
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
ETKİNLİKLER MÜESSESELEŞMELİ
Pazartesi günü, Vali Yardımcısı Sayın Dr. Ömer Faruk GÜNAY' ı, hayırsever insanımız, Sayın Tayfur Bayar' la birlikte, ziyaret ettik. Sayın GÜNAYI' ı, yenilikçi, sempatik ve insanı rahatlatan, yaratıcı, analitik düşünceye sahip, sabırlı, dikkatli ve dinamik, yapısıyla da örnek bir yönetici olarak gördük. Bulunduğu koşulları, çok iyi değerlendirir, olup bitenleri çok iyi görür, Olayların ve gelişmelerin içinde, aktif bir biçimde rol alır.
Sayın Dr. GÜNAY, etkinliklerle ilgili verimlik, yenilik ve kalite gibi performans boyutlarını, birlikte değerlendiriyor. Verimliliği, etkinlikler için, hem nicel, hem de nitel boyutları olan bir kavram ve bir yaşam felsefesi olarak görüyor.
Ziyarette, bu yılki "YUNUS EMRE" ve " NASREDDİN HOCA" etkinlikleri üzerinde de konuşma fırsatı bulduk. Etkinliklerle ilgili olarak, her kesimle görüşme yapıyor. Önerilerini de not ediyor. Karşılıklı, fikir alışverişinde bulunuyor.
Bu yılki NASREDDİN HOCA ve YUNUS EMRE ile ilgili etkinliklerini halkla birlikte gerçekleştirmek için, gayret ve caba gösteriyor. Kurum /kuruluşların, etkinlikleri ile ilgili görüşleri ile de geçmiş yıllarda gündeme gelen, ancak gerçekleştirilemeyen "etkinlikleri müesseseleştirme " önerisini hatırlattı. Ayrıca etkinliklerinin, "Mevlana etkinlikleri" gibi, sürekli kalıcı ve sonuç alıcı olmasını istiyor.
Valilerimizde, Sayın KILIÇLAR' ı, Yunus Emre ile ilgili bir ziyaretimizde, " ...Alınan kararlar, süreklilik arz etmelidir. Ancak bizler gittikten sonra gelenler, aldığımız kararlara sahip çıkmayabilir." demişti. Nitekim de öyle oldu.
Sayın Dr. GÜNAY' ı, bu hususta karalı gördük. İnşallah! Etkinlikler, sivil otoriteye devredilerek, müesseseleştirilmesini sağlayacaktır. Ayrıca Kurum/kuruluşlar, Yunus Emre Vakfı, ESOGÜ ve Anadolu Üniversiteleri, ETO ve ESO gibi sivil toplum örgütleri de, kendilerinden beklenen icraatı, hayata geçirmelidir.
Yunus Emre ve Nasreddin Hoca etkiliklerinde, yapılan, sempozyum, sergi, konser, panel gibi, her türlü etkinlik, YUNUS EMRE ve NASREDDİN HOCA ile örtüşmelidir. Örtüşmeyen, hiçbir program, etkinlik, yer almamalıdır. Çünkü bu tür etkinlikler, YUNUS EMRE ve NASREDDİN HOCA etkinliklerini, özünden uzaklaştırır.
Ayrıca Yunus Emre ve Nasreddin Hoca, ulusal ve uluslararası alanda tanıtılabilmesi için, etkinlikler, mutlaka kurumlaştırılarak, sivil otoriteye devredilmesi gerekir. Çünkü her yıl, yeniden program hazırlanması veya her gelen yöneticiye göre, programın şekil alması, etkinliklerin önünde, en büyük engeldir.
YUNUS EMRE ve NASREDDİN HOCA ile ilgili her türlü etkinlikte, Eskişehir'deki kurum/kuruluşlar ve kişi/kişiler, Takım ruhu içinde, belirlenen hedefe doğru ilerlemeli, detaylara takılmadan bütüne bakmalıdır. Takım ruhu anlayışına, bir şablon gibi oturan, "BİRİMİZ HEPİMİZ, HEPİMİZ BİRİMİZ İÇİNDİR" felsefesi ile hareket etmelidir.
Sayın Dr. GÜNAY, YUNUS EMRE ve NASREDDİN HOCA etkinliklerinde, çağımızın, başarı için olmazsa olmaz kavramları haline gelen, "ORTAK PAYDA" ve "EKİP RUHU" özellikle de " TOPLUM KATILIMI" ve "BEYİN FIRTINASI" gibi kavramları, ön planda tutulacağını gördük. Bu kavramlar sayesinde, toplumdaki kaynaklar harekete geçirilecek, etkinlikleri maliyetleri düşecek, halkımız, YUNUS EMRE ve NASREDDİN HOCA hakkında, daha da bilinçlenecektir.
Öte yandan hayırsever insanımız, Sayın Tayfur Bayar' ın, gündeme getirdiği "YUNUS EMRE KÜLLİYESİ", mutlaka dikkate alınmalıdır. Şayet, arzu ettiği, külliye gerçekleştirirlerse, Yunus Emre ile ilgili bilgiler ve şiirler, daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulacak, etkinlikler de daha verimli olacaktır. Ayrıca Anadolu'da, incelemeleri sonunda, 357 şiirin YUNUS EMRE' nin, olduğu konusunda, görüş birliğine varılmıştır. Yunus Emre'nin, elinden çıktığı ileri sürülen 310 şiir daha derlenmiştir. Bu külliye gerçekleşirse, Yunus Emre ve Nasrettin Hoca, daha iyi tanıtılacaktır.
Bugün, pek çok ülke ve ülkemizde, bazı kentler, YUNUS EMRE ve NASREDDİN HOCA' nın, mezarlarının, kendi topraklarında olduğunu iddia ediyor. Aslında bu yadırganmamalıdır. Çünkü Nasreddin Hoca, Yunus Emre ve Mevlana gibi, insanlarımız, her yere giderler, her yere yerleşirler ve her yerde yaşama imkânı bulurlar. Bu gelişmeler, Nasreddin Hoca ve Yunus Emre' nin, ne kadar müstesna insanlar olduğunun da tescilidir.
Ayrıca NASREDDİN HOCA ve YUNUS EMRE' nin, doğum ve ölüm yerinin, Eskişehir, olduğu, belgelerle kesinleşmiştir. O nedenle de her iki düşünürümüzün, Eskişehir' le özleşmesi için, her kesim elini taşın altına koymalıdır.
Çünkü Yunus Emre ve Nasreddin Hoca'ya, sahip çıkmak, onu halkımıza doğru olarak anlatmak, örnek insan olarak tanıtmak, Eskişehir'deki her kesim için, bir görev ve ödev olduğu kadar bir haktır da.
Sayın Dr. Ömer Faruk GÜNAY' ı, kutluyoruz...