılar? Bilemiyoruz.
Ancak bildiğimiz şu...
Sözde gazetecinin Eskişehir'i Fuhuş kenti ilan eden sözlerine ilk önce AKP il başkanı ve Milletvekilleri karşı çıkmalıydı.
Hatta...
-"Biz bu kenti Türk dünyası Kültür Başkenti ilan ettik. Sen nasıl bu şehre "Fuhuş kenti" nasıl dersin diye, bir de ağzının payını vermeleri gerekiyordu.
Ama yapmadılar...
Gazetecilik yaptığımız bu kente "Fuhuş kenti" denmesi bize dokundu.
Acaba...
"Fuhuş kenti" denilmesi, bu kentin Milletvekilliğini yapmış isimlere hiç dokunmadı mı?
.............
Başbakan'ın ismini kullanmak bu kadar kolay mı?
Hani şu Eskişehir'e gelip, Eskişehir'i Fuhuş kenti ilan eden densizin de görev yaptığı medya kuruluşu Eskişehir için ek hazırlamış.
Bu ek bedava çıkmıyor tabi.
Eskişehirlilerin paralı reklam vermesi lazım ki, medya kuruluşu parsayı toplasın.
Eskişehirliler okunmayan gazeteye niçin ilan versin ki?
Bunun bir tek yolu var.
Herkesi arayıp, bir nevi tehdit edeceksiniz.
Aynen öyle yapılmış burada.
Söylenilenlere bakılırsa...
Tek tek aranmış insanlar.
Önce, söz konusu medyanın Başbakan'a ne kadar yakın olduğu anlatılmış.
Ardından da...
-"Başbakan ayın 17 sinde bu gazetenin Eskişehir ekini masasında görmek istiyor." Denilmiş.
Üstelik bu telefonlar, ilgili medya kuruluşunun görevlileri tarafından değil de, bizzat Eskişehir'de oturan insanlar tarafından açılmış.
Şimdi merak ediyoruz doğrusu.
Başbakan'ın ismini kullanmak bu kadar kolay mı?
Hele hele bir gazeteye paralı reklam toplamak için...
............
Yazımız; Eskişehir'i karalayan sözleri haklı çıkartma çabasında olanlara...
Samimiyetle yazıyorum.
Dışarıdan Eskişehir'e gelmiş biri olsam ve Tren Gar'ında inip, Osmangazi Üniversitesine kadar taksi ile gitsem, yol boyunca 30 tane sorun tespit ederim.
Trafiğinden tutun da, şehri kaplayan kokuya kadar bir dolu olur bu tespitlerim.
Yine dışarıdan gelen biri olarak, bu sorunları şehirle ilgili ilk gözlemlerim olarak söylerim de.
Bunu söylerken bile tedbirli davranıp "Ben böyle gördüm ama bu durum bu derece yaygın mı?" diye de sormadan edemem.
Ancak...
Eskişehir'e 150 kere de gelsem, "iki Travesti ve gece açık mekanlar gördüm" diye bu şehri Fuhuş Kenti ilan etmek, aklımın ucundan bile geçmez.
Ama biri bunu yaptı.
Eskişehir'e gelir gelmez iki travesti ile karşılaştığını (Ne gördüğünden hala emin değiliz) söyleyen Yusuf Ziya Cömert isimli yazar bozuntusu fütursuzca, "Eskişehir Fuhuş kenti olmuş" dedi.
Üstelik...
Eskişehir'de, Eskişehir'in Belediye Başkanı ve Daire müdürleri ile Oda ve Dernek Başkanlarının yanında söyledi bunları.
Söylemekle kalmayıp...
Ertesi gün aynı densiz ifadelerini köşesine taşıdı.
Elbette büyük tepki gördü bu sözler.
Açıklamalar yapıldı, Densiz yazarın çalıştığı gazete yakıldı, davalar açıldı.
Konuya hassasiyet gösterenler, sosyal medya üzerinden tepkisini en ağır biçimde gösterdi.
-"Yaşadığım şehre laf söyletmem" düşüncesi tam anlamıyla hayata geçti.
Eskişehir ile söylenmiş bu ağır sözlere, Eskişehirli gereken cevabı ve tepkiyi verdi.
Vermeye de devam ediyor.
BUNDAN SONRA SÖZÜMÜZ, ESKİŞEHİR'İ AŞAĞILAYAN SÖZÜ HAKLI ÇIKARMA PEŞİNDE KOŞANLARA.
Ancak...
Birileri var ki, olayın siyasi boyutta zarar vereceği endişesine kapılıp, söylenilen sözleri haklı çıkarma çabasına düşmüş.
Söylenilen lafların birilerine siyaseten zarar vereceği endişesi öylesine can derdine düşürmüş ki bu söylediğimiz insanları, adeta Fuhuş kenti ilan edilen şehirde kendisinin, ailesinin ve yakınlarının yaşadığını bile unutuvermiş.
-"Ne var canım bunda. Adam tamamen yanlış da söylemiyor" diye başlayan cümleler kurulmaya başlanmış o telaşla.
-"Aslında konuyu şu açıdan da değerlendirmek lazım" gibi cümlelerle başlayıp, hedef saptırmaya, böylelikle olabilecek siyasi zararı ortadan kaldırmaya yönelik stoperler çıkmış ortaya.
İşte bu insanlara söyleyecek iki çift lafımız var...
Eskişehir ile ilgili söylenmiş bu sözlerin siyaseten kimseye faydası da zararı da olmaz.
O yüzden gönülleri rahat olsun.
Ancak...
Üzerini kapatmaya çalıştıkları bu sözlerin yaşadıkları şehre zarar vereceği apaçık ortadadır.
Eğer ailesi ve sülalesi ile birlikte yaşadığı kentte bu ithamları içlerine sindirebiliyorlarsa...
Onlara söylenecek hiçbir şey yoktur.
Çünkü...
İthamı kabul eden, o gerçeğin de bir parçası olmayı kabul etmiş sayılır...
.........
Biraz da gülmek lazım
Amerika'da 22 no"lu karayolunda, devriye görevi yapan bir otoyol polisi arabasından yolu takip ederken, bir araba görmüş. Bu aracı radarla incelemiş ve minimum 50 km. ile gidilmesi gereken yolda bu aracın tam 22 km./saatle gittiğini fark etmiş. Bu araba yolu tıkıyormuş. Ve aracı durdurup sürücüyü uyarmaya karar vermiş. Ve aracın peşinden gidip aracı durdurmuş, birde ne görsün. Aracı kullanan çok yaşlı bir teyze. Ve aracın arkasındaki koltuklarda da çok korkmuş 3 tane yaşlı teyze daha var.Polisi görünce yaşlı sürücü: Polis bey çok mu hızlı gidiyordum? Diye endişe ile sormuş. Polis demiş ki; hanımefendi, hızlı değil, aksine çok yavaş gidiyorsunuz Ve bütün otoyol trafiğini etkiliyor! Radardan gördüğüm kadarıyla 22 km. hızla gidiyorsunuz.Yaşlı teyze: Ama, otoyolun girişinde 22 yazıyordu ve bende bu hıza uymak istedim! Polis: Teyzeciğim demiş, o 22 otoyolun numarası. Bu yolda min.50 km hızla gitmelisiniz. Kadın tamam, bundan sonra hızlanacağım demiş. Polis tam kendi arabasına giderken, gözü yine arkada oturan, hiç konuşmayan ve çok korkmuş 3 yaşlı teyzeye kaymış.
Ve sormaya karar vermiş sürücüye.
Teyzeciğim bir şey sorabilir miyim? Bu arkada oturan kişilerin nesi var? Çok korkmuş gözüküyorlar, sanki dillerini yutmuşlar
gibi! Kadın şöyle cevap vermiş: Valla bende anlamadım, 250 no'lu karayolundan çıktıktan beri böyleler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi