Eskişehir son üç aydır Türkiye'nin gündeminde.
Eskişehir'i ülke gündemine taşıyan olay ise, seri işlenen cinayetler.
Bir adam çıkıyor, hayvan anlaşmazlığı nedeniyle oluşan husumeti içinde biriktirerek, bir iftar vakti bastığı evde 4 kişiyi pompalı tüfekle öldürüp, katliam yapıyor.
Sonra da sırra kadem basıyor.
Bu gerçekten yaşanmış büyük bir facia.
Ancak...
Facianın daha büyüğü, sonradan geliyor.
Aynı aileden dört kişiyi acımasızca öldüren cani, cinayetlerine devam edeceği haberini yolluyor.
-"Ailenin son ferdini öldürdükten sonra teslim olacağım" diye haber gönderiyor.
Aradan 2,5 ay geçiyor.
Katilden haber yok. Bulunamıyor.
Geçtiğimiz hafta, yine aynı evi basıyor katil.
Pencereden, aynı ailenin, bir önceki olayda yaralı olarak kurtulan gencin üzerine kurşun yağdırarak, yine kayıplara karışıyor.
Ve önceki gün, son kurbanını da alıyor katil.
Sonrasında ise, jandarma tarafından yakalanıyor.
Hem de bir duvar dibinde ve kalbini tutar halde.
Kim ne derse desin, acımasız katilin son aldığı iki can, göz göre göre gerçekleşmiş, daha doğrusu engellenememiş bir olaydır.
Katilin "Hepsini öldüreceğim" dediği bilinmesine rağmen, Devlet son iki cinayete kurban giden iki vatandaşını ne yazık ki koruyamamıştır.
Seri katilin yakalanamamasında ki zafiyet, son iki cinayete kurban gidenlerin korunamamış olmasıyla da devam etmiştir.
Başka bir ülkede, böylesine yaşanan zafiyetler, beraberinde istifaları ve sorumlular hakkında açılan davaları da beraberinde getirir.
Umarız...
Son iki cinayette sorumluluğu bulunanlar için gereği neyse yapılır.