Ezberlenmiş Deneyim ya da Değişim

Sorun, insanın var olduğu her alanda görebildiğimiz, –kişisel ya da kurumsal ilerlemenin veya gerilemenin nedeni olabilen– yaşamın olağan bir unsurudur. İşletmelerimizin de vizyonsuzluktan zihinsel kalkerleşmeye, sermaye yetersizliğinden kurumsallaşmaya, insan kaynaklarından belge sistemine kadar sayısız alanda zafiyet ve sorunları var. Başta küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (kobiler) olmak üzere neredeyse tamamının sorunu, geleneksel bir yapıyı aşarak çağa uygun işletmeler olamamalarından kaynaklanıyor.

Ülkemizde ekonomik sektörlerin pek çoğu kendi iç dinamikleri ile gelişmediğinden Batıda görülen örneklerin başarısına ulaşamıyor. Çoğu zaman babadan görme, kulaktan dolma veya deneyerek becerme gibi usullerle başarıya ulaşılmaya çalışıyor. Böyle olunca da; başarılı olabildiğimiz iki unsur kalıyor geriye. Birincisi, kahramanca (daha doğrusu karakucak) bir girişim cesareti; ikincisi, “Çalış Osman, çiftlik senin” felsefesine uygun olarak çalışan ucuz işgücü… Bu ikisini çıkardığımızda, girişim başarı öykülerimizde geriye bir şey kalmıyor.

Son yıllarda işletmelere yönelik çalışma yapan organizasyonlar çoğaldı. Bunlar, genellikle danışmanlık ve eğitim firmaları olarak ortaya çıkıyorlar. Ama ne yazık ki, yapıları ve iş modelleri açısından her gün gördüğümüz diğer işletmelerden fazlaca bir farkları yok. Danışmanlık ve eğitim işini sıradanlaştırarak kurum ve kuruluşlara sağlıklı hizmet aktaracaklarına, sadece para kazanma adına ortalığı karıştırıyorlar.

Bu firmalardan bazılarının yapageldiği ciddi hatalardan birisi de, yabancı danışmanlık ve eğitim deneyimlerini –ülke ve bölge koşullarını dikkate almaksızın– uygulamaya çalışmak. Bu tür bilinçsiz yaklaşımlar sayesinde Batıda geliştirilmiş bazı yararlı yöntem ve teknikler de bir ucube haline dönüştürülüyor.

Gerek yazılarımda gerekse konuşmalarımda sıklıkla dile getirdiğim bir konu var. Danışmanlık ve eğitim alanlarında çalışan her kişi ve kuruluş, Türkiye gibi bir ülkede –Batılı örneklere göre hâlâ geleneksel hatta feodal özellikleri olan bir ülkede– çalıştığının farkında olmak zorundadır. Yerelliği ve gelenekselliği dikkate almayan kurumsal çalışmaların bu toplum koşullarında başarılı olması zordur.

Toplumun iş geleneklerinin farkında olmak, standartlardan taviz vermek veya kalite çıtasını düşük tutmak anlamına gelmez. Değişimin peşinde olan birey veya kuruluş, öncelikle hangi iklimde yaşamaya çalıştığının farkında olmak zorundadır. Kendi sistem çevresini, burada yer alan ekonomik ve sosyal aktörleri dikkate almayan bir değişim projesinin başarıya ulaşması zordur.

Yukarıda sözünü ettiğim savı, işletmenin iç çevresi açısından da tekrar edebilirim. Örneğin yaptığım kurumsal çalışmaların bana öğrettiği ana ilkelerden birisi şudur. Bizim toplumumuzda ‘hiza önderliğini’ özel bir değeri ve anlamı var. İnsanlar, soyut ve kuramsal bilgilerden daha çok, hiza önderi olarak gördükleri kişi ve kuruluşların tutum ve davranışlarını dikkate alıyorlar. Bu açıdan bakıldığında; bir kuruluşta değişimin önemli noktalarında duracak liderlerin özel bir öneme sahip olduğu fark ediliyor.

Herhangi bir kurum veya kuruluşta “değişimi sağlamak için ilk adımda ne yapmam lazım gelir?” şeklinde bir soru ile karşılaşırsanız, size önerim “Yerel liderler üretin!” olacaktır. Böylece hem ağır görevi paylaşmış olacaksınız, hem de diğer bireyler için hiza önderleri yaratmış olacaksınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi