Eleştirinin Kırılgan Zemini

Arkadaşlıkta ana eksen olmamakla birlikte bu tür bir ilişkide karşılıklı yarar değiş tokuşu önemli olabilir. Ama arkadaşlığın özü olan karşılıklılık, esas olarak değer verme üzerinde yükselir. Arkadaşlar birbirlerine sağladıkları yarardan veya kişisel beceri, yetenek ve imkânlarından bağımsız olarak ilişkide bulunduğu insanı değerli ve önemli bulurlar.

Arkadaşlığın temellendiği ana dayanaklardan biri karşılıklı değer verme ve bunu sürdürme olgusudur. Bir omurga özelliğindeki bu gerçek aynı zamanda arkadaşlığın ciddi biçimde zarar görebileceği unsurların başında gelir. Çünkü karşılıklı değer olgusunda meydana gelecek bir olumsuzluk arkadaşlık sisteminin tümünün zedelenmesine yol açar.

Değer vermenin en belirgin işareti, değerin karşılığı olan özenin gösterilmesidir. Arkadaşlık türünde bir ilişki içinde hepimiz değerli ve önemli bulunmak isteriz. Kendi benliğimizde bir değer üretmek, bunu yaşamın vitrininde sergilemek ve karşılığında takdir ve ilgi görmek isteriz. Arkadaşlık bu süreci gerçekleştirmek için uygun ortamlardan biridir. Beklentilerimizin karşılığı ise özenle donanmış ilgidir. Dolayısıyla karşılıklı güveni de sarsabilecek olan özen zafiyeti arkadaşlığı zedeleyen bir sorun olarak ortaya çıkar.

Arkadaşlığın sürdürülebilirliği açısından, haklı veya haksız nedenlerle oluşan özensizlik algısının fark edildiği anda düzeltmek üzerine girmek ve sorunu çözücü girişimlerde bulunmak gerekir. Bunu hangi taraf yapmalıdır? Bunun cevabı basitçe söylendiğinde sorunu ilk fark edendir. Kimin hatalı olduğundan daha önemli olan şey, problemin aşılması için girişimde bulunma gereğidir.

İdeal arkadaşlığın omurgasını oluşturan bir başka eksenin açıklık ve açık sözlülük olduğundan söz etmiştim. Bu durum, arkadaşlığın taraflarının eleştiri yapma konusundaki görev, hak ve özgürlüğü anlamına gelir. Ama ne yazık ki, eleştiri karşısında tepkisel davranmadan sapasağlam durabilmek eleştiri yapmak kadar kolay değildir. Ayrıca eleştiri ile karalama ve kötüleme arasındaki sınır da –hem eleştiren hem de eleştirilen için– çoğu zaman ihlale veya yanlış anlamaya izin verecek kadar belirsizdir. Arkadaşlık bir yönüyle kişinin ürettiği değerin ‘ilişki vitrininde’ sunulması olduğundan çoğu durumda eleştiri sergilenen değerin beğenilip benimsenmediği olarak yorumlanır.

Eleştiri karşısında dayanıklı ve makul olabilmek sadece iyi niyetle edinilecek bir beceri değildir. Bunu edinmek için yaşamın içinde kültürel ve fiili deneyimlerle yaşanması ve gerekli derslerin çıkarılıp özümsenmesi gerekir. Diğer yandan eleştiri başlı başına bir iletişim konusudur. Başta eleştiren olmak üzere taraflar bu amaçlı iletişimde doğru dil, kanal ve tarzının seçimine özen göstermek zorundadır. Örneğin yaşamsal önemi olan eleştiri konularında sosyal medyanın yazılı sohbet ortamları doğru kanal olamıyor. Eleştiri gibi hassas konularda beden dilinin de görülüp algılanabileceği yüz yüze görüşmenin öncelikli tercih olması gerektiği kanaatindeyim.

Eleştiriye bir de eleştirilen açısından bakalım. Eleştiri yapanın niyeti nedir? Eleştirdiği arkadaşını aşağılamak, değersizleştirmek veya kendisinden daha aşağı bir konuma çekmek mi? Gerçek durum bu ise o zaman arkadaşlık ilişkisinde temelden bir sorun var demektir. Böyle bir hal olmadığı halde eleştirilen kişi kendisine yöneltilen eleştiriyi bir karalama veya kötüleme olarak algılıyorsa, bu durumda değişime ihtiyaç duyuran bir kişisel ‘negatif zihin haritasından’ söz edebiliriz. Eleştirinin amacı, arkadaşın yarattığı ve kendi benlik vitrininde sunduğu değerin iyileştirilmesi ve geliştirilmesidir. Bu gerçek, karşılıklı olarak doğru anlaşıldığı sürece arkadaşlık sağlamlaşır ve sürdürülebilirlik yönünden güçlenir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi