
Fatma Yüzer Deniz
Kötüler birbirini yiyene kadar
Toplumun içinde en çok canımı acıtan şey şu: İyi ve yetenekli insanların kabuğuna çekilmesi. Hani ekonomi literatüründe bir söz vardır, *“Kötü para iyi parayı kovar”* diye. İşte bugünlerde kötü insanlar da iyi insanları kovuyor, soyutluyor, yalnızlaştırıyor.
Etrafıma bakıyorum, özellikle siyasette… Sözünde durmayan, bir günde saf değiştiren, dün birbirine ağır hakaretler eden insanların çıkarlar uğruna el sıkışabildiğini görüyorum. Demokrasi, adalet gibi kavramlar ise onların dilinde sadece iktidarı ele geçirene kadar var. Gücü ele geçirince, bu kavramları çıkarlarına göre eğip büküyorlar.
Ünlü sosyolog Alfred Adler’in de işaret ettiği gibi, ilkel insanın en temel özelliği güce sorgulamadan itaat etmek. Gelişmemiş toplumlar, kendi öz değerlerini kenara itip güce yaslanarak varlık gösteriyor. Bu ortamda vasat insan, güçlüden yana tavır alarak bilgili, erdemli, yetenekli insanları dışlıyor. Kötülük kümeleniyor.
İyi insan ise, “Ben böyle bir ortamda ne yapayım?” diyerek kabuğuna çekiliyor. İşte bugün toplumumuzun en büyük sorunu tam da bu: Değer yargıları gelişmiş insan ile, “güç ve çıkar için her şey mubah” diyen insanların mücadelesi.
Bu yüzden kaos büyüyor. Beyinler beyinlerle çarpışmıyor; onun yerine entrikalar, ayak oyunları ve kirli ittifaklar sahneye çıkıyor. İyi niyetiyle var olmaya çalışan insan bir süre sonra yoruluyor. Sonuç ise: ahlaki, siyasi, hatta ticari çürüme. Çünkü insanlar mücadele etmekten üretmeye, yaratmaya fırsat bulamıyor. Sanat bile bu güç oyunlarının gölgesinde nefes alamıyor.
Vasat insan, gücün yanında sorgulamadan hizaya girmekten ve erdemli insanı dışlamaktan mutlu oluyor. Oysa entelektüel kapasitesi yüksek olanlar her şeyi görüyor ama çamura girmek istemiyor. Böylece mağdurlar artıyor, sorunlar büyüyor ve güç dengesi çoğu zaman kötüler lehine işliyor… ta ki kötüler birbirini yemeye başlayana kadar.