
Fatma Yüzer Deniz
Eskişehir Modeli: Yerelden Yükselen Bir Vizyon
Geçtiğimiz günlerde Yerel Reform Girişimi Derneği ile Eskişehir Kent Konseyi’nin ortaklaşa düzenlediği, “Büyükşehir Belediyeciliğinin Geleceği” başlıklı panele katıldım. Son dönemde neredeyse her gün bir yönüyle gündemde olan belediyecilik konusunun, bu kadar çok konuşulmasına rağmen, uzmanlar tarafından bütüncül bir biçimde ele alınması bana göre oldukça kıymetliydi.
Panele katılan isimler de konunun ciddiyetine ve kapsamına uygun şekilde titizlikle seçilmişti. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, deneyimli siyasetçi ve Yerel Reform Derneği Başkanı Murat Karayalçın, siyaset bilimi alanının duayen isimlerinden Prof. Dr. Yusuf Erbay, Doç. Dr. Sonay Bayramoğlu ve “hocaların hocası” olarak tanınan Prof. Dr. Ruşen Keleş… Her biri, büyükşehirlerin sorunları ve çözüm yollarına dair oldukça güncel ve değerli bilgiler paylaştılar.
Panelde birbirinden önemli pek çok konu ele alındı. Hepsini burada aktarmak mümkün olmasa da, özellikle dikkatimi çeken iki başlığı sizlerle paylaşmak istiyorum.
İlki, 2012 yılında yürürlüğe giren Büyükşehir Yasası ile büyükşehir belediyelerinin sorumlu olduğu yüzölçümünün 11 kat artmış olmasıydı. Ancak mesele yalnızca alanın genişlemesiyle sınırlı değil; günümüzde kentlere yoğun göçler, iklim krizi, su baskınları, depremler gibi doğal afetlerin yanı sıra pandemiler gibi insani krizler de gündemde. Tüm bu gelişmeler, belediyelerin sorumluluğunu katbekat artırmış durumda. Artık gelecek odaklı, dayanıklı ve temkinli planlama bir tercih değil, zorunluluk hâline gelmiş bulunuyor.
İkinci dikkat çekici başlık ise Başkan Ayşe Ünlüce’nin özellikle vurguladığı “Kent Hakkı” kavramıydı. Sözlük anlamıyla kent hakkı, kentteki ortak mal ve hizmetlere tüm kentlilerin eşit biçimde erişimini ifade ediyor. Ancak Başkan Ünlüce bu tanımı daha da genişleterek, kent hakkını aynı zamanda o kentin tarihî ve kültürel mirasını korumak ve geliştirmek olarak tanımladı. Bana göre bu yaklaşım, insan hakları kadar değerli bir bakış açısı sunuyor. Bugün her karışı şantiye alanına dönüşmüş kentlerde, özgün dokuyu korumak neredeyse bir direnç biçimi hâline gelmiş durumda. Eskişehir’in başarısının ardında da tam olarak bu anlayış yatıyor.
Porsuk Çayı’nın korunması, Odunpazarı’nın tarihi dokusunun yaşatılması, Küllüobakazısından çıkan 5000 yıllık ekmeğin yeniden halkla buluşturulması gibi örnekler, bu vizyonun somut yansımaları. Eskişehir, tarihine sahip çıkan ama aynı zamanda geleceğe dönük adımlar atan bir şehir olarak öne çıkıyor.
Panelin bir diğer önemli vurgusu ise Murat Karayalçın’ın sözlerinde gizliydi. Karayalçın, Başkan Ayşe Ünlüce’nin seçildiği ilk günden bu yana kırsalda uygulamaya başladığı kalkınma odaklı belediyecilik modelini tüm Türkiye’ye örnek gösterdi. Bu modelin başarıya ulaştığını ve mutluluk verici bir örnek teşkil ettiğini dile getirdi. Ülke gündeminde belediyecilikle ilgili birçok engel ve zorlukların yaşandığı bu dönemde, Eskişehirli biri olarak bu sözler hepimizin göğsünü kabarttı.
Sonuç olarak bu panel sadece bir tartışma ortamı değil; geleceğin yerel yönetim anlayışına dair ilham verici bir yol haritasıydı. Hepimizin bildiği üzere belediyecilik birçok engelle sınansa da, artık yalnızca asfalt dökmek ya da çöp toplamakla sınırlı değil. Kentin hakkını korumak, kültürel mirasını geleceğe taşımak ve insani krizlere karşı dayanıklı olmak bu işin merkezinde yer alıyor. Eskişehir’in ortaya koyduğu bu vizyonun, Türkiye genelinde yankı bulması en büyük temennim.