Pek farkında değil ama Eskişehir eğitimi çokta parlak günlerden geçmiyor.
Şöyle ki;
Yakın geçmişe kadar bu şehrin eğitimde aldığı başarıları gururla gazetemiz sütunlarına eklerdik.
Yurt genelinde yapılan sınavlarda başarılı olan öğrencilerimizi vitrine çıkarırdık.
Üniversite sınavlarında Eskişehir'in ikinci ya da üçüncü olmasını bile başarısızlık sayardık.
Eskişehir'i bu konuda geçen illeri adeta kıskanırdık...
HHH
O günlerden bu günlere çok fazla zaman geçmedi aslında...
Ancak gazetelerdeki eğitime dair haberler çok değişti.
Neredeyse her gün bir taciz skandalı patlıyor.
Veliler endişeli.
Çocuklarını okula gönderirken bir taraftanda korku hisseni yaşıyorlar.
Böyle bir ortamda başarı gelir mi?
Gelmez elbette.
HHH
O zaman bu şehrin eğitim nasıl oldu da bu noktaya geldi diye düşünmek gerek.
Daha doğrusu;
Eskişehir eğitiminin ve okullarının nasıl yönetildiğine göz atmak lazım!
Böyle yapınca da karşımıza hiçte istemediğimiz bir tablo çıkıyor.
Birbirleri ile çekişen müdürler, koltuk kavgaları, sendika mücadeleleri, siyasi müdahaleler, aile birliği saltanatları falan...
İşte Eskişehir eğitimi son 10 yıldır hep bu tartışmalarla gündemde.
Çok yazılıp çizilmiyor, gündeme gelmiyor ama durum bu...
Ee, böyle olunca da sınıflara bakacak kimse kalmıyor.
O dersliklerde nasıl eğitim yapılıyor haberimiz yok!
Ne kadar acı bir tablo değil mi?

ŞEHRİ YÖNRETENLERE
ESES İÇİN BİR GÖREV DAHA!

Gaziantep'te alınan karar şehri ayağa kaldırdı.
Başkanlar, vekiller hatta bakan hemen haksız kararı durdurmak için harekete geçti.
Gaziantep'e Eskişehir taraftarının alınmayacak olması karşısında kimse kayıtsız kalamadı.
İktidar, muhalefet falan kimse bulunduğu pozisyona bakmadan haksızlığa karşı dik durup kararı düzelttirdi.
***
Gaziantep maçında seyircinin olmasının önemi ortayla çıktı.
Boffin'in son andaki penaltısında yaratılan sinerjinin önemini kimse inkar edemez.
O statta bulunan taraftar Boffin'e inancını göstermese, belki o penaltı sıradan bir kalecinin sıradan bir penaltıya duruşu gibi olacaktı.
Ama olmadı.
Stadyumdakiler inandı, Boffin'i konsantre etti ve sonuçta puan kurtarıldı.
***
Şimdi bir o kadar önemli bir görev daha kenti yönetenleri bekliyor.
O görev hafta sonu oynanacak olan karşılaşmalar ile ilgili.
Son iki hafta öncesi tüm maçların aynı gün ve saatte oynanması sağlanmalı.
Öyle ki, özellikle alt grupta bulunan takımlar ve rakipleri, bir önceki maçların skorlarına göre pozisyon almasın.
"Bana bir puan yetiyor" tarzı düşünceler oluşmasın.
Veyahutta ; "Rakip yenilmezse kümede kalır" psikolojisi rakip takımlarda oluşmasın.
Kimse, kimse için rehavete girmesin.
En önemlisi;
Şikeye dair tek bir endişeye dahi yer verilmesin.
***
TFF'nin maç programı ortada.
Bu nedenle, bu programın değiştirilmesi için itici güç gerekiyor.
Bu güç ise Gaziantep maçı öncesinde kendisini gösterdi.
Ligin bitimine iki hafta kala o güce Eskişehirspor'un yine ihtiyacı var.
O nedenle Eskişehirspor adına görevimizi yapalım.
Şehrin tüm kesimlerini maçların aynı gün oynanması adına gündem oluşturmaya ve bu gündeme katkı vermeye çağıralım.
Çünkü bu hafta sonu bir şehrin kaderinin çizileceği güne giriyoruz...
Böylesi bir günde takımımıza gereken ne varsa yapmak hepimizin birincil görevi...
Unutulmamalı ki, Es-Es düşerse hepimiz düşeriz...