Fikri mülkiyet

Kapitalizmin asla değişmeyen özelliklerinden biri, her şeyi alınır-satılır hale (meta haline) getirmesidir. Bundan kendini kurtarabilen bir değer yok gibidir. Kapitalist ekonomi için piyasaya konu olabilecek ve katma değer elde edilebilecek her unsur; ilgi görmeye ve desteklenmeye değerdir. Bundan kendini ne hava ve su kurtarabilir ne de sevgi… Örneğin doğa ve çevre adına yapılan bazı küresel protokoller, artık havanın alınır-satılır hale geldiğinin belgelendirilmiş kanıtıdır.

Bilgi Çağı olarak isimlendirdiğimiz bu dönemin en belirgin özellikleri arasında bilginin mülk edinilen ticari meta haline dönülmesidir. Çağın bu niteliğinin adı fikri mülkiyettir. Artık bilgi de diğer ticari ve sınai mallar gibi mülk edinilebilen ve pazara sunulabilen metadır. Fikri mülkiyet, insan düşüncesinin sonucu olarak ortaya çıkan zihinsel çalışma ile bunun türevleri üzerinde her türlü kullanım hakkının mülkiyeti olarak tanımlanmaktadır.

Dolayısıyla Bilgi Çağı, mevcut İnternet kullanımının bizi yanılttığı gibi bilginin bedava olacağı ve serbestçe dolaşacağı bir zaman dilimi değildir. Önce bir özgürlük havası içinde takdim edilen bilgi, giderek daha fazla değişim değeri olan bir mal haline gelecektir. Bilginin özgürleştirilmesi tezi, konuya insan hakları ve özgürlükler açısından bakıldığında, hiç kuşkusuz doğrudur ama özel mülkiyet devam ettiği sürece sağlanması mümkün değil gibi görünmektedir.

Fikri mülkiyet kapsam olarak marka, patent, faydalı model, endüstriyel tasarım, coğrafi işaret, entegre devre topoğrafyaları ve yeni bitki çeşitlerine ilişkin ıslahçı hakları gibi unsurları içermektedir. Bu kapsamda yer alan ve tescil altına alınmış olan bilgi topluluklarının izinsiz ve gerekli bedel ödenemeden kullanımı yasaklanmıştır. Fikri mülkiyet konusunda hem ulusal hem de küresel düzeyde yaygınlık, kabul görürlük ve ortak payda tam anlamıyla sağlanmamış olmakla birlikte bu konudaki çalışmalar hızla sürmektedir.

Fikri mülkiyet ile ilgili en sorunlu nokta, kapitalist üretiminde kendi doğasından kaynaklanmaktadır. Örneğin bir laboratuar çalışmasında veya bir tasarım atölyesinde fikri mülkiyete konu olan çalışma ve türevleri, ücretli çalışanlar tarafından üretilmesine rağmen sonuçta oluşan bilgi, işletme sahibi tarafından mülk edinilmektedir. Bu nokta, siyasal çevrelerde konunun en çok tartışma ilgisi çeken yanıdır.

Konunun siyasal söylem düzeyindeki anlamı yanında bir de, ülkemiz ve ekonomimiz açısından önemi var. Örneğin sıklıkla tehdit havası içinde “Korsana hayır!” şeklinde kampanyalar görüyoruz. Bu kampanyaları sürdürenlerin veya destekleyenlerin önemli bir bölümü, yabancı şirketler ve onların yerli ortakları. Özellikle yazılım alanında bu türden çok büyük bir vaveyla var.

Yasalara saygılı kişiler olarak, hiç kuşkusuz, hırsızlığı teşvik edecek veya onaylayacak halimiz yok. Ama özellikle yazılımda fikri mülkiyete dayandırılarak yapılan tehditleri fırsata dönüştürmeyi destekleyebilir ve özendirebiliriz. Kendi ülkemizde geliştirilen yazılıma vereceğimiz destekler, gereksiz yere pek çok kaynağın yabancı ülke ve şirketlere akmasına engel olacaktır.

Diğer yandan özgür yazılım konusundaki çalışmalara destek vermenin de, bu ülkede yaşamanın gereklerinden ve vatandaşlık sorumluluklarından biri olduğuna inanıyorum. Bu konuda meslek odalarından sivil toplum kuruluşlarına, devletten tek tek vatandaşlara kadar hepimize düşen görevler var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi