Karayolları Çevreyolu yapıyor, Organize Sanayi Bölgesi ile bağlantısı için;
-"Belediye yapsın bağlantıyı" diyor.
Belediye de çıkıp;
-"Bana ne başladığın gibi yap. Çevreyolunu yaparken bana mı sordun?" diye cevap veriyor.
İstasyon köprüsü yıkılacak...
Köprü DDY nin...
DDY çıkıp "Belediye yıksın" diyor...
Belediye ise;
-"Bana ne, köprü kiminse o yıksın. Ben başkasının köprüsünü nasıl yıkarım" diyor.
Bağlar Caddesi'nden Anadolu Üniversitesine doğru gittiğinizde, sağ tarafa, yani Çevre yoluna çıkamıyorsunuz.
Niye?
Çünkü yol açımlamamış.
Niye açılmamış yol?
Çünkü orada bulunan evler istimlâk edilecekmiş.
Kim yapacak istimlaki?
Çevreyolunu yapan karayolları;
-"Bu iş belediyelerin görevi diyor"
Belediyeler de;
-"Kardeşim, Çevreyolunu yapan sen değil misin? O halde istimlakleri niye bana yaptırıyorsun? " diyor.
Gelelim Stadyumun üzerinin kapatılması meselesine.
Stadyumun üzerini kapatma sözü veren ve bunun için de bütçeye para ayıran Büyükşehir belediyesi;
-"Stadyum bizim malımız değil. Spor bakanlığının uhdesinde olan bir yer. Bana bu güne kadar "Stadın üzerini kapat" diye bir yazı gelmedi. Ben nasıl olur da başkasının malının üzerini kapatırım?" diyor.
Stadın sahibi olan Bakanlık ise;
-"Buna ne gerek var. Kapatılacaksa kapatılır" cevabı veriyor.
İşte bu yüzden, Eskişehir'de olacak hiçbir iş olmuyor.
Ne Stadyumun üzeri kapanıyor, Ne Anadolu Üniversitesinin önünden sağ tarafa dönüp, Çevreyoluna çıkılıyor ne de istasyon köprüsü yıkılabiliyor.
Netice...
Her zaman olduğu gibi güç gösterisi devam ediyor.
Bunun çilesini kimin çektiğini ise söylemeye gerek bile yok.