Gürcan Banger
Doğum günü ya da değişim eşiği
Çaydanlıktaki su, altında yanan ateşten dolayı belli bir hızda ısınır. Suyun sıcaklığı arttığı halde bir süre için suyun halinde değişiklik görmeyiz. Öyle bir an gelir ki; su, buhar olmaya başlar. Bu anda çaydanlıktaki su yeterince enerji almış ve onun için değişim zamanı gelmiştir. İnsanın yaşamında da böyle eşikler var.
Suyun ısı enerjisini biriktirdiği gibi, adım adım yaşam deneyimi biriktiriyoruz. Eşiğe vardığımızda; ya kendimiz değişim için bilinçli bir karar alıyoruz ya da biriken enerji (deneyim) bizi değişim uçurumuna ittiriveriyor.
Sorunlarımız, bunlara ilişkin şikâyetlerimiz var. Kimi zaman sessizliğe bürünerek, bazen ise konularımızı sesli olarak dile getiriyoruz. Eğer sorunlarımızı ya da önemli bulduğumuz bir çözümsüzlüğü bir kriz durumu olarak tespit edersek; çoğu zaman şikâyetler, değişimi erteleyip krizi yumuşatan etki yapıyor.
Pek çoğumuz, yaşamımızdaki olumsuzlukları basit anlamda kader olarak anlayıp düzeltmek için çaba göstermeyi akıl etmeyiz. Hâlbuki isteklerimiz ve özlemlerimiz önemlidir ama en az o kadar da emek vermek gereklidir. “Ben sevgi dolu bir insanım ama sevenim yok” diye yakınırız. Kendimizin sevgi ifade modelimizi gözden geçirmek aklımıza gelmez.
“Ben yetenekli bir insanım ama değerlendirebileceğim fırsatlar ve şanslar yok” diye sızlanırız. Ama yetenek ve becerilerimizi değerlendirebilecek fırsatlar yaratmak için gerekli araştırma çabasını göstermeyiz. “Onların parası çok; ama ben meteliğe kurşun atıyorum” diye dertleniriz. Ama güzel bir yaşam için gerekli parayı elde edecek girişimlerde bulunmaktan korkarız. Kazancın kaynağının akılla donatılmış risk ve girişimcilik olduğunu aklımıza bile getirmeyiz.
“Ben zavallı bir insanım; hep veriyorum ama karşılığında bir şey alamıyorum” diye fedakârlık adına hayıflanırız. Ama yaptığımızın ‘fedakârlık mı yoksa kendimizi harcamak mı’ olduğunu düşünmeyiz bile. Kendi karanlığımıza düşüp yaşamsal ilişkilerimizde neleri yanlış yaptığımızı sorgulamayız. Çoğu zaman ruh halimizi iyileştirmek için yardım almayı istemek, bu yönlü çaba göstermek zor gelir.
“Şu zaman şu fırsatı değerlendirseydim şimdi çok daha iyi mevkilerde olacaktım” diye başımızı duvarlara vururuz. Ama bu karamsarlığın önümüzdeki yeni fırsatları ve şansları görmemize engel olduğunu fark etmeyiz. Yaşamın bir ayna olduğunu, onun önünde nasıl durursan bunu sana yansıttığını doğru biçimde kavramayız.
“Gücümü yitirdim, elimden bir şey gelmiyor” diye kendimizi tembelliğin kollarına teslim ederiz. Ama bizden çok daha olumsuz koşullarda başarılı olan insanların bulunduğunu göremeyiz. Yaşamın en ağır koşullar da bile devam ettiğini fark etmeyiz. Yaşamın bizzat kendisinin bir şans olduğunu göremeyiz. Çoğu zaman kolay başarı elde etmiş olanlar, gayretimizi ve azmimizi kırıcı etki yapar.
Yaşamda başarının birinci adımı, iyi niyetli ve olumlu olmayı becerebilmektir. Önce geleceğe iyi niyetle, ümitle ve sevinçle bakabilmeyi becermemiz gerekir. Yaşama gülümsediğimizde yaşam da bize gülümseyecek; fırsatları görmemizi ve şansları yakalamamızı sağlayacaktır. Her birimizin değişim için bizi sıçratacak bir eşiğe ihtiyacı var. Bazen bir doğum gününü kendimize armağan ederek o eşiğe vardığımızı dünyaya ilan ediyoruz. Kutlu olsun.
Mesela, hedeflerimiz olsa…
01 Kasım 2025 Cumartesi 00:05Bir tutam daha kişisel gelişim
31 Ekim 2025 Cuma 00:05Kişisel gelişim üzerine
30 Ekim 2025 Perşembe 00:05Değerleriyle Cumhuriyet
29 Ekim 2025 Çarşamba 00:05Değişimin müzik boyutu
28 Ekim 2025 Salı 00:05Ödüllü siyaset
27 Ekim 2025 Pazartesi 00:05Aşkın özü
25 Ekim 2025 Cumartesi 00:06Kavşaklar zinciri olarak yaşam
24 Ekim 2025 Cuma 00:05Yeni güne başlarken
23 Ekim 2025 Perşembe 00:05Yaşamdan ne umduğumuz…
22 Ekim 2025 Çarşamba 00:05