
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
DİL MİLLETİN SİMGESİDİR
1973 mezunları Deniz Astsubayları, Geleneksel Toplantısında, Antalya'da çevreyi de gezme fırsatı bulduk. Dikkat ettik. Her tarafta yabancı isimler vardı. Kendimizi, adeta yabancı ülkede hissettik. Maalesef Türkiye'de, yabancı kelime kullanmak adeta moda oldu.
Eğitimde de aynı yanlışlık Yabancı dille öğretim yapan, kolejlerle yapılıyor. Veliler, bu kolejlerde, çocuklarını okutmak için, adeta yarış yaptılar. Oysa ülkemizde, kaliteli ve nitelikli eğitim, yalnız Türkçe ile eşdeğer.
Bugünde aynı hatayı, para kazanmak için, turizmde yapıyoruz. Ülkemizde millet ve devlet zarar görecekmiş, kimsenin umurunda değildir. Oysa millet olmanın bazı değerleri kaybedildiği zaman, onları para ile geri getirilmesi mümkün değildir. Ayrıca bu tür gelişmeler, ülkemizde, birlik berberliği ve sahip olduğumuz değerleri yok eder.
Rahmetli Turgut ÖZAKMAN' ın, "DİRLİĞİN, BİRLİĞİN, DİLİN, BENLİĞİN, TARİHİN, YURDUN, ADIN, BİR KEZ DAHA GİDERSE, BİR DAHA HİÇ GERİ DÖMEZ..." uyarısı hayata geçer. Son pişmanlık da fayda vermez.
Hülasa ülkemizin, özellikle de turizmin yoğun olduğu kentlerde, hatta Eskişehir'de her geçen gün yabancı kelimelerle açılan işyerleri, hızla artıyor. Bazı sokak ve caddelerde, insan kendisini, başka bir ülkede hisseder gibi oluyor. Tehlikeyi görenler, azda sayıda da olsa sıkça gündeme getiriyorlar. Ancak gözle görülen ve elle tutulan, bir gelişme yok.
Oysa Fransa'da,1994 yılında, 665 sayılı bir kanunun 9. maddesine göre, Fransa'da bir malın reklamı, yabancı kelimelerle yapılamaz. Bir taşınmaz mal üzerinde, bir gözlüğün,iç çamaşırın,kumaşın reklamı yabancı kelimelerle yapılmış ise,ilgili belediye,o taşınmaz mal sahibine ikazda bulunur. Mal sahibi, ilgililerin uyarısını dikkate almazsa, gerekeni belediye yapar ve harcadığı parayı da mal sahibinden tahsil eder. Gerekirse de o gayri menkulü istimlak bile eder. Fransa'da hiçbir devlet adamı, uluslararası toplantılarda, Fransızca' dan başka bir dille konuşamaz.
Belçika'nın, Brüksel kentinde bir işadamımız, "Sultan Kebap" isimli bir lokanta açmış, Belçikalı kadınlar, ellerinde pankartlarla, ismi protesto etmişler. Ve Türkçe ismin kaldırılmasını istemişlerdi. Yine ABD'de, İngilizce, Almanya' da Almanca, konuşmayanlar, toplumdan soyutlanır, hatta isteklerine cevap bile verilmez.
Türkiye'de, benzer yasal tedbirlerin alınması zorunludur. Ülkemizde de Fransa'da olduğu gibi, yabancı isimlerle işyeri açılmamalıdır. Eğitimin tamamı Türkçe olarak gerçekleştirilmelidir. Yine Fransa'daki gibi, üretilen mallar, yabancı isimlerle, pazara sürülmemeli, Medyada da Türkçe kullanma zorunluluğu getirilmelidir. Türk devlet adamları da, uluslararası toplantılarda, Türkçe konuşmalıdır. Bu alanda yasal önlemde alınmalıdır.
Hatırlıyorum da geçmiş yıllarda, Ak Parti Eskişehir Milletvekili Sayın Fahri KESKİN ve Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt AKGÜN, Türkçe' nin korunması için, TBMM'ne kanun teklifi sunmuşlardı. Maalesef teklif yasalaşarak, hayata geçirilmedi.
Türkçe' nin korunmasında ve kullanılmasında, en büyük görev, kişi/kişilere ve kurum/kuruluşlara düşmektedir. Tüm icraatlarda ve sohbetlerde, mutlaka Türkçe kullanılmalı, yabancı kelime kullananlar da mutlaka ikaz edilmelidir.
Türkçe milli kültürümüzün ilerlemesi ve yayılmasında, kaliteli eğitimin gerçekleşmesinde önemli bir araç olduğu gibi, Milli duyguların gelişmesinde, bağımsızlığımızın ve ülke bütünlüğümüzün korunmasında, olmazsa olmaz konumdadır.
Dil, bir milletin kültürel değerlerinin başında gelir. Aynı dili konuşan insanlar, millet denilen sosyal varlığın temelini oluşturur. Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran, bir vasıta olduğu için, insan topluluklarını, bir yığın veya kitle olmaktan kurtararak, aralarında duygu ve düşünce birliği olan bir toplum hâline getirir...
Dil, kişi/kişilere, toplumunun bağışladığı, en büyük miras ve donanımdır. Bu donanıma yabancılaşma insanların içinde yaşadıkları topluma yabancılaşmasını da beraberinde getirmektedir. Çünkü insanların yaşadıkları topluma yabancılaşmadan, ona uyum sağlayarak, yani sosyalleşerek hayatlarını devam ettirmeleri, o toplumun kültürünü, inanç ve değerlerini benimsemeleriyle gerçekleşmektedir. Bu ise nesillere, dil yoluyla aktarılabilir.
Dünyada, her milletin, her tolumun, mutlaka bir dili de vardır. Dilsiz millet olamaz ve olamamıştır. Ana dilimiz, TÜRKÇE ise kültür davamızın bel kemiğidir. Onu kuvvetli ve düzgün tutmak ve inkişaf ettirmek hususunda, sarf edilecek bütün emeklerin, ne kadar yerinde olduğunu, arz etmemize ihtiyaç bile yoktur.
Ayrıca bir toplumun, kültürünün temelini oluşturan da, insan topluluğunu yaratan da, dildir. Dilini yüceltemeyen ülkelerin, hatta toplumların, zamanla başka dil ve kültürlerin tutsaklığında, debelenmesi ve kültürünü unutarak yabancılaşması kaçınılmazdır. O nedenle de para kazanma uğruna, TÜRKÇEMİZİ göz ardı eden kesimler, bilerek veya bilmeyerek, yabancı dilleri kullanarak, ülkemize ve Türk dünyasına, ihanet içindedir.