
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
GENÇLİK GELECEKTİR
Gezi Parkı ile başlayan olaylardan, siyasiler ders çıkardı mı bilinmez ama Türk gençliğinin, ülkedeki gelişmelere gösterdiği duyarlılık, umut verirken, İstiklal Savaşında Sivas Kongresi'nde, tıp öğrencisi ile Büyük Önder ATATÜRK, arasında geçen konuşmayı hatırlattılar.
Sivas Kongresi günlerinde, İstanbul gazetelerinin başyazarları, hatta daha sonra Bağımsızlık Savaşında, çok büyük hizmetler yapacak önemli kişiler, "MANDA TEZİ" ni savunurlarken, kongreye yüksek öğrenimdeki arkadaşları adına katılan, bir Askeri Tıp öğrencisi, manda önerilerine şiddetle karşı çıktı.
Mustafa Kemal, arkadaşlarıyla çalıştığı bir sırada, bu genç Tıp öğrencisi, heyecan kesilmiş bir halde, kendisini Sivas'a yollayan Tıbbiyelilerin "Bağımsızlık davasını başarmak yolundaki çalışmaya katılmak üzere gönderdiklerini; MANDAYI kabul edemeyeceğini; kabul edecek olanlar varsa, bunları kim olursa olsun, ret ve takbih edeceklerini" söyledi. Hatta "Farz-ı muhal (gerçekleşmesi imkânsız bir varsayım ) olarak, manda fikrini Mustafa Kemal kabul edecek olsa, onu da reddedeceklerini" haykırır.
ATATÜRK, gencin konuşması karşısından, duygulandı, heyecan dolu bir sesle: "Arkadaşlar, gençliğe bakın, Türk milli bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin "demişti
ATATÜRK, genç tıp öğrencisine ve gençliğe güveniyorum dedikten sonra, " gençlikle iftihar dedikten sonra, ""Evlat, müsterih ol, azınlıkta kalsak da mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tek'tir ve değişmez; Ya İstiklal, ya Ölüm!..." güvencesini verir. Askeri Tıbbiyeli üniforması ile kongre'ye katılmış olan bu genci alnından öper. "Vatanın bütün ümidi ve geleceği size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır".demiştir.
Gezi parkı' nda, çevreye sahip çıkan gençlerin, hepsi birer tıbbiyeli öğrencidir.
Ne hazin ki haklı, umut verici ve çevre açısından da sevindirici, bir gelişme karşısında, gençliğe şefkat ve sevgiyle yaklaşılması gerekirken, güvenlik güçlerinin, aşırı güç kullanması sonucu, olayları ülke geneline yayıldı. Bunu fırsat bilen provokatörler de ülkeyi, yangın yerine çevirdiler.
Elbette yasadışı eylemler, tasvip dilemez. Hatta hukuk devletinde yapılacak eylemlere, öncede ilgili makamlardan izin alınması da gerekir. Ancak iyi niyetle yapılmış eylemleri, önlemek için de güvenlik güçlerinin, aşırı güç kullanmasının da kabul edilir bir tarafı yoktur. Çünkü tüm dünyada, olduğu gibi, çevreci gençlere sahip çıkmak ve destek vermek gerekir, Çünkü ÇEVRE, gençlerin ve torunlarımızın bize emanetidir.
Gençlerin emaneti olan ÇEVREYE, siyasiler sahip çıkmaz veya zarar verirlerse, elbette gençler, çevreye, sahip çıkmak zorundadır. Siyasilerin, özellikle de iktidarın, gençlerin,bu hareketini takdir etmesi gerekir. Çünkü NASA'nın, yaptığı araştırmaya göre, erozyonun şiddetlenerek devam etmesi ve etkili tedbirler alınmaması halinde, Türkiye'nin, büyük bir bölümü, 2040 yılında, çöl olacak.
Aslında gezi parkı ile ilgili gelişmelerden, öncelikli sorumlu olan politikacılardır. Yıllardır siyasi arenada, "BEN YAPTIM OLDU" politikaları, ülkede kaos yarattı. Oysa siyasetçiler, halkın temsilcisidir. Halk adına, görev yaparlar. O nedenle de gündeme gelen veya getirilecek olan projelerde, halkında fikri alınmalıdır. Gezi Pakı ile ilgili düşünülenler halkla birlikte hayata geçirilmiş olsaydı, arzu edilemeyen gelişmeler olmazdı.
Türkiye' de, sorunların çözümü için "TOPLUM KATILIMI" şarttır. Sorunların çözümüne ve ülkede gerçekleştirilecek proje/projelerde, vatandaşın, özellikle de gençlerin, birey, ya da grup olarak planlama ve uygulama sürecine katılması, fikir ve düşüncelerinin de alınması şarttır. Gezi Parkın' da, yapılacak düzenlemeler, İstanbul halkına sorulmuş olsaydı, arzu edilmeyen gelişmeler meydana gelmezdi.
Her alandaki sorunların çözümüne katılım, halkımız, özellikle de gençler açısından hem bir hak, hem de bir ödevdir. Bireylerin ve grupların, yatırımlarla ilgili görüşlerini açıklama özgürlüğü ve alınan kararların sorumluğunu paylaşmaları, çağımızın en önemli özelliklerinden biridir.
Gezi Parkı' da başlayan, tüm ülkeye yayılan eylemler, "Haysiyet direnişi" olduğu kadar, polisin aşırı güç kullanması ve Sayın Erdoğan' ın, söylemler karşı tepkidir. Özellikle de geçlerin psikolojisi, gelişim çağı özellileri düşünülmeden yapılacak her aşırı müdahale veya gençler tarafından tasvip görmeyenicaat, politikacıların, tavır ve söylemleri, olayları, daha da ileri boyutlara taşıyabilir
Ayrıca genç olmak, idealist olmak demektir. O nedenle de gençleri, Gezi Parkı ve diğer olaylarda gösterdikleri çabayı takdir karşılamak gerekir. Ayrıca gençler, ülkemizin teminatıdır. Türkiye'de siyasiler, gençlerin sorumluluğunu görmek için ATATÜRK' ün, gençliğe hitabesini, bir kez daha okusunlar. O zaman aydın gençlerin, işinin ne kadar zor olduğunu ve büyük sorumluluk taşıdıklarını daha iyi anlayacaklar.