4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
ELİ ÖPÜLECEK ÖĞRETMENLER...
Ankara' da, sohbetlerde, emekli öğretmenlerde gündeme geldi. Çok olumlu görüşlere, tanık olduk. Elbette ömürlerinin dinamik yıllarını, mesleğine vermiş emekli öğretmenler, rahatlık içinde yaşatmak, en azından hatırlanmak isterler. . Ancak bugün ülkemizde, emekli öğretmenler, hatırlanmadıkları gibi, geçim sıkıntısı içindedir. Bir kısmı ilerlemiş yaşlarıyla, zoraki çeşitli işlerde çalışarak, ailesini geçindirebilmek zorunda
Emekli öğretmenlerimizin sorunlarına, çözüm bulmamak, hiç olmazsa sene de bir günde olsa, öğretmenler gününde, hatırlamamak emekli öğretmenlerimize karşı vefasızlık değil de nedir?
Oysa onlar, "Öğretmen Okulu Marşı" ile coşan, Türk Bayrağının dalgalandığı her yerde görev yaparım düşüncesi ile mezun olan, vatanın, en ücra köşesinde, meslek onuru ve bilinci ile hizmet yapan, emekli öğretmenlerimizdir.
Onlar, Cumhuriyetin, eli öpülecek öğretmenleri idi. Kar tipi, çamur demeden okulunu köylü vatandaşla birlikte yapan, tamir eden, köylüyü bilgisi ile ışıklandıran, Beş numaralı gaz lambasında, plan yapan, kitap okuyan, mahmurlaşan gözlerle daha çok okumaya kendisini adayan, öğrencilerini geleceğe hazırlamak için, caba gösteren öğretmenlerdi.
Sorumluluk, çalışkanlık, fedakârlık, örnekleri bırakan onlar, Cumhuriyetimizin o coşkun ve heyecanlı "fikir taşıyıcılarıydı" Bütün vatan sathında, "Atatürkçü Düşünce" nin, ışığı ve meşalesi ile bizlere bir ışık, bir yön oldular. Köyden şehre gelmek için, balçık çamurlara bata, çıka, ya da hasta çocuğunu, muayene ettirmek için "Öküz arabası" nın ağır, ağır yol kat etmesine sabrettiler.
Aslında öğretmenlik mesleği zor, bir o kadarda, zevkli bir iştir. Ayrıca herkes öğretmen olamaz. Öğretmen olsa bile, başarılı olamaz. Çünkü her öğretmen mesleğini, özellikle de insanı sevecek, her öğrencisine eşit davranacak, sınıf, cinsiyet, sosyal statü, şöhretli, din, dil ayrımı yapmayacaktır.
Bütün zorluklara rağmen, çalışma azimlerinden bir şey kaybetmediler. Köyüne, ya da şehre ulaştığında, yüzünde mütevekkil insanlara yaraşan o dost canlısı yüzünde kutsal bir görevi yapmanın huzuru içinde yorgunluğunu, sıcak buğulu, buram, buram kokan çayını yudumlarken, çıkarmaya çalıştılar.
Köy odalarında, yaptıkları sohbetleri hiç unutmadılar. Arkadaşları, dostları saf ve temiz köylülerdi. Onlar öğretmensiz, öğretmenlerimiz de onlarsız yapamıyorlardı. Köyünü, öğrencilerini, köylü dostlarını hep özlediler. Ahmet, Hüseyin ve Fatma kızı nasıl yetiştirebilirim diye akşamları, beş numaralı lambanın ışığında biteviye düşündüler.
Bir serencam-ı ömürlerinde, daha neler vardı kim bilir. Anılarını sadece gönül dostlarına anlatırlar. O günler yaşar ve yaşatırlar. İçlerinde, müthiş bir özgüven var. Fakat hiç belli etmezler. Biliyorlardı ki mütevazılık, onların ilkesiydi. Oysa onlar, çok şey başarmışlardı da bugünkü nesiller bilmiyordu.
Yine onlar, zor koşullar altında canları pahasına görev yaptılar. Salt öğretmen olarak değil, birer aydın olarak da topluma hizmet ettiler.
Bu öğretmenlerimizden biri de Emekli öğretmen, Sayın Haşmet PORSUK' tur. İcraatı, kılık ve kıyafeti ve hal ve hareketleri ile örnek bir öğretmendir. Hayatı boyunca, daima doğruları söyledi ve doğrudan yana oldu. Verdiği sözde durdu. Sorumluluklarını yerine getirdi. Dürüst ve adaletli oldu. Zengin-yoksul, kadın-erkek, ırk ve renk ayrımı yapmaz. Kimseyi küçümsemez. Her zaman mesleğinin gereğini yapar.
Sayın PORSUK, işinin ehli öğretmendir. Elbette işinin ehli olmak, sadece deneyim ve bilgi sahibi olmak demek değildir. İşinin ehli, her şeyi bilen, kendisi çözen kişi hiç değildir. Tam tersine, bildiğini, çok iyi bilen, iyi gözlem yapan, bunları da icraatına yansıtan, her zaman güven ve ihtiyaç duyulan, kişidir.
Sayın PORSUK, veli, öğretmen ve öğrencilere karşı, açık görüşlü ve objektifti. Öğrencilerin beklenti ve gereksinmelerini dikkate alırdı. Eğitimle ilgili sorunları, bilimsel yöntemlerle araştırır, öğrencileri yetenekleri doğrultusunda yönlendirmek gerektiğini, her vesile vurgulardı. Yenilik ve gelişmelere açıktır. Kendini sürekli yeniler. Toplumsal değişmeleri, çok iyi yorumlar. Her türlü ilişkide, eğitimciliğini hep ön planda tutar.
Sayın PORSUK, görevli olduğu yıllarda, hiçbir "HİÇ BİR MADDİ" karşılık düşünmeden, öğrencilerini, her gün mesai bitiminde, sürekli çalıştırdı. Bu fedakârlığının mükâfatını, her meslekte görev alan onlarca öğrencisi ile gördü.
Sayın Haşmet PORSUK için, emeklilik, hayatında bir halkadır. Fakat kesinlikle de son halka değildir ve olamaz da. O' nun, meslek hayatı, emeklilikle değil, Ancak ebediyete intikalle biter.
Sayın Haşmet PORSUK' u, kutluyoruz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.